24. Kanla Lanetlenmiş Kız

746 76 14
                                    

🌘

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

🌘

Parmakları kanlı bir kızın piano tuşlarındaki resitali lanetliydi. Dokunduğu her tuş kana bulanarak cansız varlığa lanetiyle hüküm giydiriyor, bir daha dokunanı etkisi altına alarak cezalandırıyordu.

Sıcak rüzgârların estiği bir tepede kanla lanetlenmiş kız gözündeki yaşları silme gereği görmeden gün batımını seyrediyordu. Arkasında da onu izleyen bir adamın varlığını bir an için unutmuş olmalıydı. Daima korktuğu evinin tavan arasında kapana kısılmış gibi hissediyordu. Karanlık, soğuk, sessiz ve ürperticiydi. Tavan kenarındaki bir ötümceğin varlığını hissetmişti hep, ama korkupta bakamamıştı ona. Örümceği öldürmesi gerektiğini de biliyordu ama bir türlü cesaret edemiyordu.

Öldürmediği örümcek tavan kenarında lanetli kaderinin ağlarını örmeye başlamıştı. Acıma yoktu, hüzün yoktu; kan vardı, acı vardı. Kaderi lanetliydi, kaderi öldürülmeden hemen önce acı çığlıklarını atan küçük bir çocuğun arkasında bıraktığı vahşetiydi.

Rüzgâr sert bir şekilde yüzüne vurduğunda yanaklarında kurumaya başlamış gözyaşlarına yenileri ekleniyordu. Yüzünü yalayıp geçen rüzgâr saçlarını savurarak yüzünü örtmüştü. Gözlerini yumdu; olduğu kişiyi değiştirmiş gibi bu koyu kahverengi saçlara bakmak acı veriyordu.

Titreyen parmaklarının işlevsiz olduğu bu son günlerde iyiden iyiye yıpranmış bedeni ayakta bile zor duruyordu. Elini saçlarına atarak ensesinde toplamaya başladı, bileğindeki tokayla bağlayarak yutkundu.

Sol bileğini yavaşça havaya kaldırdı. Oradaydı, tüm kahrolası kötülüğüyle bileğine kazılı bir şekilde duruyordu. Gözleri yanmaya başladığında başını geriye yatırarak bakışlarını kararmak üzere olan gökyüzüne çevirdi. Kurumuş dudaklarını araladı ve aklında olan kişiyle birlikte tek bir söz fısıldadı: "Kurtar beni."

* * *

Zaman, kamburu çıkmış genç bir kadın gibi ağır ağır ilerlerken acısını diğer insanlardan çıkarmak ister gibiydi; zaman acımasızdı. Günler geçiyordu bir bir, üzerine haftalar eklenerek bir ay tamamlanıyordu ve artık hiç bir şey eskisi gibi değildi.

"Lütfen," diye fısıldadı cılız bir sesle karşısındaki adama. Karanlığın mahkum olduğu bu odada yatağın kenarına çökmüş, en ihtiyacı olan şey buymuş gibi bacaklarına sarılarak küçük bedenini daha da küçültmüştü Silvana. "Lütfen, bırak gideyim." Titreyen dudaklarını birbirine bastırarak göz yaşları içinde karşısında tüm heybetiyle dikilen babasına baktı. "Dayanamıyorum artık, beni özgür bırak..."

Raden yavaşça dizlerini kırarak yere eğildi. Gözlerini bir an olsun Silvana'dan çekmeyip elini yüzüne uzattı; göz yaşlarını baş parmağıyla silerek "Ağlama." dedi. "Benim Zola'm bu değil, o ağlamaz."

Lussuria | James PotterWo Geschichten leben. Entdecke jetzt