altı

6 0 0
                                    

6|kalp*

Yine de sevinebilir dedi Jata. Yani biz babama ulaştığımızda dostluğumuzdan ve sizin yardımlarınızdan kesinlikle bahsedeceğiz buna hiç şüpheniz olmasın dostum. Hem dostuyla bizimde dost olduğumuzu bilmek onun hakkı. Eminim çok mutlu olacaktır, değil mi Çata dedi.

Çata sıcak çikolatasını tüketmekle o kadar meşguldü ki duymadı bile. Jata'nın dirseğiyle dürtmesi onu kendine getirdi. Diliyle dudağının üst kısımlarına bulaşan sıcak çikolata kalıntılarını yaladıktan sonra, konu neydi der gibi Jata'ya baktı. 

Jata, Çata'nın içini tamamen boşalttığı son zerrelerini az önce diliyle dudağından sıyırdığı sıcak çikolata bardağını elinden çekiştirdi. Çata vermek istemiyor olsa da, bitti işte Çata, neden vermek istemiyorsun dedi. Çata bardağı yavaşça bırakırken cevap verdi:

-Benim için halâ bitmedi ki, kendisi olmasa da güzel kokusunu halâ duyabiliyor, sıcaklığını halâ hissedebiliyorum. O zaman o bitmiş olamaz, sadece bardakta yoktur.

- Ne diyorsun Çata ?

- Hiç, sadece çabucak alışamıyorum dostum anlasana.

Anlaşılan Çata sadece sıcak çikolata ile meşgul değilmiş, içinden neler geçtiyse dışında geçenleri es geçmesine neden olmuş. Sağ el serçe parmağındaki yara izini ovuşturarak gözlerini Yata'ya çevirdi. Sonra yutkunur gibi konuştu Çata:

- Bay dostum, sizde babamla sıkı dosttunuz değil mi? Yani tıpkı ağabeyimle benim olduğum gibi, siz de dostunuzu özlüyor musunuz? Ben babamla dost değildim, çünkü bizim bir sırrımız yoktu ama yine de onu çok özlüyorum da.

Bu soruyu beklemiyordu Yata, karşısındaki bu küçük çocuk anlaşılan zor sorular soracaktı. Cebinden bir sarma sigara daha çıkardı. Yaktığı sigaranın dumanlarını izleyerek boğazını temizledi ve yavaş yavaş konuşmaya başladı:

- Evet küçük dostum, baban Zata benim sıkı dostumdu.

Çata hemen araya girdi:

- Nasıl yani artık değil mi?

Bir büyük olarak Jata soruya cevap verdi:

- Bay Yata, babamız burada olmadığı için öyle diyor. Büyükler öyle der.

Çata anlamış gibi haa dedi.

Yata sigarasından bir nefes daha çekip konuşmasına devam etti:

- Evet evet, büyükler öyle der. Eminim Zata' da benim hakkımda öyle diyordur. Babanız tanıdığım en iyi taş ustasıydı. Sadece ülkemizde de değil başka ülkelerde bile bilinen bir taş ustası. Onun yaptığı taşlar, gerçek bir sanat eseriydi. O kadar özenle yapardı ki taşlarını, sanki taşa değil de bir kalbe şekil verir gibi. En güzel kaya parçalarını bulur, onları sevgiyle yontardı. Sanki kırılan taşlar ona incinmez, onu anlarlar ve hemencecik şekil alırdı. Derlerdi ki Zata'nın yaptığı taşların kalbi var, bu taşlarla yapılan evler çok güzel olduğu kadar içinde yaşayan insanlar da çok mutlu, köprüler sağlam olduğu kadar yardımsever ve bu taşlarla yapılan çeşmeler zarif olduğu kadar suları çok tatlı. Bunun sebebinin taşların kalbi olduğuna o kadar inanılmıştı ki, bazıları taşlarda kalp aramak için taşları paramparça eder ama kalbi bulamazdı. Tıpkı senin sıcak çikolataya hissettiğin gibi Çata, taşta belki kalp yoktu ama kalbin varlığını hissedebiliyordun. Bu taşlar da diğer taşlar gibiydi belki diğer ustalar da Zata gibi yontuyordu. Ama hiçbirinin kalbi yoktu ve hiç biri Zata'nın taşları gibi güzel değildi. Çünkü Zata kalbiyle yapıyordu, severek ve sevdiğini göstererek. Çünkü o yaptığı işten mutluydu. 

Çata dayanamadı ve yine araya girdi:

- Artık mutlu değil mi ? Burada olmadığı için mi öyle dedin yine Bay dostum. 

Ve yine Jata, büyüklerin dilini Çata'ya açıkladı:

- Bu kez de babamızın yanındayken nasıl hissettiğini söylemek için öyle diyor. Büyükler öyle der.

Haa dedi Çata esneyerek. Ama içinden, bu büyüklerde burada yokken başka yanında varken başka konuşuyor, konuşmalarından nerede olduğunu anlamak için serçe parmağımın baya büyümesi gerek sanırım diye düşünüyordu.

Yata, başındaki şapkasını düzeltti derin bir nefes alıp pencerenin önündeki çıkıntıya oturdu ve ellerini istemsizce dizlerinin üzerine emanet etti. Yutkunarak ve zorlanarak konuşmasına devam etti:

- O zamanlar kalbe önem verilirdi dostlarım. Tıpkı babanızın taşlarının değerli olması gibi. Kalbi olan yada kalbi olabileceği düşünülen her şeye. Bir çiçeğe, ağaca, kuşa, taşa bile. Ve en çok da insana. Çünkü o zamanlar insanlar, her şeyi kalbiyle yapardı. 

Konuşmasına bir es verip gözlerini küçük dostlarına çevirdi. Çata çoktan uyumuş, Jata da göz kapaklarına zor engel oluyordu.

Çok üşüyor dedi Jata, uzun zamandır ilk kez doydu ve ilk kez sıcak...
Ama ben sizi dikkatle dinliyorum dostum, lütfen anlatın.

Bi süre sustu Yata, usulca yerinden kalktı. Çok üzgünüm dostum ve seni de üzeceğim için daha çok üzgünüm dedi.

Sımsıkı Jata'ya sarıldı ve ağlamaya başladı. Sarılmasından mı yoksa ağlamasından mı bilinmez Jata kalbinin sıkıştığını hissetti ve alıştığını sandığı herşey kuş olup uçtu gözlerinden. Ve Yata'nın kulağına fısıldadığı kelimeler uçamayan tüm kuşları vurdu.

-Baban dostum, keşke baban da olsaydı...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 11, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ÇATAWhere stories live. Discover now