Kolyenin Sırrı

120 37 14
                                    

Ceren eve geldiği gibi bilgisayarın başına geçip denizde gördüğü  ve avuç içinde kıvrak köşeli bir şekil oluşturan kolyeyi araştırdı.

İnternette yazılanlara göre, kıvrak köşeli kolyenin; M.Ö 2500 yıllarına ait  olduğunu öğrendi. Yazılanlara göre kolye; tek gözlü, altı parmaklı ve oldukça yaşlı bir sarraf tarafından bir mağarada o dönemin ünlü prensi için yapılmış. Prens kolyeyi o kadar çok dillendirmiş ki bunu duyan düşmanları kolyenin peşine düşmüş. Prensin eşi prenses Asubel de kolyenin methini duyunca bir gün gizlice prensi takip etmiş, mağaranın arkasından içeriyi gören delikten bakınca,  ateş başında sarrafın elinde tuttuğu ve parlaklığıyla adeta  insanı büyüleyen kolyeyi görüp oracıkta bayılmış. Kolyenin ışıltısı bile insanı kendinden geçirmeye ve son derece etkilemeye yetiyormuş. Prenses Asubel  kendine geldiğinde karanlığın çoktan çöktüğünü görmüş ve hemen mağaranın deliğinden kolyeyi görmek için bakmış. O sırada mağarayı ışığıyla aydınlatan kolyenin güzelliğine vurulup onu alıp uzaklara  kaçmayı düşünmüş. Mağaranın içine sessizce ve nefesini tutarak girmiş elini kolyeye uzatıp aldığı sırada mağarayı prensin düşmanları basmış. Prenses Asubel, onların da amacının  kolyeyi almak olduğunu görünce, kolyeyi avucuna alıp ellerini sıkarak kapatmış. Kolyeyi avuç içinde o kadar çok sıkmış ki vermemek için adamların acımasızca vücuduna indirdiği kılıç darbelerine bile direnmiş, Prensesin ellerini bir türlü çozemeyen adamlar son çareyi  onu öldürmekte bulmuşlar. Ama yine de prensesin elinden kolyeyi çıkaramamışlar.  üst üste kılıç darbeleri indirmelerine rağmen prensesin eli açılmayınca, adamlar odayı aniden basan ışıktan ve ardından korkutucu sesiyle vulayan rüzgardan korkup kolyeden vaz geçip oradan kaçmışlar. Prens bu olanları duyup mağaraya geldiği zaman prensesin tıpkı bir melek gibi güzel olan yüzünün solduğunu görmüş, prensesin açık olan avuç içindeyse; prensesin kanıyla boyanmış, parlak ve gösterişli kolye varmış. Prens kolyeyi aldığında prensesin avuç içinde çıkan kolyenin izini görmüş. Prens, Prenses Asubel'in ellerini ovalayıp öptüğü an onu tesiri altında bırakan kolyenin etkisinden çıkmış. Prens o sırada kolyeye nefretle ve öfkeyle bakmış sonra da alıp onu o ülkedeki en derin nehre fırlatmış şu sözleri söylerek " Sen benim sevdiğimi aldın, onun yüzündeki ışığı aldın, solup giden prensesimin ardından sende bu nehrin altında solup git."demiş. Kolye nehre düştüğü an nehrin ortasında adeta bir ışık patlamış o dev yansımayla gözleri kamaşan prens kendini yere atıp elleriyle gözlerini kapatmış.  Ortalık yavaş yavaş karardığında parmaklarını açıp etrafa bakınmış, her şey olduğu gibi aynıymış. O sırada parmaklarının üzerinde yazılı olan  onlarca yabancı harfi görmüş. Avuç içindeyse kolyenin izi varmış, sinirlenip ellerini yıkamak için nehre eğildiği vakit su seviyesi birden artmış ve prens nehre düşüp içinde sürüklenip kaybolmuş.."

Ceren okuduğu bu kolye efsanesi ardından, kendine sütlü bir kahve yapıp balkonuna çiçeklerinin yanına gitti. Çiçekler, Ceren'in gelişini hissetmiş gibi bir bir dikilip onu bir güzel süzdüler ve günün havadislerini bekleyen meraklı teyzeler gibi hep birden cerene kulak kesildiler. Ceren tüm çiçekleriyle tek tek dertleşip onlara olup bitenleri anlattıktan sonra gözlerini gökyüzünün tarifsiz renklerine dikti. Arada bir yanıp sönen yıldızlar ona bir şeyler anlatmak ister gibiydi. Ceren, yıldızlar arasında kaybolan bakışlarını toplayıp dikkatini art arda telefonuna gelen mesajlara verdi. Mesaj iş grubuna atılmıştı. Mesajda: kimlerin yarın hangi bölümde çalışacağı ve saat kaçta iş başı yapılacağı yazıyordu. Ceren mesajı görür görmez mutlu olmuştu. Çünkü mesajda bir önceki grubuyla Berk, Deniz ve Sinanla yine depo bölümünde çalışacaktı. Bir an önce sabah olsun diye hemen uyumak için odasına gitti. Mutlulukla ve hiçbir şey düşünmeden uykuya daldı.  Uykuya dalmasıyla odasına hızla yansıyıp sönen ışığı fark etmedi bile.

O sırada eskici sokak lambası altında oturmuş, boynundaki kolyeye bakıp " bunlar bizim hikayemizin yarım kalan sır perdeleriydi. Yavaş yavaş aralanması heyecan verici. Affet Ceren! o kolyeyi almana izin veremezdim. Ama avuç içindeki kolye izi bizden sana küçük bir hediye olsun, böylelikle senin kalp  atışlarınla renklenicek kolye ve o iz orda olduğu sürece yaşadığın her duygu farklı bir renk ve ışık olarak yansıyacak kolyeye "deyip gökyüzüne baktı.

Gizemli Göz Where stories live. Discover now