"Ağa seni böyle görmedi mi?"

Göz devirip "Görmedi." diye homurdandı.

Sanki etrafımızdakilerin düşüncelerinden ben suçluydum. Allah biliyordu ya büyürken onun bu rahatlığı bana çok abesk gelmişti. Onunla ilgili yadırgadığım da çok şey olmuştu. Çünkü biz aynı kafa yapısıyla büyütülmüştük. O liseye geçtikten sonra bildiğim yaşam tarzından tamamen ayrışmıştı. Kendisi gibi beni de daha açık fikirli biri yapmıştı. Zamanla onu yadırgamayı bırakmıştım.

"Geri döndüğümüzde seni camdan sokacağım, ceza sana."

Yine bana ters ters bakınca gülüşüm genişledi. Sigaradan bir duman çekip yüzüne üfledim.

Gözleri parlarken "Bana da bir dal versene." dedi.

Paketi direkt ona uzattığımda içinden çıkardığı dalı dudaklarına yerleştirdi. Yakmam için kirpiklerinin arasından bana bakmaya başladı. Çakmağı dudaklarının arasındaki sigaraya yaklaştırıp çaktım. Sigarası ateşlenirken geriye çekilip büyük bir nefes aldı.

"Bence babamın sabrını test etmeliyim."

"Bunu öldüğümde yap."

Kaşları çatılırken "Tövbe de armut." diye soludu.

Sigaradan bir nefes daha çekip kısık sesle "Tövbe." dedim.

Birlikte dumanlamaya devam ettik. Mizan ağa alkol, sigara ve kumar gibi kötü alışkanlıklara karşıydı. Benim içtiğimi bilir ama ses etmezdi. Baver'i lisede yakaladığında temizinden dayak atmıştı. Bizimki de inadına sigaradan sonra alkole de başlamıştı. Döverek çocuk büyütülmeyeceğini aklıma not etmiştim.

"Annem Hisar'ın geleceğini söyledi. Bu yaz daha katlanilabilir olacak."

Hisar, Baver'in Antalya'da okuyan kuzeniydi. Mizan ağanın büyük abisinin ortanca çocuğuydu. Baver, Hisar'ı severdi çünkü kafa yapıları benzerdi. Ben ise Hisar'dan haz etmezdim. İkisi ne zaman bir araya gelse benim telimi attırırlardı.

Sigarayı yere atıp söndürürken "Desene beni yine çileden çıkaracaksın." diye hayıflandım.

Omzuyla omzuma vurup "Abartma, sanki ne yapıyorum?" diye sordu.

Ona bakarken tek kaşımı kaldırdım. Baver'in yaptıklarını saysam yeni köyden eski köye yol olurdu. Kendisi makine olsa ismi çıldırtıcı olurdu.

"Hisar'la kumarhaneye gitmek yok, kafanı kırarım."

Baver tehditime kahkaha atarken "Dağra, babama benimle böyle konuştuğunu da ilet bence." dedi.

Kaşlarım çatıldığında dediği şeyin hoşuma gitmediğini anladı. Zamanında ona saygılı davranırdım. Küçükken bile karşımda Baver değil ağanın oğlu olduğu bilincindeydim. Ortaokula kadar onun uşağı ve koruması gibi gezerdim. Saygıda kusur etmem de ergenliğimize denk geliyordu. Lisedeyken Baver'in değişken tavırlarına katlanamayıp biraz sopalamıştım. O zamandan beri her zamankinden daha yakın ve samimi olmuştuk. Ben de artık ona ağanın oğlu değil de arkadaşım olarak bakabilmiştim.

Şimdi böyle demesi yaptığım hataymış gibi bedenimi gerdi. Baver sigarasını söndürdükten sonra boğazını temizledi.

"Kasma Dağra, ironi yapıyorum. Kumarhaneye de gitmeyeceğim, rahatla. Hem Hisar'ı boşver, ben niye geldim biliyor musun?"

Konuyu uzatmamak işime gelirken "Niye?" diye sordum.

Baver ellerini cebine sokup parlak bir gülümsemeyle konuştu.

"Annem sana kız beğenmiş bir de akşama çağırmış. Onu reddetmekle uğraşma diye seni dağa kaçıracağım."

Arabanın içinden gözüken çadır çantasını gösterince kaşlarımı kaldırdım.

Evliliğin konusu ilk defa benim için açılıyordu. Sanırım annesi onun kalbinde biri olduğunu ağadan öğrenip zaman kaybetmeden sıradakine, yani bana geçmişti.

"Kimmiş?"

Sorumla, Baver'in parlak gülümsemesi gidip yüzünü buruşturdu.

"Öğrenip ne yapacaksın?"

"Belki beğeneceğim?"

Onun gibi gözlerimi kısarak sorduğumda yüzüme dik dik baktı.

"Benden önce evlenemezsin Dağra, şansına küs."

Arabaya geçtiğinde alayla gülüp "Hani senin evlenmeye niyetin yoktu?" deyip yan tarafa bindim.

Anlaşılan bugün yatacağımız yer doğanın içindi. Baver'in bu konuda fevri davranmayacağını bildiğimden ağanın ağzından burnundan girip onu dışarda kalmamıza ikna ettiğine emindim.

Baver arabayı çalıştırıp "Yapacak bir şey yok, birbirimize bakmaya devam ederiz." dedi.

Düşüncesi başta komik geldiğinden kahkaha attım ama Baver'in ciddi bakışlarını görünce gülüşüm kayboldu.

"Beni sayma, zamanı gelince kendi yoluma bakarım."

Eskiden o evlendikten sonra ben de birini bulur yuva kurarım diye düşünürdüm. Onun katı tutumu sonrasında ise 'ne zaman söylerlerse' diye düşünmeye başlamıştım. Artık söylediklerine göre benim de yoluma bakma vaktim gelmişti.

Baver "İstersen konağa gidelim?" dediğinde, çenemi sıvazlarken "Olur." dedim.

Mizgin hanımın benim için beğendiği kızı merak ediyordum. Ayrıca ayıp olmasın diye de gitmemiz gerekiyordu. Baver bana şaşkınca bakarken "Ciddi misin?" diye sordu.

"Valla ciddiyim."

Dudakları kıvrılırken "Tamam, konağa sürüyorum. Bu kadar damat olmak istediğini bilsem senin için babama dil dökmezdim." dedi.

Tahmin ettiğim gibi ağayla gece için konuşmuştu.

"Benim döktüklerime sayarsın."

Alayla konuşmama karşılık vermedi. Gözlerini yoldan ayırmazken ben de arkama yaslanıp yolu izledim. Eve gittiğimde kimi göreceğimi merak ediyordum. Her yaz Mizgin hanım helal süt emmiş, evlenme yaşı gelmiş kızlardan bahsederdi. Genelde Baver için olurdu ve ilk defa beni de saymıştı. Beni kendi oğlu gibi gördüğünü bu sayede hatırladım. Kaybettiğim ailemin yerini doldurmaya gerçekten çalışmışlardı. Onlara karşı daha samimi olmalıydım.

İki Dağ Arasında Ev (bxb)Where stories live. Discover now