"E madem herkes burda, bari içip kafa dağıtalım."

Meriç'in önerisi üzerine Yaman eliyle garsonlardan birisine işaret verdi. Bize içecek bir şeyler getirmelerini söylerken Meriç de bir yandan sataşacak insan bulamamanın getirisiyle bana dadanmıştı.

"Oğlum sen niye bu kadar sakinsin lan? En yakın arkadaşın aylardır sizden sevgilisini gizlemiş. İnsan bir tepki gösterir."

"Şerefsiz o, yapar öyle umursamazlıklar. Arada bir de kendini bir bok sanıp saçma salak laflar ederse tiye almayın. Kuduruyor kuduz köpek gibi."

Bade telefonuyla ilgileniyor olmasına rağmen alttan alttan bana söylenirken haklılık payı olduğu için bir şey söylemedim. Saçma salak laflar ettiğim doğru olabilirdi. Benim de kendimce haklı sebeplerim vardı elbette ki.

Kalbini kırmam gerekiyordu, ben de öyle yapmak zorunda kalmıştım. Aksi takdirde ona bağlanacak, iki ayın sonunda anlaşmamız bittiğinde yokluğuna alışamayacaktım. Ne kadar az bağlanırsam o kadar iyiydi ama gel gör ki konuşmadığımız şu birkaç günlük sürede de yokluğunu hissetmemem elimde değildi.

Ne yapacağımı ya da bundan sonra olayların ne şekilde gelişeceğini kestiremiyordum. Tek istediğim Bade'nin seçim yapmak zorunda kalmamasıydı.

Eğer biraz olsun aklının bir yerlerinde Aksel ile olmayı düşünüyorsa ya da onu unutamamışsa ben bunu kabul edemezdim. O yüzden en başından bu oyundan çekilmek hep daha doğruymuş gibi gelmişti.

Sanki her şey böyle olması gerekiyordu da benim onların aralarına girmemem lazımmış gibiydi. Ama yine de niye şu an her şeyin doğru olduğuna inanmıyordum?

Niye Bade'ye sırf benden ayrılsın diye kalp kırıcı sözler sarf ettiğim için pişmanlık hissediyordum?

En kötüsü de ne ara kendimi ona bu kadar kaptırmıştım da eksikliğini hayatımda arar hâle gelmiştim?

Düşüncelerimi derin bir nefes alarak sona erdirdim ve bakışlarımı Engin'e çevirdim. En azından aramızdan birisi sevdiği kişiyle mutluydu. Arada Berkcan'la bazı hareketlerine 'sen aşıksın he' diye dalga geçişimiz ciddi ciddi doğru çıkmıştı. Onun adına sevinmekten başka bir şey gelmezdi elimden.

"Bir şey merak ediyorum. Hep böyle gizli tutulan ilişkiler daha heyecanlı oluyormuş, doğru mu? Yasaklı elma muhabbeti gibi. Eğer öyleyse ben de bundan sonra gizli ilişki yaşayacağım amına koyayım."

Engin en sonunda sessizliğini korumaya son vererek "Ben ne yapayım aga? Ecmel öyle istedi. Meriç sen de ne garip insansın lan. Niye böyle şeyleri sorguluyorsun?" dedi bıkkın bir ifadeyle. Ardından da masaya yerleştirilmek üzere olan içkilerden shot bardağına uzanıp kafasına dikmişti.

"Brom ne bileyim ya. Ben hayatta böyle gizli saklı işler yapamam, herkese her şeyi duyurmak isterim yani. Siz nasıl gizlediniz şaşırdım valla...."

Göz devirip yanımda oturan Bade'ye çevirdim bakışlarımı. Kafasını arkasındaki koltuklara yaslamış bir vaziyette koltukta neredeyse uzanıyordu. İçtiği alkolün etkisiyle sızıyor gibiydi ama uyanık mı değil mi bilemiyordum.

Sıkıntılı bir nefes alıp kolundan düşen elbisesinin askısını düzeltmek maksadıyla ona uzandım. İçine hiçbir şey giymediği sıyrılan elbisesinin gözler önüne serdiği göğüslerinden bariz belliydi. Ortamda bizden başka birileri olmasa da yine de elbisesini düzeltme gereği hissetmiştim.

Askıyı yavaşça yukarıya sıyırdıktan sonra Ecmel'in benim amacımı fark edip Bade'ye ait olduğunu düşündüğüm deri ceketi vermesiyle ona "Eyvallah," diye üstünkörü bir cevap verdim. Sonra da ceketi Bade'nin üzerine örttüm.

Şu ana kadar herhangi bir tepki vermemesinden sızdığını anlamış olmuştum. Ben de bundan cesaret alarak geriye doğru yasladığı kafasını yavaşça kendi omzuma yerleştirdim.

Saat kaça kadar burada oturacağımızı bilmiyordum ancak Bade bu şekilde yatmaya devam ederse rahatsız bir uyku çekeceği belliydi. En azından bu şekilde boynu tutulmazdı.

Benim onun kafasını omzuma yerleştirmemin ardından o da iyice bana sokulup burnunu boynuma sürttüğünde istemsizce huylanmış, gülümsemiştim. Kolumu beline yerleştirerek onu iyice kendime çekerken bakışlarım kısa bir an Meriç'le kesişti.

Bana piç bir şekilde gülümseyip kafasını iki yana salladığında Meriç'e gözlerimi devirmekle karşılık verdim. Amacı bizi birbirimize yakın tutmak değil miydi zaten? Onun da işine gelirdi.

"Tuğra..."

Bade'nin kısık sesli mırıltısı kulaklarıma ulaştığında onu daha net duyabilmek için iyice üzerine doğru eğildim. Ardından da konuşmasına devam edecek mi diye beklemeye başladım. Lakin ondan herhangi bir cevap gelmemişti. Ben de bir cevap alabilmek amacıyla onun gibi mırıldandım.

"Efendim güzelim?"

Anlayamadığım birkaç şey daha söyledi. Tam kendi kendisine uykusunda söylendiğini düşüneceğim sırada ise tekrar konuşmaya başlamıştı.

"Yapma."

"Neyi yapmayayım?"

"Beni kendinden nefret ettirme, tamam mı?"

Onun yarı baygın yarı ayık hâliyle söylediği şey beni bambaşka düşüncelere iterken derin bir nefes aldım. Onu kendimden nefret ettirmemiş miydim zaten?

"Düşünme sen şimdi bunları. Uyu Bade."

"Çok gürültü var."

Gürültü olarak kastettiği diğerlerinin daldığı sohbet olmalıydı. Her ne kadar çok sesli bir şekilde konuşmuyor olsalar da onun rahatsız olması olağandı. Çünkü uyumaya çalışıyordu.

"Seni buradan götürmemi ister misin?"

Kısa bir duraksamanın ardından cevap verdi.

"Götür beni buradan."

ay nasıl bağlayacağımı bilemedim en sonunda da böyle bir şey oldu ödwşdöwşdçwş

umarım bölümü beğenmişsinizdir, normalde bu kadar uzun yazmayacaktım ama dedim 3-4 gündür bekletiyorum biraz uzun olsun değsin yani diye 2 gündür bu bölümü yazıyorum 1200 kelimeye yakın oldu siz ne yapacağınızı biliyorsunuz😙

neysem artık daha fazla uzatmayayım sizi de tutmayayım şimdiden hepinize iyi geceleerr tatlı rüyalaaarr bebeklerim💞

socialiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin