Haerum Şehri, Learah Köyü,

Comenzar desde el principio
                                    



Yasvin,

Yasvin, ince çalılardan yapılmış süpürgesiyle kapısının önünde biriken yaprak ve tozları kenara ittirirken bir yandan da kızının yolunu gözlüyordu. Kuzeybatıda, bir boğanın boynuzları gibi karşılıklı yükselen dağların arasında batmak üzere olan güneşin son ışıkları yüzüne vuruyordu. Gözlerini alan güneş ışığı, yukarıdan gelen bir grup çocuk arasından kendi kızını seçmesini güçleştiriyordu. Gözüne vuran kızıl güneşi elleriyle perdeledi. Fakat görebildiği yalnızca oyunlar oynayarak köye yaklaşmakta olan yüzleri gölgeli yaramaz çocuklardı. "Bugün de geç gel bakalım! Bak neler oluyor o zaman!" diye söylenmekten kendini alamamıştı.Çocuklar köye giriş yaptıktan sonra birkaç tanesi ara yollara girerek dağıldı. Sonra birkaçı daha... Geriye tek bir çocuk kalmıştı. Onun da İlya olmadığı çok geçmeden anlaşıldı. Gelen bir erkek çocuğuydu. Yasvin'in yüzü asılmıştı."İyi akşamlar, efendim!" diyerek yaklaştı Efuen.Yasvin, kızının çocuklarla gelmemesinden fazlaca huzursuz olmuştu. "Sana da iyi akşamlar, çocuğum!" diye yanıtladı huzursuzluğunu gizlemeye çalışarak. Gerçi bunu pek becerememişti. "İlya nerede, neden sizinle gelmedi?" diye sordu. 

"Şey, efendim, o birazdan gelecekmiş."

Yasvin kaşlarını kaldırarak, "Yine ne haltlar karıştırıyor bu kız?" diye sertçe çıkıştı zavallı Efuen'e.Bu ani çıkış karşısında ürken küçük çocuk, "Be... ben bilmiyorum!" diye kekeledi. Sesi titremişti. Birkaç adım gerileyerek "Ben yalnızca size haber vermek istemiştim efendim!" dedi. Sonra da kaçar gibi oradan uzaklaştı.Yasvin, iyi niyetle haber vermeye gelen Efuen'e biraz sert davrandığının farkına varınca üzüldü. İstemeden de olsa İlya'ya olan kızgınlığının acısını küçük çocuktan çıkarmıştı. "Ah İlya,ah!" diye söylendi. "Sen laf dinlememeye devam et bakalım!"

 Yasvin güneş kaybolana kadar dışarıda bekledikten sonrasöylenerek içeri girdi. Kocası gelmeden önce yemek yapmayıbitirmiş olması gerekiyordu. Adamcağız sabahtan akşama kadar denizde yoruluyor, eve geldiğinde de bir kurt gibi acıkmışoluyordu. Bu yüzden gelir gelmez sorduğu ilk şey, "Yemekte nevar?" oluyordu. Ne yemek yapacağına karar vermeye çalışırkensepetteki yengeçleri fark etti. Bol baharatlı güzel bir yengeççorbası mükemmel olurdu. Kocasının önceki gün getirdiği yengeçleri közün üstünde kaynattığı suyun içine attı. Sonra da haşlanan yengeçleri çıkartıp beyaz etlerini ayıklamaya başladı. Biryandan yengeçleri ayıklıyor bir yandan da İlya'ya söyleniyordu.Babası Talmir geldiğinde İlya hâlâ gelmemiş olursa asıl kıyameto zaman kopacaktı. "Umarım babandan önce eve gelirsin!" diyemırıldandığı sırada evin içi birden büyük bir gürültüyle inledi.Birisi çılgınca kapıyı yumrukluyordu. Yasvin'in aklı çıkmıştı.Alnındaki koca damar patlayacakmışçasına atıyordu. Her yanını kötü düşünceler sarmıştı. Koşar adım gidip yumruklarladövülmekte olan kapıyı açtı. Karşısında köyün yaşlılarındanFargin'i görünce kötü bir şeyler olduğunu anladı. Bir anda gözleridolan Yasvin, "Ne... ne... var? Yoksa İlya'ya bir şey mi oldu?"diye sordu heyecanla.Yasvin'in gözlerinin dolduğunu gören Fargin, "Yoo, hayır!Düşündüğün gibi kötü bir şey olmadı kızım. Meraklanmayasınhemen!" dedi sakin bir sesle. Sonra da omzunun üzerinden arkaya doğru bir bakış atarak, "Hadi, sen de çık oradan bakalımİlya," diye seslendi.Fargin'in arkasından ürkekçe kafasını uzatan İlya annesinebaktı, soğuktan titreyen dudaklarını ve tıkırdayan dişlerinikontrol etmeye çalışarak, "Anne!" diyebildi.Kızını karşısında o şekilde gören Yasvin'in bir an dili tutuldu. İlya sırılsıklam hâldeydi ve üşümüştü. Ne diyeceğini bilemedi. "Ne oldu, ne oldu sana böyle?" dedi merakla. 

Fargin, "Ona kızmayın, Yasvin kızım!" dedi güleç bir yüzle. "Ayağı kaymış yavrucağın, sonra da suya düşmüş, çocuk işte!"Yasvin, battaniyeye sarılmış olmasına rağmen zangır zangır titreyen kızına baktı. Yüreği sızlamıştı ancak fazlasıyla öfkeliydi. Öfkesine gem vuramayarak, "Ne oldu sana böyle?" diye üsteledi. 

Karanlığın Doğuşu, Kilit Taşının GizemiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora