Mantığıma yatmayan şeyler vardı. Şeker bana "Sevgilim izin vermiyor," derken Koray da oradaydı. Bir sevgilisi olduğundan haberi olmadığını söylerken Şeker'e nasıl sinirle baktığını hatırlıyorum. Bana karşı rol yaptığını düşünecek olsam bile, Koray neden Şeker'in hastaneye gitmesini istemiyor olsun ki? Şeker'in hastalığını biliyor olmasına rağmen neden böyle bir şey isteyecekti?

Telefonumdan gelen sesle, bahçede kendi kendime sesli bir şekilde yaptığım beyin fırtınasını sonlandırım. Telefonu cebimden çıkarıp ekrana baktım. Güneş arıyordu. Gecenin bu saatinde beni aramasının Şeker'le bir ilgisi olduğunu tahmin etmem zor olmadı. Yeşil tuşa basıp açmamla, daha telefonu kulağıma götürmeden Güneş'in telaşlı sesi yankılandı.

"Rüzgâr yardımına ihtiyacım var."

Ne olduğunu sormamı bile beklemeden konuşmaya devam etti. "Şeker'i aradım. Bana bir meyhanede iş bulduğunu söyleyip telefonu kapattı. Arıyorum ama açmıyor, başına bir iş gelmiş olmasın. Şeker meyhanede falan çalışamaz Rüzgâr lütfen yardım et. Aman Allah'ım o kadar sarhoşun içinde... Hem de bu saatte..."

Şeker bizim yanımızdan ayrılalı iki saatten fazla olmuştu ama eve gitmemişti öyle mi? Yeni bir Füg haline girmiş olma ihtimali derhal aklımdan çıkmalıydı. Güneş'in nefes almadan söylediği sözlerle hızla oturduğum sandalyeden ayağa kalktım. "Tamam, sakin ol. Hangi meyhane olduğunu söyledi mi?"

"Tam anlamadım ama Erdem Meyhanesi gibi bir şey söyledi."

"Sen evden ayrılma Güneş. Belki eve gelir, benden haber bekle," dedikten sonra telefonu kapattım. Eve doğru hızlı adımlarla yürürken, telefondan internete girip Erdem Meyhanesini arattım. Ne yakın ne uzak civarlarda böyle bir meyhane yoktu. Tekrar tekrar Erdem Meyhanesini aratttım ama böyle bir meyhane bulamdım. Şeker yanlış söylemiş olabilirdi. Ya da Güneş yanlış anlamıştı. Yapacak tek şey vardı; şehrin tüm meyhanelerini tek tek gezmek...

Gerekirse sabaha kadar gezip o meyhaneyi ve Şeker'i bulacaktım.

***

Yaklaşık üç buçuk saat boyunca on yedi tane meyhaneye girip Şeker'i sordum. Hiç birinde yoktu. Hatta bir kaçından emin olmayıp, meyhanenin ortasına geçtim ve Şeker diye bağırdım. Yoktu. Tek başına arayarak zaman kaybettiğimi düşünüp Koray'a da haber vermiştim, o da başka bir bölgede aramıştı ama o da bulamamıştı.

Savaş beni aradığında bir başka meyhaneye doğru yola çıkmıştım. Güneş'in söylediği Erdem Meyhanesi diye bir yer yoktu ama Her-Dem Meyhanesi adında bir yer bulmuştum internette. Arabaya binip Her-Dem Meyhanesine doğru giderken telefonum çaldı. Savaş'ın aradığını görünce arabayı sağa çekip telefonu açtım. "Savaş?"

"Rüzgâr merhaba. Bu saatte rahatsız ediyorum kusura bakma..." derken sesi fazlasıyla yorgun geliyordu. Savaş'ın bu saatte beni aramasının Şeker'le bir ilgisi olduğunu hissetmiştim. "Lütfen kötü bir şey söyleme Savaş," dedim ümitsiz bir şekilde.

"Şeker Biricik," dedi direkt. Şeker'in adını duyunca, vücuduma bir ısı yayıldı. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Duyacaklarımdan korkuyordum. Deli gibi korkuyordum. Şeker'i tanıyıp tanımadığımı bile sormadan devam etti Savaş. "Bir meyhane de iki kişiyi darp etmiş. İkisinin de durumu ağır," dedikten sonra benden bir tepki beklercesine duraksadı. "Şeker iyi mi Savaş?" diyebildim sadece. Diğer iki kişinin durumu da önemliydi ama Şeker'in onlara neden saldırdığını düşününce sinirlenmeye başlamıştım. Şeker durduk yere kimseye saldırmazdı. Kim bilir neler yaşatmışlardı ona. "İyi merak etme," dedi Savaş. "GBT sorgulamasından, daha önce bir olaya daha karıştığı ve senin sunduğun bir rapor sonucu ceza almadığını gördüm. Seni bu yüzden aradım dostum." Daha önce, ormanlık alanda yaşanan olaydan bahsediyordu.

FÜGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin