39.BÖLÜM

925 97 5
                                    

39.BÖLÜM

"Kaçış Olmayan Gerçekler..."

Ne yaparsan yap sakladığın tüm sırlar bir gün elbet ayağına dolanarak gün yüzüne çıkar. Çağla saatlerdir Rüzgâr'ın ona ne ima ettiğini anlamaya, kendisine sarf ettiği tüm her şeyi ve zikrettiği ismi anlamlandırmaya çalışıyordu. Saatlerdir odanın içinde yatağın üzerinde öylece oturmuş duvarı boş boş izliyordu. Rüzgâr ona mesafeli bir şekilde "Aşağıya gel." Diyerek emredercesine sarf etmişti cümlesini. Gidecekti ama ne için? Aşağıya inmekten delicesine korkuyordu? Yeni bir sır öğrenmek onun nefesinin daralmasına sebep oluyordu. Eli kalbinin üzerine giden kız "Bitsin artık, bitsin." Diyerek gözlerini sımsıkı kapattı ve derin soluklar alıp verdi. Bedenini sakinleştirmeye çalışan kızın kulağına dolup taşan kapı tıklatılma sesiyle bir anda irkildi. Kapıdaki kişiye bir cevap vermese de içeriye başını uzatan Fulya'ya zoraki bir tebessüm gönderdi.

"Çağla, misafirlerimiz geldi. Rüzgâr senin artık aşağıya gelmeni istiyor."

"Misafirlerimiz?" dedi kaşları çatık bir halde ona bakarken söylediği tek kelimenin içindeki binlerce soruyu dillendirmemiş olsa da Fulya onun bakışlarından her bir cümlesini net bir şekilde anlayabiliyordu. İçeriye girerek usul usul adımlarla kızın yanına gitti. Ellerinden tutarak ayağa kaldırdı. Anlayışlı bakışlarıyla onu süzmesinin ardından "Çağla biliyorum çok yorgunsun, gitmek istiyorsun buralardan ama az sonra öğreneceklerinden sonra bunun imkânsız olduğunu anlayacaksın. Rüzgâr'ı yaralama Çağla, ne olursa olsun senin arkanda mertçe duran adamı yıkıp geçme. O seni çok seviyor, eğer az sonra öğreneceklerinin ardından çekip gidersen iyi olmasını umut ettiğin adamın ruhunu mezar altına koyup gideceksin. Yapma Çağla, bunca şeyden sonra mutlu olamayız diye düşünme, sadece ihtimaller üzerine karar geleceğinizi yok etme. Daha kötüsünü düşünmek yerine, mutlu olma ihtimalinize kulak ver. Yapma bunu, kendine de Rüzgâr'a da yapma."

"Anlamıyorsunuz Fulya, ben artık onun hayatını daha fazla mahvedemem. Buna hakkım yok."

"Eğer çekip gidersen onun hayatını sen mahvedeceksin. Bunu göremiyor musun?"

"Bilmiyorum Fulya, kafam çok karışık. Artık gücüm yok, olanlara, olacaklara dayanamıyorum. Ne geçmişi değiştirebiliyorum ne de gelecekte olacak olanlara gücüm yetmiyor." Diyerek ellerini kızın tutuşundan kurtardı.

"Tamam, Çağla, sen bu söylediklerimi yine de bir düşün ama öncelikle aşağıya inmemiz gerekiyor. Senden bu süreçte olabildiğince sakin ve sağduyulu olmanı öfkeni kontrol etmeni istiyorum. Misafirlerimizi de Rüzgâr'ı da sonuna kadar dinle ve sonra ne yapacağına karar ver." Diyerek kapıya yöneldi.

"Fulya." Dedi kız büyük bir ihtiyaçla "Kim geldi? Gelenlerin Ilgaz ile, ölmüş kardeşimle ne ilgisi var?"

"Ben bu konu da bir şey söyleyemem Çağla, az sonra zaten her şeyi en doğru kaynaktan kendin öğreneceksin." Dedi ve daha fazla orada duramadığı için hızla odadan çıktı. Aklı daha çok karışan genç kız elleriyle yüzünü sıvazladı. Burada böyle durmakla hiçbir şey öğrenemeyeceğini biliyordu. Ne kadar korksa da gücünü toparlayıp kapıdan dışarıya adım attı. Merdivenlere yönelip yavaş adımlar ile aşağıya indiğinde gözleri salonda oturanları taramaya başladı. Bakışları misafir adı altında olan insanları gördüğü an bir an başının döndüğünü hissetti. Ayakta durmakta güçlük çeken kız titrediğini düşündü. Tırabzanları kavrayarak eliyle sıkıca tutup derin soluklar alıp vermeye başladı. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Rüzgâr gözlerini sımsıkı kapatmış kızın nefes alış verişini ne kadar uzakta olsa da duyuyor ama gururu yanına gitmesine ona sarılarak sakinleştirmek için kolları arasına almasına engel oluyordu. Dizlerinin üzerine dirseklerini dayamış, iki elini birbiriyle tutarken yumruklarının canının acısını duyumsamayacak şekilde sıkmıştı. Gözlerini kıza çevirmiyor ama onun yıkılmış halini görmese de yürekten delicesine hissediyordu. Bakışları duvarda sert çehresine eşlik ediyordu.

Geriye Dönüş* TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now