Bölüm 14 Son Şans

839 86 13
                                    

William Ferguson hekimin muaynesi bitip alt kata inmesi ile birlikte adama soran gözlerle baktı. Ağabeyi neredeyse bir gündür gözlerini açmamıştı ve artık endişelenmeye başlamıştı. Callie'nin yaptığını aklı almıyordu. William başını iki yana salladı. Herkesten beklerdi lakin ondan asla. Callie onun da kızı gibiydi. Küçüklüğünden beri Rosalind'in yanından ayrılmamış evlendiklerinde dahi çoğu zaman gelip onlarla kalmıştı. Zeki, okumayı, yazmayı, öğrenmeyi seven capcanlı hayat dolu bir kızdı o. Kalede Rosalind'in yaptırdığı kütüphanenin neredeyse tamamını okumuştu ve isteyeceği son şey bir erkek ile evlenmekti. Bunu çok iyi biliyordu çünkü Callie inatçı karısını örnek alarak büyümüştü. William ise on yıl boyunca Rosalind'i evliliğe ikna edebilmek uğruna peşinden nereye giderse oraya sürüklenmişti.

"Lord Ferguson'un durumu iyi. Gözlerini açtı ve tepki veriyor. Yalnızca kalbi çok yorulmuş. Yaşanılanın tekrarı iyi olmayabilir. Bolca dinlenip bir süre hiçbir şeyle ilgilenmemesi gerekiyor. Üzüntü ve stresten ne kadar uzak olursa o kadar iyi."

William doktorun son sözleri üzerine kaşlarını kaldırarak başını salladı. Stresten uzak durmak için gerçekten mükemmel bir zamandı. Hekimi yolculadıktan sonra merdivenleri hızlıca tırmanarak yatağında doğrulmaya çalışan ağabeyinin yanına gidip kolundan tuttu.

"Dinlenmek zorundasın Brian. Hekim kendini yorup strese sokarsan bu yaşadığının yinelenceğini söylüyor üstelik bu defa kurtulamayabilirsin"

"İyi." Brian yatakta oturup sakat elini diğeriyle tuttu ve parmaklarını ovalamaya başladı. Yaşanılanlar akıl almaz derecedeydi. "Davetli listesine baktın mı?"

"Liste yok."

Brian başını salladı. Kızı da araştırmasına listeyle başlamıştı elbet. Lakin Ian Sinclair'in hata ile de olsa davet edilmediğinden hiçbir şüphesi yoktu. Callie onu balo dışında hiçbir yerde asla görmemişti ve bundan adı kadar emindi. Brian derinlerde bir yerlerde düşünmek istemediği şeyler aklına getirmeye başlamıştı. Kızının durup dururken Sinclair lorduna kaçıvermesi, üstelik bunu yaparken saraya dahi haber vermeyi akıl etmiş olması şüphe uyandırıcıydı. Fakat onda kötü hiçbir durum sezmemişti. Brian balodan sonra ki hasta olduğu bir haftayı aklına getirdiğinde William'a baktı.

William yutkunarak ağabeyinin sert bakışlarına karşılık verirken aynı anda aynı şeyi düşündüklerini biliyordu yine de bunu ikisinin de dillendirmeye cesareti yoktu. Liamh ise sessizliğini koruyordu öfkelenmemiş yahut mektup gelmeden önce yaptığı gibi deli bir arayışa girmemişti ve bu da demek oluyordu ki hepsinin düşündüğü şey aynıydı lakin kimsenin konuşmayacağı bir gerçekti.

---

Callie gözlerini açtığında saat kaçtı bilmiyordu. uzunca bir süredir uyuduğunun farkındaydı. Üstelik akşam bolca güveç yemiş karnını tıka basa doyurmuştu da. Eğer her gün düzenli olarak gırtlaklanacaksa en azından kurtulabilmek adına güç toplaması gerekiyordu ve dünkü kurtuluşu kelimenin tam anlamıyla bir mucizeydi. Callie Ian'ın başında bekleyen kadının mektubu getirdiğini varsaydı. Muhtemelen karısıydı. Genç kızın yaptığı plan bu durumda suya düşmüştü. Evliliğin mümkün olmayacağı aşikardı öyleyse boğazlanmaktan kurtulamadığı günlerden birinde tüm yaşadıkları son bulacak ve metres olarak anılmaktan da kurtulacaktı. Kalın keşe battaniyenin arasından sıyrıldığında kendi kendine güldü genç kız. Adı daha uzun süre kötü anılsın diye resmen adamı kurtarmıştı. müdahale etmeseydi hekim gelene kadar ölebilirdi ve yanında o vaziyette öldüğünü gören hekim muhtemelen zehirlendiğini düşünecekti. Callie onun gerçekten zehirlenip zehirlenmediğini düşünmeden edemedi. Belki de karısı yaptığına dayanamamış ve adamı öldürmek istemişti. Fenix de vazgeçmeyerek onu da yanında götürmek için odasına koşmuştu. Genç kız omuz silkerken basit bir zehirlenme olsa dahi ağzına nefes vererek düzeltebilmesinin mümkün olmadığını biliyordu. Adam daha çok boğulmuş gibiydi.

GÜNAH KEÇİSİWhere stories live. Discover now