altı • atlantis

642 103 47
                                    

Her şey hayalini kurduğum gibiydi, gece yarısı yatağıma her girdiğimde, yastığıma kafamı her koyduğumda hayallerimi süsleyen bu gemi şimdi tam önümde mütevazi bir şekilde duruyor ve hayranlıkla ona bakmam sebep oluyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Her şey hayalini kurduğum gibiydi, gece yarısı yatağıma her girdiğimde, yastığıma kafamı her koyduğumda hayallerimi süsleyen bu gemi şimdi tam önümde mütevazi bir şekilde duruyor ve hayranlıkla ona bakmam sebep oluyordu.

Kocaman gövdesi ve ön ağız kısmında beyaz işlemelerle yazılmış Atlantis yazısı dahi bana hayal gibi gelirken sırıtmadan edemiyordum. Gerçekten de istediğim o yerdeydim ve her şeye adım adım yaklaşırken başardığımı tüm iliklerime kadar hissediyordum.

Bunu başarmıştım ki bu kesinlikle hayatıma giren tek bir kişi sayesinde gerçekleşebilmişti.

Min Yoongi.

O olmasaydı büyük ihtimalle hayal olarak kalır ve yaşamımda benimle birlikte sadece hayal olarak öylece gelip giderdi, fakat şimdi tam burada geminin önünde olmak bana başardığımı hissettiren tek yegane bir gerçeklikti.

Min Yoongi bana istediğimden fazlasını veriyordu, mesela bu hafta o kadar dolu ve yoğun olmasına rağmen bana on dakikasını bile ayırdığı bir kaç gece olmuş ve benimle on dakikasını geçirmekten de keyif aldığını her türlü tavırlarıyla belli etmişti. Onunla sohbet etmek, tensel temaslarda bulunmak kalbimin bir kelebek gibi çırpınmasına ve heyecanlanmama sebep oluyordu.

Derin bir nefes aldım, sanki beynim durmuş gibiydi. Ne yapmam gerektiğini bile bilmiyordum ki ayaklarım bu yüzden olsa gerek olduğu yere çivilenmiş gibi hissediyordum. Bakışlarım koca gemiden ayrılıp ayaklarıma indiğinde ayağımda olan rahat spor ayakkabıya baktım.

"Yürümeyi planlıyor musun?" Duyduğum kalın sesle yerimden bir anda sıçradım ve hızla arkama doğru dönerek bana söylenen kişiye baktım.

"Tae delirdin mi-" konuşan çocukla göz göze geldiğimizde anında dudaklarını kapadı ve önündeki tekerlekli sandalyeye tutundu. Tekerlekli sandalyede oturan çocuk ise Başkan'ın öz oğlu Taehyung'dan başkası değildi. Hemen arkasında ise benden uzun olan bir çocuk sandalyenin uç tutacak kısımlarından tutuyor ve sandalyede oturan çocuğa söyleniyordu.

"Kusura bakma," derken ise sandalyede oturan çocuğun omzunu dürtüyordu. "Bugün biraz huysuz ve sen önümüzde aniden durunca yürümeni bekledik fakat yürümeyince hıysuzlandı-"

"Benden bahsederken, sanki bir yaşlı dedeymişim gibi bahsetmesen olmaz mı?" Başkan'ın oğlu olduğunu bildiğim çocuk kollarını göğsünde birleştirirken bir yandan da gözlerini devirmeden edemiyordu.

"Yoongi'yi uğurlamaya mı geldiniz buraya?" Diyerek bir soru yönelttiğimde çocuğun bakışları anında beni bulmuştu. "Kendisini bende göremeden açıkçası." Diyerek tekrardan etrafıma bakındım fakat ortalıkta çalışanlar dışında pek insan yoktu.

"Keşke öyle olsaydı, fakat bu cezayı çekmek zorundayım!" Taehyung sinirle söylendiğinde arkasındaki çocuğa bakmaya çalıştı fakat buradan bakınca sanki boynu kırılacakmış gibi duruyordu. Komik bir görüntüydü fakat ortam gülmeye müsait değildi. O yüzden sadece dudaklarımı birbirine bastırdım, tatlı ve komik görünüyordu.

in the seas : yoonmin ✓Where stories live. Discover now