DÜŞMAN

16 5 21
                                    

"Kardeş sadece aralarında kan bağı bulunan aynı anne babadan olan kişilere denmez. Bence kardeş sonradanda olunabilen bir şeydir ve benim için kardeş demek, arkasını kollamak, her daim yanında olmak, sevmek, merak etmek, beraber gülüp beraber ağlamak demektir. Bu duyguyu daha önce yaşamıştım ama tekrar yaşamanın mümkün olacağını hiç düşünmezdim."

Önceki bölümden hatırlatma

Aklımda daha binbir tane soru vardı mesela neden ben? neden biz? Neden aynı evde yaşamak zorundayız? Neden güçlerimiz vardı? Bu güçlerle ne yapacaktık? Aklımdaki türlü soruların ardından kendimi yavaş yavaş uykunun kollarına doğru bırakıyordum yine son gördüklerim sevdiklerim ve Güce Hoş geldin diyen bir grup gerisi ise yine karanlıktı...

°°°

Lale'nin ağzından

Buket'le beraber bir haftadır her yerde Derin'i arıyorduk ama sonuç hiçti. Gidebileceği her yere bakmıştık. Hatta kalabileceği otellere, hastanelere, cezaevlerine bile bakmıştık ama bir iz bile yoktu. Keşke o gün arkasından gitseydik. Ya da o halde tek gitmesine izin vermeseydik. Buket'in sesiyle düşüncelerden sıyrılıp kendime geldim. "Laleee" Buket yarı sevinçli yarı endişeli bir şekilde koşarak yanıma geldi ve nefes nefese kalmış bir şekilde "Derin'e ait bir iz buldum" Buket'in söylediği şeyle fıtığını unutup sevinçten boynuna atlamıştım ama Buket'in inlemesiyle hemen geri çekilmiştim fakat artık çok geçti... Buket arkası dönük bir şekilde önüme oturdu ve saçını topuz yapıp fıtık kremini uzattı. Bunu küfür ede edede olsa genelde Derin yapardı. Küfretmekte sonuna kadar haklıydı çünkü öyle iğrenç bir kokusu vardı ki kokuyu alan en az beş metre uzakta duruyordu. Ben kremi sürerken Buket bulduğu izi anlatmaya başlamıştı. "zar zor okulun güvenlik kamera kayıtlarına ulaştım. Okuldan çıktıktan hemen sonra bir taksiye binmiş. Taksinin plakasını şirketini buldum ve şoförü bulup sordum. Bir uçuruma gitmiş ama uçurumdan sonra nereye gittiğine dair bir iz yok" Buket'i ağzım açık dinlemiştim. Bu ülkede dedektif olmayı sonuna kadar hak eden sadece Buket olabilirdi. Buket'in dediklerini şöyle bir düşününce Derin her zaman bazen kafamı alıp gitmek istiyorum derdi ama bunu faaliyete geçireceği hiç aklıma gelmezdi. Aslında haklıydı bir süre buralardan uzak durmak ona iyi gelirdi ama haber vermemesi canımı sıkmıştı. Buket'in kremini sürmeyi bitirip Derin'i aramamamız gerektiğini onun zaten eninde sonunda bize geliceğini Buket'e söyledim. Buket hak versede aramayı kesmeyeceğini biliyordum aklı sürekli Derin'deydi, benimde öyle. Buket'le beraber ayağa kalkınca Serkan bize doğru geliyordu. Günde üç posta dayak yemesine rağmen yine mi geliyor bu yüzsüz. Serkan bir iki adım uzağımızda durup "Derin'den bir haber var mı?" diye sorunca yine cinlerimiz tepemize çıkmıştı. Buket elini tehditkar bir şekilde Serkan'a sallayarak "sen hala hangi yüzle Derin'i soruyorsun?" Farkında mısın bilmem ama  her şey senin yüzünden oldu. Sınıfta bile yüzünü görmeye katlanamıyorum birde sınıf dışında görüyorum o pis suratını" Serkan Buket'e karşılık vermiyor aksine susup bakışlarını kaçırıyordu. Buket'in sözünü kesip Serkan'a Derin'den bir haber olmadığını kafasını dinlemek için biraz uzaklaştığını söyleyip gitmesini istedim. Serkan gidince Buket'in aklına bir fikir gelmiş olucak ki bana bakarak "okuldan sonra önce Derin'in evine gidelim sonrada uçuruma gideriz belki bir şeyler buluruz." Buket'e dediğini onaylar şekilde kafamı salladım ve sınıflarımıza dağıldık. Neden bilmiyorum ama içimde çok garip bir his vardı.

Bir hafta önce

Derin'in ağzından
...
Okula adımımı atmamla Buket'in yanına koşmam bir olmuştu. Birkaç günde olsa ayrı düşmüştük ve fazlasıyla özlemiştim. Buket beklememiş olacak ki karşılık vermede biraz gecikti. Buket çok özledim seni, Buket hafifçe gülerek "Ben de özledim de daha bir gün oldu be kızım" Buket'e kaşlarımı çatarak birkaç gün oldu. Hem bir gün bile olsa hiç mi aramadınız ya! Hem Lale nerede? Buket tek kaşını sorgular derecesinde kaldırarak "güzelim iyi misin sen? Şaka mı yapıyorsun yoksa?" Buket'e Susarak karşılık vermiştim ama hala Cevabımı alamamıştım Lale'yi de çok özledim O nerede? diye sorumu tekrarladıktan sonra Buket ayağa kalkıp ateşime baktı ve "Gel seni bir lavaboya götüreyim elini yüzünü yıka iyi değilsin sen" Buket'in dediklerinden bir şey anlamıyordum. Hiç özlememiş gibi davranıyordu. Hiç aramamışlar mıydı beni? Yanımda Buket koridorda yürürken Serkan karşıdan geliyordu. Aslında bir şey demeye niyetim yoktu ama dayanamamıştım. Serkan tam karşındayken bağırarak pislik seni... her şey senin yüzünden oldu Ne bok vardı beni aldatacak ha... Bir de özlem'le hiç mi utanmadın?  Serkan bağırmamla korkmuş olucak ki bir adım geriye gitti ve Buket'e dönerek "Buket Lale iyi mi?"  Buket kolumdan tutup beni Çekerek "bilmiyorum Serkan galiba Derin olayından çok etkilendi" diye cevap vermişti. Şaşırmış bir şekilde Buket'e bakıyordum. Burada bir şeyler dönüyordu ama içinden ne çıkacaktı acaba. Buket beni lavaboya geçirip musluğu açtı ve elimi yüzümü yıkamamı söyledi. Fazla ısrar etmeyerek dediğini yaptım ve eğilerek yüzümü yıkamaya başladım tam doğrulurken karşındaki aynaya baktım fakat ya bu bir şakaydı ya da ben kör olmuştum... gerçi kör olsam hiç görmezdim ama aynada kendimi değil Lale'yi görüyordum ellerimle yüzüme dokunmaya başlayınca inanamamıştım. Ben Bendim ama yüzüm, vücudum Lale'ydi. Aynaya bir daha bakınca korkak bir şekilde duvara yaslandım ve yere oturdum tek gördüğüm Lale'ydi. Buket, duvarlar kaybolmuştu sanki... çok sessiz ama etkisi güçlü sesler geliyordu. Duymak istemeyerek ellerimle kulaklarımı kapattım ve öylece durdum...
Deriin Deriiinn uyan! kalk artık bitti. Bak ya kalkarsın ya da döverek uyandırırım. Yüzüme atılan bir sürahi suyun etkisiyle ani ve nefes nefese kalmış bir şekilde yatakta doğruldum ve etrafa bakındım. Mirza, Afet ve Yekta gülerek bana bakıyordu, ben de onlara. Bir süre sonra kendime gelip çok merak ettiğim soruyu sordum özel gücüm neymiş? Çocuklar birbirine bakarak onayı Mirza'ya vermişlerdi. Mirza yan bir bakış atarak "rüyaları kontrol etme" deyince ufak çaplı bir şok geçirmiştim. Yekta ve Afet'e bakarak nasıl yani Aynı güce sahip olabiliyor muyuz? Yekta Miza'nının ensesine bir tane vurarak "hayır aynı güç sadece aynı aile içinde olabilir, yani anne, baba, kardeş. Bunun dışında aynı güce sahip olma olasılığınız yok" Mirza'ya delici bakışlarmı atmıştım. Mirza ise ellerini havaya kaldırıp sarılarak "ne! Kardeşiz işte kayıp kardeşim benim"  Mirza'nın kolları arasından kurtulup gözlerini gözlerime sabitledim. Mirza söyle artık Neymiş benim özel gücüm? Mirza ayağa kalkarak "Tamam tamam ama ben demiyim yakışıklı sevdiceğin desin" Yekta ile aynı anda "Mirzaaa" diye bağırınca Mirza korkmuştu ve sonunda söylemeye başlamıştı "senin özel gücün... senin özel gücün... senin..." Mirza'nın lafını kesip senin ananı ha deyince Mirza göz devirerek "şekil değiştirme" dedi. Aklımda şekil değiştirmeyi oturturken Afet ve Yekta tebrik etmişti. Nedense şuan bu bilgiyi paylaşma isteği ile doluydum. Yerimden kalkıp çocukları da tutarak aşağıya Ateş ve Andaç'la paylaşmaya götürdüm. Ateş ile Andaç oturmuş sohbet ediyorlardı. Yekta Afet ve Mirza'yı koltuklara oturttuktan sonra tek ayakta kalan olarak dikkatleri üstüme toplayıp konuşmaya başladım evet millet özel gücüm belli oldu... Ateş oturma şeklini düzelterek "sonunda" demişti. Bence erken bile olmuştu. Ateş ve Andaç meraklı gözlerle ağzımdan dökülecek kelimeleri bekliyorlardı. Bende Mirza gibi kelime oyunu yapmaya yeltenecektim fakat ateş saçan gözlerle pek mümkün olmuyordu. Daha fazla uzatmayıp özel gücüm şekil değiştirme diyerek tek nefeste söylemiştim. Andaç gülümseyerek tebrik etmişti ama Ateş'in yüzü düşmüştü ve sorgular gibi bir şekli vardı. Ateş' in konuşmayacağını fark edince konuşmayı ben başlattım Ateş beğenmedin mi gücümü? Ateş sorduğum soruyla silkelenip kendine geldi. "Hayır beğendim gayet güzel tebrik ederim" deyip yukarı kata çıktı. Andaç'da arkasından kalkacaktı ki Ateş eliyle durdurdu. Hepimiz Andaç'a ne oldu dercesine bakınca Andaç "bu sefer ben de bilmiyorum"                   "bize bir şey söylese şaşarım zaten" Mirza'nın lafı üzerine ortamda bir soğukluk oluşmuştu. Mirza'yı ilk defa sert görüyordum. Ateş birkaç dakika sonra yanımıza gelip eski yerine oturdu "evet Derin gücün gayet kullanışlı, fakat ilk birkaç gün kullanamayabilirsin ve vücudunda ağrılar oluşabilir. Zaten Yekta söyler. Onunla gücünü kullanmaya yönelik çalışmalar yapacaksın. Her şey bu kadar işte. Sormak istediğin bir soru var mı?"  evet var istediğim her şekile girebilir miyim? Ateş arkasına yaslanarak "sadece insan ve hayvan şekline girebilirsin."  Vay canına hayvan şekline girebiliyor muyum müthiş "şekil değiştirmene gerek yok yani"  Mirza'ya ölümcül bakışlarımı atarak ilk Buket'in şekline gireceğimi ve onu Buket şekli ile döveceğimi söyleyince Mirza sırıtarak "Buket'in vurduğu yerde gül biter." Mirza ile dalaşırken Ateş dışarıya çıkıyordu ki yine benim sesimde durup kafasını ne var manasında salladı. Okula gidebilir miyim artık?  "bir hafta sonra gidebilirsin ama tek değil Yekta'da seninle gelsin giderken de gelirken de beraber olun"  niye?...  "Çünkü korunmaya ihtiyacın var ve burada seni en iyi ben koruyabilirim. Ben de sana bakıcılık yapamayacak kadar yoğun olduğum için benden sonra en iyi koruyacak olan kişi yani Yekta bakacak" Mirza tek parmağını söz istercesine kaldırıp yerinde zıplayarak "Ben de koruyabilir miyim? lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen ne olur" Ateş Mirza'ya daha fazla dayanamayarak "tamam tamam sende git sus yeter ki" deyince Mirza Oley be diyerek oynamaya başladı. Andaç Mirza'ya bakarak   "noldu okulumu özledin yoksa neden bu kadar çok istedin?" Mirza'nın yerine ben cevap vererek onun derdi arkadaşım Buket maksat ona yakın olacak. Mirza eliyle beni onaylamıştı fakat dediklerim Andaç'ı tatmin etmemiş olacak ki bir şey demeyip hızlıca odasına çıktı.

Bir hafta sonra

Bir haftadır Yekta ile güç provası yapıyorduk ve ben çok kısa sürede olsa gücümü kullanmaya başlamıştım. Dediğim gibi ilk Buket'in şekline girmiştim birkaç dakikada sürse Mirza'yı deli etmeye yetmişti. Buket demişken Buket ve Lale'yi çok özlemiştim ama yarın sondu. Yarın Yekta ve Mirza ile birlikte okula gidecektik. Her ne kadar Serkan ve Özlem'i görmek istemesem de Buket, Lale ve Anneannem için gidecektim. Yarınki giyeceklerimi hazırlayıp aşağıya indim. Fakat sadece Yekta vardı. Elinde çayla kitap okuyordu. Yanına gidip oturunca kitabı bırakıp bana doğru döndü "çay ister misin?" olur manasında kafamı salladım. Yekta çay koyarken onu izlemeye dalmıştım gür saçları, kahverengi gözleri, iri bedeni vardı ama tam tersine yumuşacık bir kalbi vardı. Çayı elime alıp sohbet açmak için soru sormaya başladım. Ne zamandır buradasın?  Yekta'da çayını eline alıp "uzun zamandır, buraya ilk Ateş sonra Mirza ile ben sonra Andaç ardından Afet ve en sonda sen geldin."
Nasıl yani Mirza ile siz aynı zamanda mı geldiniz? Yekta çayından biri yudum alarak "biz Mirza ile bebeklikten beri aynı yetimhanede büyüdük. 13 yaşında da buraya geldik" Yekta'nın dediği ile yüzüm düşmüştü. Ben Mirza'ya bir sürü ailevi şakalar yaptım ama hepsinde de güldü. Yekta gülerek "ona sorsan biz aileyiz zaten. Mirza acılarıyla bile dalga geçen biridir. Onu yıkmak çok zor. Aslında içinde büyük bir acı, öfke var biliyorum ama o yanını kolay kolay göstermez."  Yekta'ya tebessüm etmeye çalışarak peki Yekta neden biz?  neden başka insanlara vermediler bu güçleri? Neden bizi seçtiler? Yekta tam ağzını açacakken merdivenlerden Mirza "Yektaaa" diye bağırarak geliyordu. Mirza takım elbise giymiş bir şekilde karşımıza geçti ve kollarını açarak "Tatatataaam nasıl olmuşum? yarın için hazırlan-  oooo bölüyorum galiba, gideyim isterseniz."  Mirza bu ne hal diyerek tepkimi ortaya koymuştum.  "yakışmış değil mi yarın Buket'e yakışıklı görünmem lazım" Mirza'nın Buket'e hazırlandığını biliyordum ama Mirza'ya bakınca daha çok düğüne hazırlanmış damat görüyordum. Yekta'ya bakarak sende bir şey söylesene deyince Yekta çayından bir yudum alıp bıkmış bir eda ile "Ben yıllar önce bıraktım, sana da tavsiye ederim" diyerek çayına döndü Mirza'ya bakarak Buket resmi kıyafetleri sevmez daha rahat sever diyerek Mirza'yı uyarmıştım. Mirza etrafında bir tür dönerek "hmm değiştireyim o zaman ne der-"  Mirza konuşmasını bitirmeden kapı gürültülü bir şekilde çarptı ve içeriye ateş saçan bir Ateş girdi "Afet ve Andaç'ı çağırın çabuk" Afet ve Andaç sesi duymuş olacak ki zaten merdivenlerden aşağıya iniyorlardı. Afet ve Andaç da yanımıza gelince Ateş konuşmaya başladı "yarın okula falan gitmek yok kimse dışarıya çıkmayacak! O salak Meriç kapıya kadar gelmiş kocaman not bırakmış hiçbiriniz görmediniz mi? "   "Yekta oflayarak yine mi Meriç ya, ne yazmış?" deyince Ateş elindeki not kartını masaya fırlattı. Afet kartı eline alıp sesli bir şekilde okumaya başladı "Hadi ama Ateş bundan öncekileri saklayamadın Derin'ciği mi saklayacaksın benden, çok kırıldım." kartta benim adım vardı ama konuyu anlamayan bir tek bendim. Ateş'e bakarak Ateş kim bu Meriç? deyince ufak bir sessizlik oluştu ve Ateş' in ağzından tek bir kelime döküldü "düşman"

Yorumlarınız benim için çok değerli okuduğunuz için teşekkürler☺️

NESİL DENEYLERİWhere stories live. Discover now