beş • gönlüm sende

En başından başla
                                    

Bunun neden şimdi gösteriyorsun?

Diye soramadım. Yine. Sadece onun gibi fakat mahcup bir şekilde güldüm. Sonra ise sigara kokan kıyafetlerime yanıma aldığım parfüm sıkıp yeniden Gül çiçeği kokusu verdim. Parfümü tekrar çantaya koyarken ise onun meraklı sesini duydum.

"Gül sever misin?"

"Evet, ama en çok pembe olanları." Diyerek yanıt verdim ona. O ise sadece dudaklarını büzüp kafasını sallayarak yanıt vermekle yetindi bana. Sonrası sessiz geçti yolculuğumuzun. Baya bir kimlik denetiminden sonra sonunda mavi sarayın kapısının önünde duruyorduk. Yoongi tam yanı başımda durup kolunu bana uzattğında öylece ona baktığımda yine ve yine ne kadar yakışıklı olduğunu düşünüyordum.

"İnan bana Jimin sonsuza kadar burada senin koluma girmeni bekleyebilirim, fakat Başkan bekler mi orasını gerçekten bilemem." Diyerek güldüğünde aptallığıma lanet ediyordum. Kolunu tabii ki de girmem için uzatıyordu. Zaten başka ne için uzatabilirdi ki?

Uzattığı koluna girebilmek için bir kaç adım ona yaklaştım ve çantamı sağ omzuma asıp sol kolumla onun sağ koluna girdim. Bakışları halen daha üzerimdeyken neden ilerlemediğimizi sorguluyordum.

"Başkan büyük ihtimalle bize bir kaç soru soracak, kendini kasıp cevap verme zorunluluğu hissetme, sakin ol ve her şeyi benim ellerime bırak." Kafamı sallayarak ona yanıt verdiğimde beklemeden adımlarını ileriye doğru attı. Aynı şekilde ona eşlik ettim.

İlk defa böyle bir ortamda bulunduğum için neler yapmam gerektiğini pek bilmiyordum fakat Yoongi sanki hergün burada takılıyormuş gibi rahat davrandığı için kendimi onun ellerinin arasına bıraktım. Onun emirlerini yerine getirebilecek nazik bir eş görünümüne büründüm.

Basamakları tırmandık, büyük iki yana açılan kapının önünde bekleyen askerlere zarflarımızı gösterdik ve bir kaç kimlik denetiminden sonra sonunda mavi sarayın içine girebildik.

Uzun ve geniş diyebileceğim bir koridoru aştık, kapı tekrar bizim için açıldığında bir kadın ve bir erkek -ki bunlar Başkan ve Başkanın karısı oluyordu - bizi bekliyordu.

"Kaptan Min, sonunda," Başkan yüzündeki kocaman gülümsemesiyle kollarını açmış ve Yoongi'yi kocaman bir şekilde kucaklamıştı. Bu harekete şaşırırken Yoongi çoktan Başkan'dan ayrılmış ve yanındaki kadına dönmüştü.

"Anne, seni görmeyeli daha da güzelleşmişsin."

Ne?

Anne mi?

Sanırım yanlış duymuştum.

O anne mi demişti?

Hem de Başkan'ın karısına?

Yoongi kadınlada kucaklaşıp yanıma geldiğinde şaşkın bir şekilde kadına bakıyordum. Hatta bu şaşkınlığım yüzünden belime dolanan sıkı parmaklardan bile bir haberdim.

"Ve bu da merakla beklediğiniz eşim, Min Jimin." Şuanda hiçbir şeyi kavrayamıyor ve Yoongi'nin ağzından çıkan her bir cümlede daha da yıkılışa geçerek bozguna uğruyordum.

"Anne mi?" Dedim en sonunda ona doğru eğilerek kulağına fısıldarken. Eğer kendime hakim olamayıp bunu sesli bir şekilde dile getirirsem kesinlikle kendimi rezil etmekten hiçbir halt yapmazdım.

"Sakin ol sana her şeyi anlatacağım." O da benim gibi fısıldamıştı kulağıma doğru.

"Şimdi mi? Arabadayken neden bahsetmedin?" Dedim tüm sinirimle. Dişlerimi birbirine geçirmiştim sinirden. Böyle önemli bir şeyi nasıl olurda şimdi söyleyebilirdi anlayamıyordum. Hayır yani sen resmen başkanın oğluydun, ben seninle evliydim, annen başkanın karısıydı, ben denizlerin kralıyla evliydim...

in the seas : yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin