Yepyeni Bir Dünya(Bölüm-1)

131 12 42
                                    

Derin bir nefes aldım ve karşımdaki yepyeni dünyaya baktım. İşte burası yıllarca uğraştığım her şeyin ödülüydü. Sırt çantamı kollarımdan çıkardım ve elimle tutup içinden kalacağım evin adresinin yazılı olduğu kağıdı çıkardım. Güney Kore/ Seul Seocho-gu Mh. apartman-12 daire-3

Bavulumu sürükleyerek yakınlarda olan taxi durağına gittim. "Merhaba Seocho-gu'ya gideceğim. Yardımcı olabilir misiniz?" Yarım yamalak Korecem ile konuştum. Henüz yirmilerinde gibi görünen biri ayağa kalktı ve kendi taxi'sini işaret etti. "Buyrun ben yardımcı olayım" dedi ve bavulumu alarak bağaja yerleştirdi.

Hala bir rüya gibi geliyordu. Sanki gözlerimi açınca yeniden oraya dönecektim. Birden irkildim ve doğrularak pencereden dışarıya baktım. "Buraya gezmek için mi geldiniz?" Şoförün sorusuyla gözlerimi yeniden camdan çekmiştim. "Hayır,öğrenciyim" dedim ve gülümsedim. Ne kadar zaman olmuştu bilmiyorum ama bana oldukça uzun gelen bir yolun sonunda şoför arabayı durdurmuştu. "İşte burası" dedi kırmızı renkli binayı göstererek. Kalbim daha hızlı atmaya başlamıştı. Zaten bütün bunlar rüya gibiydi. Az sonra ise uzun yıllarımı geçireceğim oda arkadaşlarımı görecektim. Derin bir nefes aldım ve arabadan indim. "Hadi bakalım Nefes bunu başarabilirsin" kendimi motive ettikten sonra bavulumu tutup binaya doğru ilerledim.

"Şey pardon" arkamdan bağıran taxici topladığım bütün gücümü bir anda bir iple tutmuş gibi beni durdurmuştu. Ona doğru döndüğümde sağ elini başına attı ve hafifçe gülümsedi. "Ücreti vermediniz. Gerçi yoksa sorun değil ama..." Bavulumu hızla geriye doğru atarak koşar adımlarla şoföre yaklaştım. "Çok üzgünüm. Gerçekten biran çok heyecanlandım. Ne kadardı?" Çok hızlı konuşmuştum ve buna ben bile şaşırmıştım. Şimdiden ilerleme kaydediyorsun Nefes aferin sana. "3.113,07* Won**" dedi gülümsemeye devam ederken. Cüzdanımdan hızla çıkardığım parayı ona uzattım ve saygı duyduğumu belirtmek için eğildim. "Tekrar özür dilerim. Kusuruma bakmayın lütfen" çocuk el salladı ve arabasına doğru ilerledi "sorun değil. İyi günler dilerim size" arabayı çalıştırdı ve hızla uzaklaştı. Taxinin arkasından yaklaşık yarım dakika durmuştum. Arkamı dönüp yere fırlattığım bavuluma ilerledim. "Özür dilerim canım" dedim üzerindeki tozu silerken "Seni öyle fırlatmak istememiştim. Biran çok heyecan yaptım"

"Sen bavulla mı konuşuyorsun?" Bir amca sesi geldiğinde yerimden hızla fırladım ve sesin sahibine doğru hızla dönüş yaptım. "Evet efendim. Yani hayır efendim" Amca kış ayında olduğumuz halde elinde tuttuğu kağıdı yelpaze gibi sallıyordu. Elindeki kağıdı bana doğrulttu "kimsin sen?" Dedi. Sanki evine gizliden girmiştim de beni yakalamıştı.

"Şey ben..." Dedim evi ve kendimi işaretleyerek. "Haa anladım evet evet. Gelinim bahsetmişti. Sen şu yabancı kiracısın" değinde hızla başımı salladım. "Adın neydi senin" dedi bu sefer "Nefes" dedim ve nefesimi tutarak yüzüne baktım. "Efes, nerelisin ki sen?" Dediğinde işaret parmağımı baş parağıma değdirerek havaya kaldırdım "adım Nefes efendim. Türküm" adam başını anladım anlamında salladıktan sonra arkamda duran bavula baktı. "Ee git artık ne dikiliyorsun burada? Yoksa hangi dairede kalacağını bilmiyor musun?" Dediğinde yine hızla bavulumu tuttum. "Biliyorum efendim. İyi günler dilerim" dedim ve saygıyla eğildikten sonra arkamı döndüm. "Ha! Efes" dediğinde gözlerimi sıkıca kapatıp tekrar dönmüştüm. "Bana ajusshi***de" dediğinde başımı onaylar anlamda salladım. "Peki ajusshi"

Kocaman bir şekilde 3 yazan kapının önünde durdum. Derin bir nefes aldım. Şimdiden iki tuhaf olay yaşamıştım. İçimde ki heyecanı dindirecek bir şey bulamıyordum. Pembe bavulumu kapının önünde bırakarak bir sağa bir sola yürümeye başladım. Gerginlikten tırnak etlerimi koparıyordum. Ya ev arkadaşlarım beni sevmezse, ya ben onları sevmezsem. Ya iyi anlaşamazsak. Ya hayalimdeki gibi bir yer değilse? Kapının yanından tam geçerken kapı aniden açılmıştı. İçeriden 170 boylarında, ellilerde kilosu olan, açık kahverengi saçlı ve çekik gözlerine yeşil lens takmış bir kız çıktı. Üzerinde açık tonlarda mor bir crop, beyaz bir mont, yüksek siyah bel bir pantolon ve siyah bir bot vardı. Sağ kolunda papatyalı bir bilekli sol kolunda siyah bir saat, boynundaki kolye ve kulaklarında ki küpeler bileğindeki gibi papatyalıydı. Yüzüne yaptığı hafif makyaj güzelliğine güzellik katmıştı. Parfümü menekşe ve yeşil elma kokuluydu. Beni gördüğünde sol eliyle tuttuğu çantayı sağ koluna taktı ve gözlerini kıstı. "Bir şeye mi bakmıştınız?" Sesi de kendisi gibi güzeldi. İnce sesi sanki bir şarkıcının sesi gibiydi. "Şey ben buraya yeni taşındım" dediğimde dikleşti ve gülümsedi "Sen yeni ev arkadaşımızın. Geç içeriye. Üzgünüm ama yetişmem gereken bir iş var. Bu yüzden gitmem gerekiyor ama Soo seninle ilgilenir. Soo, buraya gel" hızlıca konuştu ve içeriye doğru baktı. Bu sefer ise 155 boyunda, 40 kilo civarı. Koyu kahverengi saçlı ve kendi gözleri olduğu belli olan koyu kahverengi gözlü, yüzüne göre oldukça büyük olan gözlükleriyle bir kız geldi. Üzerinde ona 2-3 beden büyük olduğu belli olan sarı ayıcıklı bir pijama vardı. Ayaklarında kocaman pembe ayıcıklı panduflar. Elinde üstünde panda resmi olan ve buharı tütüşen bir bardak ve saçlarında pembe bir bandaj vardı. Kazağının kollarını ellerine kadar çekmiş ve paytak paytak yürüyerek yanımıza geldi "Efendim unni****" Unni dediği kız beni işaretledi. "Soo yeni ev arkadaşımız. Çok geç kaldım onunla ilgilen lütfen. Görüşürüz sonra" dedi ve koşarak uzaklaştı. Adının Soo olduğunu öğrendiğim kızla başbaşa kalmıştık. Yutkundu ve hala kapıda duran bana baktı. "Aa şey içeri geç" dedi aklına birden gelmiş gibi ve kenarı geçip içeriye geçmem için yer açtı.

BİR KORE MASALIWhere stories live. Discover now