i got a war in my mind

293 7 1
                                    

dün olanlar hala kafamı kurcalarken yataktan çıkmak için hazırlanıyordum. robert gitmeden önce karşı binadaki arkadaşımız dennis'in parti vereceğini ve beni de davet ettiğini söylemişti. bunu bana dennis değil de onun söylemesinin en büyük nedeni hareketlerime dikkat etmem içindi.

çünkü biz gizliydik ve olmaması gerekendik.

sadece başımı sallayıp fazla üstelememiştim. onunla böyle olmaktan nefret ediyordum. başka ortamlarda çok farklıydık ve bu benim içimde çok rahatsız edici hisler doğuruyordu. ondan nefret ediyordum çünkü çok iyi bir oyuncuydu. bende bir o kadar kötü. duygularımı saklamakta berbat olduğum için birçok kez kavga ettiğimizde olmuştu. bu yüzden davetlere ikimizde katıldığımızda beni uyarmadan edemiyordu.

şöyle diyordu

"hareketlerini kontrol et ya da orada olma."

bu lafı bir kere daha kafamda tur attığında sinirle yatağımı toparlamayı bıraktım. saat geç oluyordu ve benim artık hazırlanmam gerekiyordu.

.

parti başlamadan dennis'in evine gelmiş ve ona yardım etmiştim elimden geldiğince. zaten ben gelmeden önce her şey tamam gibiydi. birkaç dakika geçmemişti ki yavaş yavaş millet toparlanıyordu.

son kez içecekleri kontrol ettikten sonra gönül rahatlığıyla lavaboya kaçıp makyajımın üstünden geçebilirdim artık. insanları sollarken robert'in hala gelmediği de gözümden kaçmadı.

önümdeki aynayla rujumu tazeleyip biraz da allık sürdüm yanaklarıma. üstümü de düzelttikten sonra bir süre dinlenmek ve insanların arasına karışmaya hazır hissetmek için klozetin kapağına oturup öylece bekledim. kendime yediremesem de canım yanıyordu, fazlasıyla ama belli etmeyecektim. bu sefer iyi oynatacaktım.

neredeyse on dakikadır oturduğum yerde dururken telefonum çaldı ve küçük çantamda kolaylıkla onu bulup arayan kişiye baktım. robert. açmadan önce ayağa kalmış ve nedensiz bir korkuyla kapının kilitli olup olmadığını kontrol etmiştim.

"charis." kaşlarım kalkmıştı istemeden. sesi bile yeterliydi benim için.

"efendim."

"evde misin?"

"hayır, dennis'deyim." bir süre sessiz kaldığında rahatsızlıkla yerimde kıpırdandım. gelmeyeceğimi sanıyordu büyük ihtimalle.

"sen nerdesin?" dedim sessizlik biran önce kaybolsun diye.

"oraya geliyorum."

"tek mi?"

"hayır." dedi sadece ve anlamış gibi kafamı salladım.

"iyi görüşürüz o zaman." kaba bir şekilde üstüme kapattıktan sonra gözümden düşen bir yaşı silip daha fazla beklemeden salona geçtim.

salona geçip ortalığa göz gezdirdikten sonra balkona geçmek daha iyi bir fikirmiş gibi gözüktü. çünkü içerdeki insanlar çok fazla ve kötü gözüküyorlardı. her bakımdan. kızların hepsi sanki sözleşmiş gibi saçlarını sarıya boyamış ve lüle yapmışlardı. şaşkınca onlardan gözlerimi çekip erkeklere bakmakla zaman kaybetmeden sonunda balkona ulaşabildim. koca bir nefes alıp verdiğime havaya yayılan buhar içimi üşütse de nedense beni mutlu etmişti.

mermerlerin üstünde duran çeşit çeşit alkollerden birini alıp diğerinin üstüne dökmüş ve kendimce kokteyl yapmıştım. her ne kadar güzel olabilecekse..

"charis, sabahki gözlükleri gördün mü?" dennis içerden sesleniyordu ve ona doğru döneceğim sırada daha yeni eve giren robert ve yanındaki kızla göz göze geldim. elimdeki içecek hiç olmadığı kadar ağırlaşmıştı elimde. gözlerim kısa bir süre kızın üstünde dolandıktan sonra robert'in beni uyarışı tekrar kulağımda yankılandı. gözümü onlardan çekip içeri yürüdüm.

ikisi çoktan dennis'in yanına gelmişti ve bende dolabın arkasındaki gözlükleri alıp bilerek yanlarına gittim. sinirlenmem gerekiyordu fakat buna hakkım yoktu. sonsuz bir döngüdeymişim gibi hissediyordum.

kızın saçları sarıydı ve güzeldi. gerçekten çok güzeldi ve ellerindeki küçük dövmeler onu daha da ulaşılmaz kılıyordu. onlara doğru yürümeye devam ettiğimde robert'in beni fark ettiğine adım gibi emindim ama bir kere bile suratıma bakmamıştı. aynı performansı da benden bekliyor olmalıydı.

"memnun oldum bende emma." diyordu kız. biraz geç kalmış olmalıydım. dennis'le el sıkıştıktan sonra yanlarına vardım ve dennis'in dikkatini çektim.

"ah, teşekkür ederim charis." gülümseyerek gözlükleri eline verdim ve karşımızda duran ikiliye baktım. içimden bir şeyler yapmak geçiyordu ve kendimi durdurmakta istemiyordum.

"çok yakışıyorsunuz." dediğimde dennis beni onaylar gibi mırıltılar çıkarmıştı. o sesleri tam olarak ağzına geri tıkamak istesem de gülümsedim. hemde çok samimi bir şekilde. kız beni tanımadığı için robert'e döndüğünde robert gözlerimin içine bakmış onları benden ayırmadan açıklama yapmıştı.

"bu charis, charis bu da sevgilim." bizi birbirimize bu kadarcık tanıttıktan sonra kız hala merak etmiş olacak ki durmadan sordu. "adı hiç tanıdık gelmiyor."

"tanımazsın zaten." dedi robert ve gülümsedi. donuk gözlerimle onu izlerken gülümsediğini fark edip gülümsemem gerekmiş gibi güldüm. ellerim terliyordu.

"o zaman siz istediğiniz yere geçin ben geri kalan misafirlerle ilgilenene kadar." dennis durmadan kolumu tutup beni mutfağa çekerken onlarda salonun ortamına giriş yapmışlardı.

"bu kız kim amına koyayım?" bakışlarım hala onlardan kopamazken kolumu çekiştirdiğinde sinirle ona döndüm.

"sence biliyor gibi bir halim mi var gerizekalı?" hışımla kolumu ondan çektikten sonra ekledim. " içeriye geçiyorum ben, belki bir şeyler öğrenebilirim." mutfak kapısından çıkacağım sırada arkamdan seslendi.

"kıza gebertecekmiş gibi bakmayı bırak."

f'ckbuddy + robert pattinson Where stories live. Discover now