Mâhî: Yok eden, mahveden, perişan eden.
Medya: scaroftheocean 🤍
Bölüm Şarkısı: Dedublüman, Belki
Sertap Erener, Olsunafiş: @hestiagraphicx 🫶🏻
Genel olarak her şeyin açıklığa kavuştuğu, aklınızdaki bütün sorulara olmasa da çoğuna cevap bulacağınız bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Bu bölümü Güz Yarası'nın ilk kısmının finali olarak düşünebilirsiniz çünkü bundan sonra olayların seyri değişecek. Sizlerden istediğim tek şey yorum yapmanız ve düşüncelerinizi bana iletmeniz. Sizlerden gelen geri dönüşlerin etkisini tahmin edemezsiniz. Önceki bölümlerdeki gibi düşük oy ve yorum olmasın lütfen. Şimdiden okuyan herkese teşekkür ediyorum ve bölüm sonunda yapacağım açıklamayı -bölümlerin gecikmesiyle alakalı- okumanızı rica ediyorum.
Bölümü baştan sona okumadan atıyorum, hatalar varsa kusura bakmayın lütfen.
Hepinizin keyifli okumalar dilerim.💓
*
Sustuğun her şey bir gün gelir kalbine çarpar, kalbini yıkar, kalbini parçalar.
Düştüğünüzde dizlerinizde, avuç içlerinizde oluşan izleri yara bantlarıyla sardığınızda iyileşirdi, ancak kalpte oluşan hasarları küçücük bir yara bandı kapatmazdı, iyileştirmezdi. Çünkü kalp soyuttu, elle tutulamazdı ve yara belli olmazdı. Kalpte oluşan yarayı bir tek o yarayı oluşturan kapatırdı.
Kendimi savunmasız, kendimi yapayalnız, kendimi kimsesiz hissediyordum. Yağmurun şiddeti, yüzüme darbelerini savurması ve yüzümden göğüslerime doğru akan damlalar beni titretmiyordu.
Beni asıl titreten, yüreğimi yakan Serhan'ın dudaklarının arasından çıkan cümleydi. Gözlerim Devrim'e doğru bakıyordu ama gördüğüm Devrim değildi, koca bir boşluktu.
Ellerim, avuç içlerim titriyor ve bedenim her an yere düşecek gibi yalpalıyordu. Kerem ayakta duramadığımı ve iyi olmadığımı anlamış olacak ki beni kolumdan tuttu ve ona yaslanmamı sağladı.
"Şimdi hiç sırası değil, Serhan Karadağlı," dedi Melih Bey. Elinde tuttuğu ve Serhan'a doğrulttuğu silahı indirdi ve beline yerleştirdi. Melih Bey ve Berrin Hanım'ın adamları olduğunu düşündüğüm kişiler Serhan'ın adamlarını teker teker yakalamaya ve biraz ileride bulunan aracın içine götürmeye devam ediyorlardı. "Serhan'ı alın."
Neden sırası değildi ve neden konuşmasına izin verilmiyordu? Dudaklarımı parçalamak ister gibi ısırdım ve bakışlarımı Devrim'den hızlıca Serhan'a yönelttim. Serhan'da aynı şekilde bana bakmaya devam ediyordu. Kerem'in beni tutan ellerinden ayrıldım ve her şeye rağmen dik bir duruşa geçmeye çalıştım. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ancak biraz da olsa ne olduğunu anlamam gerekiyordu.
ESTÀS LLEGINT
GÜZ YARASI
AccióBütün cümlelerimi, kelimelerimi feda ettim. Şakaklarımdan, köprücük kemiklerime doğru süzülen terleri hissediyordum. Avuç içlerimdeki kanların yere doğru damladığını, gözlerimdeki yaşların durmadan aktığını ve dudaklarımın ıslaklığını da hissediyord...