as if it's your last

260 43 6
                                    

düğün günü herkes o kadar telaşlı ve heyecanlıydı ki bir an gün sonunda evlenememiş olacaklarını düşünmüştüm.

düğün açık bir alanda yapılacaktı ve her yer organizasyon şirketi, taeyong ve jeno tarafından süslenmiş, çok güzel hazırlanmıştı. her şey jungwoo'nun istediği gibi beyaz renkteydi, beyaz çeşit çeşit çiçekle süslenmişti.

jungwoo'nun beyaz olan takım elbisesinin aksine doyoung siyah giymişti, gerçekten çift gibi görünüyorlardı.

abim endişeli olduğu için bir şeylerin yanlış gitmesinden korktuğundan herkese bağıran taeyong'u sakinleştirmek için yüzünü avuçları arasına almış sakin olması ile ilgili bir şeyler söylüyordu. düğün çoktan başlamıştı ve tüm konuklar buradaydı ama taeyong hâlâ telaş içindeydi.

nikah merasimi de geçtikten ve iki damat da birbirine evet dedikten, jungwoo doyoung'un ayağına bastıktan sonra düğün devam ederken herkes kendi halinde eğlencesine bakıyordu.

"herkes çok eğleniyor gibi görünüyor."

masalardan birinde tek başıma ayakta dikilirken yanıma gelen jeno sormuştu.

"evet, sabahki telaştan eser kalmamış gibi. taeyong bile rahatlamış görünüyor,"

"merasim sırasında ağlıyordu."

"ciddi misin? hiç fark etmedim."

"videoya bile çektim."

"hemen göster!"

gülerek telefonunu cebinden çıkardı ve videoyu açtı. videoda doyoung evet dedikten sonra jungwoo'yu öpüyordu ve kamera taeyong'a döndüğünde kendini daha fazla tutamayıp ağlamaya başlıyordu. abim gelip kafasını omuzuna yaslayarak konukları rahatsız etmesin diye onu susturmaya çalışsa da bu sefer omuzunda ağlamaya devam ediyordu.

"bunu kaçırdığıma inanamıyorum!"

gülerek ona döndüğümde videoyu izlerken aslında ona ne kadar yaklaştığımı fark etmiştim. burnum neredeyse yanağına değiyordu.

"ben de."

dün bana tepede söylediği şeyden beri ilk defa bu kadar yakınlaşmıştık. gece yine beraber uyumuştuk ama bu sefer burnunun dibinde uyanmamak için ondan olabildiğince uzak kalmıştım. sabahtan beri de düğün hazırlıklarında dolayı birbirimizi pek görememiştik.

elinde tuttuğunu yeni fark ettiğim beyaz çiçeği ben onun gözlerinin içine bakarken kulağımın arkasına koymuştu. sonunda o da bana baktığında gülümsemişti.

"jungwoo ondan daha güzel olduğun için sana çok kızmış olmalı."

"ah.. şey.. aslında.."

cümleyi toparlayamazken büyük dikkatle bakıyordu yüzüme.

"dans edelim mi?"

"ne?"

"bu dansı bana lütfeder misin?"

"evet tabii."

elimden nazikçe tutup dans pistine çekti beni. iki eliyle belimi kavrayıp kendine çektiğinde omuzlarına tutunmuştum. tamam, belki şimdiye kadar ulaştığımız yakınlık seviyesi bundan çok daha fazlaydı ama arkada slow bir müzik çalarken, onun elleri belimdeyken ve bana öyle bakıyorken aşırı gerilmemek elimde değildi.

"sadece üç gündür buradayım."

"bu yüzden son sefermiş gibi tutuyorum seni."

"ne demek istiyorsun?"

"yarından bir sonraki gün sana bir daha bu kadar yakın olamayacağım."

"peki bundan ne anlamalıyım?"

"her burnumun dibinde bittiğinde, bu çocuk nereden çıktı karşıma gidiyorum. seninle daha yakın olmak istiyorum."

açıkça söylemesini beklemiyordum, ne yalan söyleyim yerinde olsam bu kadar açık sözlü davranamazdım.

"olalım öyleyse."

aynı şekilde karşılık vermemi bekliyor muydu, bilmiyorum. bildiğim tek şey dün gece ağzım kuruduğu için uyandığım zaman elimi sıkı sıkı tutuşunu gördüğümde hissettiklerimdi. tıpkı sadece birkaç dakika önce tanışmış olmamıza rağmen bana mağaradaki bakışında hissetiğim gibi, tıpkı sabah uyandığında beni izlerken kurduğu cümleyle hissettiklerim gibi, tıpkı o tepeye tırmandığımızda tüm şehrin manzarası önüne serilmişken o beni izlemeyi seçtiğinde hissettiklerim gibi.

"ne? cevap vermeyecek misin?"

müzik bittiğinde ve birbirimizden uzaklaştığımızda hâlâ konuşmamış şaşkın şaşkın bana bakıyordu. kolundan tutarak onu hafifçe sarstığımda kendine gelmişti.

"ne oldu birden?"

pistin ortasında durduğumuzu söyleyemem ama rahat göze batan noktadaydık. müzik bittiği için çoğu kişi dağılmıştı, çok fazla kişi yoktu ama yine de diğerlerinin ilgisini çektiğimiz söylenemezdi.

"neden öyle bakıyorsun bana? cevap-"

cümlemin devamını getiremeden nerede olduğumuzu umursamadan öpmüştü beni. birkaç saniye sonra geri çekildiğinde bu hamleyi beklemediğim için şaşkınlıkla bakıyordum ona.

"sadece üç gündür tanışıyoruz ve bu delice, sana çok aşığım."

ready for love;; nomin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin