the side of paradise

308 45 7
                                    

"burası da manjanggul mağarası, dünyanın en uzun lav tüpü olarak bilinir ve 2,5 milyon yıl önce oluşmuş."

çiçekleri sevdiğimi söyleyince ilk durağımız botanik bahçesi olmuştu. şimdiyse jeju'ya gelmeden önce jisung'dan adını duyduğum için çok merak ettiğimi söylediğim mağaraya getirmişti bizi jeno. yol boyunca jeju adası hakkında birçok bilgi vermişti, bunun dışında bir sohbetimiz olmamıştı. yanındayken gerildiğimi ya da rahatsız hissetiğimi söyleyemem ama ister istemez garip hissediyordum.

"vay canına.. burası çok güzel, rüya gibi. bambaşka bir evrene açılıyor sanki."

büyülenmiş bir şekilde etrafıma bakıyordum. abime büyük teşekkür borçlu hissediyordum beni buraya getirmek için zorladığı için. burası ada da gördüğüm ikinci yerdi ama buraya gelirken geçtiğim yollar, havası, yerli halkın enerjisi ve mağara o kadar güzeldi ki resmen büyülenmiştim. on dokuz yıldır neden hiç buraya gelmedim gerçekten bilmiyordum, burada yaşayan insanlara çok imrenmiştim.

göz ucuyla jeno'ya baktığımda onun da bana baktığını gördüm.

"evet, çok saf bir güzelliği vardır. cennetin yanında olmak gibi." dedi gözlerini benden ayırmadan. gözlerime öyle bakmıştı ki istemsizce bunları bana söylüyormuş gibi hissetmiştim.

yalnızca kafamı sallayarak göz temasını kestim.

"sen.. burada mı yaşıyorsun? yani mağarada değil, jeju'da demek istedim." üzerimdeki bakışları yüzünden cümle kurarken zorlanışıma gülerek biraz daha yaklaştı bana.

"evet, doğduğumdan beri burada yaşıyorum, yani jeju'da. ben buralıyım."

"gerçekten mi? seni çok kıskandım, doğduğundan beri burada yaşıyorsun çok güzel olmalı. ama abin..?" tepkime ve şaşırmış ifademe gülümseyerek bakarken bir süre durdu ve iç çekti.

"abim liseye geçtiği zaman jeju'dan ayrıldı ve seul'e amcamızın yanına taşındı. yonsei üniversitesine girme hayali vardı, annem ve babamda onu bu konuda destekliyordu. sekiz yılı bizden ayrı yaşadı sadece tatillerde görüşebiliyorduk. abimi son sekiz yıl içinde ilk defa bu yıl bu kadar çok gördüm diyebilirim."

bu durum onu üzüyormuş gibi konuşmuştu ama yüzünden gülümsemesi silinmemişti.

"onu özlemiş olmalısın. abim geçen sene taeyong'la kayak yapmak için bir haftalık tatile gittiklerinde onu çok özlediğim için  her gün arıyordum, taeyong benden o kadar bıkmıştı ki abimin telefonunu kapatmıştı ona ulaşamayım diye."

anlattığım anıyla birlikte ona gülümsediğimde aynı şekilde gülümsemişti. bu sefer göz temasını istesem de bozamamıştım. o da gözlerini çekmeye niyetli değil gibi bakmaya devam ederken bir anda kafamın üstünden geçen şeyle panik olup geriye doğru atıldım. dengede duramayıp düşecek gibi olduğumda jeno belime sarılarak tutmuştu beni.

tıpkı bir pembe dizinin başrolleriymiş gibi bir pozisyonda, o beni belimden tutup kendine çekmiş ve yüzlerimizi yakıştırmıştı. o kadar yakınımda duruyordu ki istemsizce nefesimi tutmuştum.

"mağaranın içerisine yarasa gibi nadir hayvanlar hâlâ yaşamakta, bunu atladım sanırım." deyip elini belimden çekerek dengede durmamı sağlayarak geri çekildi.

"evet öyle görünüyor."

"iyi misin?"

"iyiyim, iyiyim. yarasa birden gelince dengemi kaybettim sadece."

"güzel. şelaleye gitmek ister misin?"

"cheonjiyeon şelalesi mi? gelmeden önce bakmıştım internetten."

"evet, tanrının göleti," mağaradan çıkarken anlatmaya devam etti. "adını rivayetlere göre cennetin tanrısına hizmet eden yedi meleğin buluttan merdivenlerle bu gölete inmiş ve burada yıkanmış olmalarından almış."

"vay be, buradaki her şeyin bir hikayesi var. yürüdüğümüz yollar bile çok anlamlı geliyor."

"öyledir, buraya her gelen turist gittikleri her yerde jeju anılarını anlatır, burada aradığın her şeyi bulabilirsin. bazıları kendini bulmak, bazıları şifa dilenmek, bazıları arkadaşları ile anı biriktirmek, bazıları aileleri ile vakit geçirmek ve bazıları da aşkı bulmak için gelir. senin aradığın bir şey var mı?"

bana dönerek yönelttiği soruyla derin bir nefes aldım.

"bilmem ki.. aslında bakarsan, bu bir sır kimseye söyleme, buraya abim tarafından zorla getirildim." fısıltıyla söylediğim şeyle gülümsedi.

"öyle mi? neden gelmek istemedin ki?"

"tatili arkadaşlarımla geçirmek gibi planlarım vardı ama abimi kıramazdım. yine de şu an ona teşekkür etmek istiyorum, burada olmaktan çok memnunum. o kadar güzel ki."

"ben de."

"anlamadım?"

"o kadar güzel ki, burada olmandan çok memnunum."

ready for love;; nomin ✓Where stories live. Discover now