heart attack

268 41 8
                                    

"abimler gitti, biz ne yapsak?"

onun odasında ben yatakta otururken o karşımda ayakta duruyordu.

"bilmiyorum ki, beni götürmek istediğin bir yer var mı?"

"hmm sanırım aklımda bir yer var, ama sever misin bilmiyorum."

"tam olarak nasıl-"

bir anda üstüme doğru eğildiğinde ne yapacağımı şaşırıp sadece yüzlerimiz arasında birkaç santim kalmışken gözlerine bakakalmıştım. ta ki arkamdaki yatağın üstünde duran telefonunu alıp geri çekilinceye kadar. telefonunu almak için üzerime eğilmesine ve nefesimi kesecek kadar yakınıma girmesine hiç gerek olduğunu sanmıyordum ama o gayet memnun gibiydi bundan.

"adanın tüm manzarasını önüne seren bir tepe var. tırmanırken zorlayabilir ama o manzarasını izlemek için değer. çoğu kişi bilmiyor orayı, sadece yerli halktan birkaç kişi bilir."

"az bilinen yerleri severim, gidelim."

bu tarz az insanın bildiği yerleri gerçekten severdim. seul'de bu tarz bir yer bulmak neredeyse imkansızdı ama benim de bildiğim öyle bir yerim vardı.

evden çıktıktan sonra içecek almak için markete girmiş, birkaç dakika sonra fazla bekletmeden çıkmıştı.

"dediğim gibi tırmanması zordur, dikkatli ol."

sanki birkaç saniye önce dikkatli olmamı söylememiş gibi ilk adımımda ayakta durmayı başaramamış neredeyse düşüyordum ki jeno kolumdan tutarak ayakta durmamı sağlamıştı.

"iyi misin?"

"evet, reflekslerin çok iyi. her seferinde şaşırtıyor beni."

dediğim şeyle gülümseyip kolumu bırakarak ellerimizi birbirine geçirmişti.

"ilk adımında bile dengede duramıyorsun, yukarıya çıkana kadar elimi tut."

"gerek yok gerçekten sadece ilk defa tırmandığım için-"

utandığım için çektiğim elimi itirazıma rağmen tekrardan tutmuş ve ondan bir adım geride kaldığım için üstüme eğilmişti.

"bir yerlerini incitmeni istemiyorum, sadece elimi bırakma. seni tutacağım."

aslında çok basit bir cümleyken neden bir anda kalp atışlarımın hızlanmasına ve gözlerimi kaçırmak istememe sebep olmuştu anlamamıştım ama bu sefer elimi çekmemiştim.

"seul'de genelde ne yaparsın?"

"genelde arkadaşlarım jisung ve donghyuck geçiririm tüm günümü. bazen lunaparka gideriz, bazen gizlice sinemaya gideriz ve bazen de annelerimize ders çalışacağımızı söyleyip gece kulübüne gideriz. sıradan şeyler gibi görünebilir ama birlikte yaptığımız zaman dünyanın en güzel aktivitesiymiş gibi geliyor."

"inan bana hiç sıradan şeyler gibi görünmüyor." gülerek söylediğinde ben de aynı şekilde gülümseyip kafamı salladım.

"sen neler yaparsın genelde?"

"okulda yalnız takılmayı tercih ederim, bu yüzden sadece bir tane yakın arkadaşım var. adı renjun, şu an çin'de. genelde onunla takılırız. bazen tur rehberliği yaparım, buraları iyi bildiğim için bana güveniyorlar ve iyi para veriyorlar. bahçede gördüğün o çiçekleri de ben yetiştiriyorum, bazen tüm günümü bahçede onlarla ilgilenerek geçiyorum. öyle işte."

"hayatına çok imreniyorum, hem tanrının cennetinde yaşıyorsun hem de günlerini çok güzel şeyler yaparak geçiyorsun. bahçedeki çiçeklerin hepsi çok güzel görünüyordu, sabahları onların kokusu ile uyanmak muhteşem olmalı."

dudaklarımı büzerek konuşurken gözlerini asla ayırmadan dikkatle dinlemişti beni.

"senin de çok eğlenceli bir hayatın var gibi görünüyor. seul gibi bir sürü farklı insanın olduğu başkentte yaşıyorsun. üstelik arkadaşlarınla çok güzel vakit geçiyorsunuz, gerçekten eğlendiğiniz anlatma şeklinden hissediliyor."

sonunda tepeye tırmandığımızda ona dönüp gülümsemek dışında bir şey söylememiştim. tüm şehrin adanın manzarasını gözlerimizin önüne seren tepeye oturduğumuzda ellerimizin hâlâ iç içe olduğunu yeni fark etmiştim. sonunda ellerimizi ayırdığımda içeceklerden birini açıp bana uzattı.

"burayı çok seviyorum, sanırım tüm dünyada en sevdiğim yer burası."

gözlerini kapatıp temiz havayı içine çekerken söylemişti.

"adaya geldiğim iki gündür gördüğüm her şey o kadar büyüleyici geliyor ki, bu güzelliği neden daha önce görmeye gelmedim diye kızıyorum kendime."

"ben de."

anlamayarak ona döndüğümde içeceğin bir yudum alarak göz temasını tesmişti.

"evet, burası çok güzel." kafasını kendi söylediği şeyi onaylarcasına kafasını sallamış ve tekrardan bana dönmüştü. "ama adanın milyonlarca insanı etkileyen bu güzelliği bile senin güzelliğin karşısında sönük kalıyor."

ready for love;; nomin ✓Where stories live. Discover now