8. Bölüm: Silinmeyen İzler

En başından başla
                                    

Bahçeye çıktığımda önce etrafıma bakındım ve koltuklarda oturan Aram'ı fark ettim. Her zaman çok sessizdi, ön planda olmayı sevmiyordu. Ama yanımda olduğunu her daim belli ediyordu.

Hastanedeyken acelesi olmasına rağmen diğerleri gibi beni görmezden gelmek yerine dönüp kendini tanıtmıştı.

Kardeşlerinin tutumlarının farkında olmasına karşın onlarla arasını bozmayı göze almış ve beni kabullenmek istediğini, bu evden biri olarak gördüğünü belli etmişti.

O yemek masasında yanına oturmam için ben yaklaşınca sandalyeyi yerinden oynatmış yanında olmamı istemişti. Gerçek bir abi sıcaklığı veriyordu.

Düşüncelerime son verip yanına yaklaştım. Üçlü koltuğun sağ köşesine oturmuştu ben de sol köşesine oturdum. Dönüp baktığını hissettim ama yüzümü çevirmeden direkt gökyüzünü izlemeye başladım.

"Neden uyumadın İren? Saat çok geç." İren yok, İren öldü. İren'i gömdüm.

"O ismimi kullanma lütfen. Benim ismim Liyuza."
"Peki, sen ne istersen onu derim Liyuza."

Bu söylediği belki onun için çok sıradan bir cümleydi ama benim için çok değerliydi demekti. Bana saygı duyuyor. Beni görüyor ve isteklerime önem veriyordu. Teşekkürler Aram. Beni gördüğün için çok teşekkürler..

"Neden uyumadığını sormuştum."
"Uyudum ama uyandım. Susayınca da aşağı indim."
"Anladım."

"Sen neden ayaktasın bu saatte?"
"Uyku tutmadı."
"Neden?"
"Çünkü sen varsın."
"Ne?"

Hafifçe bana döndü. Bana dönmesiyle başımı çevirerek dikkatimi ona verdim. Önce üstümü süzdü. Üstümde ince bir kumaşa sahip pijamalarım vardı. Üstündeki yeleği çıkarıp sırtıma bıraktı.

"Üstün çok ince bu saatte rüzgar çok ve hava serin oluyor üşütürsün." Şefkati gözlerimi yaşarttı. Uzun süre sonra kendimi mikrop gibi değil, insan gibi hissediyordum. Bir şeyler fark ediyordu o yüzden gözlerime kıyamaz gibi bakıyordu.

Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
"Diğerleri fark etmedi ama ben yanında oturuyordum. Belki daha yakın olduğum belki de çok dikkatli baktığım için fark ettim."
"Neyi?"
"Dövmenin altındaki izi."

"Yapmadım de lütfen. Çizildi, başka bir şey oldu de ama bunu istedim deme."
"Başka seçeneğim yoktu."
"Her zaman başka bir yol vardır Liyuza. En azından intihardan farklı, ölümden başka bir yol."

"Benim yoktu. Anlamıyorsun. O benim bu dünyada sevdiğim tek kişiydi. O gidince her şey bitti. Hiçbir şey kalmadı. Hiçbir şeyim kalmadı."

Ağlıyordum. Ama bundan çekinmedim. Ağladığım kişi Eren ise bundan çekinmezdim. Onun için ölmekten çekinmemişken ağlamaktan neden çekineyim ki?

"Ama daha çok küçüksün. Ben kıyamam sana lütfen bir daha deneme lütfen. Söz ben olurum yanında gerekirse her şey olurum. Artık bir şeyin olur. Bir abin olur." Mavi gözlerini gözlerime dikmişti. Cümlesini bitirdiğinde sağ gözünden bir damla yaş firar etti.

"Merak etme bir daha deneyemem zaten."
"Neden?"
"Bileğimi kestiğim zaman onu toprağa verdiğim 4. aydı. Artık dayanamadığımı hissettim. Keserken hiç tereddüt etmedim. Ama güçsüzdüm ve bıçak körelmişti. Beceremedim. Ölmeyi bile beceremedim ama acıdan bayılmışım."

Aram da benim gibi ağlıyordu. Yüzüne bakmıyordum ama burnunu çekmesinden anlıyordum ağladığını.

"Sonra rüyama geldi. 4 ay sonra ilk defa gördüm. Bana o kadar kırgın ve üzgün baktı ki. Hayal kırıklığına uğramıştı. Benden bu kadar aciz bir hareket beklemiyordu. 'Yapma, lütfen yoksa küserim sana bir daha konuşmam.' diyip gitti. Uyandım ve yaramı sardım."

Aram'a baktım. Ağlamaktan yüzü kızarmıştı.
"Hayal kırıklığı kalp kırıklığından daha çok can yakar. Ben canımın canı yanmasın diye bir daha ölmeyi denemedim."

Kollarını sarılmam için açtı. Belki daha çok erkendi, belki de yanlıştı ama hiç tereddüt etmeden kolların arasına girdim ve başımı göğsüne yasladım. Bir yanlış bu kadar güvende ve huzurlu hissettiremezdi. Bu doğruydu. Aram benim doğrumdu.

Saçımın üstünden derin bir nefes çekti ve öpücük kondurdu. Ömrüm boyunca bir bez gibi çekilip yolunan saçlarım ilk defa şefkat görmüştü. Bu tarifsiz bir histi ya da ben ilk defa hissettiğim için bu hissin adını bilmiyordum.

"Daha çok küçüksün Liyuza. Ben çok özür dilerim küçüğüm. Bu kadar kötüsünü haketmemiştin. Özür dilerim. Özür dilerim."
"Sorun değil. Senin suçun yok."

"Peki dövmeyi neden oraya yaptırdın?"
"Ne zaman kendimi kaybedip oraya bir çizik daha atmak istesem onu göreyim ve kendimi durdurabileyim diye yaptırdım."

Söylediklerim benim gerçeklerimdi. Ben alışkındım ama Aram değildi. Ağır gelmişti bu yüzden omuzları sarsılarak ağlıyordu.

"Söz bir daha kötü bir şey yaşamaman için elimden geleni yapacağım. Seni o yaşta canına kıymaya zorlayan ne varsa bir daha yaşamayacaksın. Belki kardeşini geri getiremem ama sana iyi bir abi olabilirim."

"Teşekkür ederim Aram. Çok teşekkür ederim."

Birkaç dakika öylece durduk. Aram saçımı koklayıp, öpüp, okşuyordu. Gözlerim kapanmaya başlamıştı.

"Uyu küçük, güzel kardeşim. Ben hep burdayım. Uyu ki rahatla."
Daha fazla direnmedim ve kendimi karanlığına bıraktım.

Son duyduğum şey Aram'ın. "İyi geceler küçüğüm." demesiydi.

🍂

Bölüm bitti ama bende bittim. Cidden yazarken ciğerimi bıraktım Erenime.

Sizce kapının ardındaki kimdi? Tahminleri alayım.

Aramım da Aramım bu arada çok tatlı değil mi ya..

Eren... Canım benim ya. Eren'in hikayesini daha tam okuyamadık ilerleyen bölümlerde ona yer vereceğim. Onun kadar mükemmel birini böyle bir bölümde harcayıp yarım bırakacak değilim.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alayım ↪️

Diğer bölümde görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın. Yıldızımızı parlatmayı unutmayın.💗

Öptüm, sevdim.

LİYUZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin