58 - Kül Çukuru

33 7 908
                                    

Hellü, bu bölüm dram, mizah, sinir bozuculuk barındırıyor. Özellikle son kısımda sinirlenebilirsiniz. Deha hem hrrr hem de mrr olan biridir. Umarım okurken zevk alırsınız. Şimdiden iyi okumalar. Öptüm. Deha da öptü. 😘

***

Deha

"Buyurun viskiniz Deha Bey."

Önüne bırakılan viskiye uzanıp bardağı burnuna doğru götürüp içkinin kokusunu içine çektiğinde bir oda dolusu adamın bakışlarını üzerinde hissetti. "İyi bir viski nereden alınır sizce çocuklar?" diye sorduktan sonra viskisinden bir yudum aldı. Masanın üstüne koydu bardağını.

"Sizden efendim," diyen adamına baktı. Uzun sarı saçları vardı, at kuyruğu yapmıştı. Adamları kendi aralarında ona Kuyruk lakabını takmıştı. Genç adam, adamlarının yaratıcılığına hayran kalmıştı. Deha gözlerini devirdiğinde Kuyruk yutkundu.

"Aferin, sözlüne yüz veriyorum."

Bugünlük asistanı olan Yakut'un gülümsemesini bastırmaya çalıştığını hissettiğinde gözlerini ona getirdi ancak hiçbir şey demedi. İşini gerçekten çok iyi yapıyordu, dosyalar hiç olmadığı kadar düzenliydi, viski istemeden viskisi elinin altında oluyordu çoğu zaman. Genelde ciddi takılsa da buralarda bazen kendine engel olamıyor, gülümsüyordu, Deha bundan çok şikayetçi değildi ancak ağır abi takılan adamları rahatsızdı. Torpilli olduğunu düşünüyorlardı ki haklılardı fakat yan gelip yatırmıyordu. Çalışıyorlardı.

Tekrardan adamlarına baktı. "Dün geceki yangın hakkında bilgisi olan var mı?"

Dün gece işkence yaptığı depoda yangın çıkmış, iki adamı yaralanmıştı. Adamları birbirlerine bakarken parmaklarını birbirine kenetledi Deha. "Viski sorusuyla alakasını çözemedim," diye bir fısıltı duyduğunda bir kez daha Yakut'a çevirdi koyu gözlerini. "Bazen bizim gibi mükemmel adamlar böyle şeyler duymak ister Yakut."

Bacağının tekini masaya koyduktan sonra kristal bardağa uzandı. Yangın hakkında konuşan adamlarının karmaşık seslerini dinledi. İpucu arıyordu, gözden kaçırmak üzere olduğu herhangi bir şey olabilirdi nihayetinde.

"Seyit ve Kemal'in durumu pek de iyi değil."

Koca bir yem atmıştı önlerine. Neyse ki adamlarının ikisi de hafif sıyrıklarla atlatmıştı bu durumu. Bir süre onları tatile yollamıştı sadece.

"Hiç yakın zamanlarda tehdit aldım mı?"

Bazen tehditler doğrudan kendisine gelmiyor, adamlarına iletiliyordu. Deha daha önce görmediği tiplerden bile tehdit alıyordu. Babası yüzünden olsun kendisi yüzünden olsun bir sürü tehdit içerikli mektuplara ve telefon kayıtlarına sahipti. Hatta özel bir posta kutusu bile vardı. Her ay düzenli olarak posta kutusundan tehdit mesajlarını alıp eve geçerdi. Sigara ve viski eşliğinde tehditleri okurken gülüyordu bile.

"Tehdit almadığınız bir gün bile yok efendim."

Deha dudaklarını yaladı. Dün gece epey yoğun geçmişti ve şimdi de başı ağrıyordu. Ağrı kesici almıştı ama bir işe yaradığı yoktu. Masaj yaptıracaktı.

"İşimde gücümde bir iş adamıyım ben," dedi sakince. "Lütfen bana son aldığım tehdidi okur musun Paşa?"

Paşalar gibiydim ben baba evinde diyen bir adamı olduğu için ona Paşa ismini koymuşlardı. Gerçek ismini unuttuğundan emindi.

"Yediğin lokmalara dikkat et, yakın zamanda o lokmalar zehire dönecek. Seni öldüreceğim."

Deha gözlerini devirdi. "Gönderen belliyse cevap yazın. Seni öldüreceğim demek demode oldu, başka bir şey bul diye yaz. Daha şiirsel şeyler duymak istiyorum. Böyle okudukça hissedeyim, birkaç saniyeliğine de olsa inanayım."

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Where stories live. Discover now