Gu Chaocheng şaşırmıştı. Yarından sonraki günün doğum günü olduğunu bile unutmuştu.

O gün işini bitirdikten sonra Hua Sheng'den çıkıp ailesinin evine gitti. Arabayı park ettikten sonra kapıya yürüdü ve çaldı. Kapıyı hizmetçinin açacağını düşünmüştü ama kapı açılır açılmaz hamile gömleği giyen Tu Yan’la karşılaştı.

İkisinin de dili tutulmuştu.

Birkaç saniye sonra Tu Yan aniden hafifçe şişmiş göbeğini kapattı ve "Ah, küçük tavşancık, korkma, gelen bir kurt değil, bu senin amcan." dedi.

"..."

Gu Chaocheng'in göz kapakları seğirdi ama bugünkü güzel buluşmayı boşa harcamamaya ve Tu Yan'la didişmemeye karar verdi.

Gu Chenbai mutfakta Gu Chaocheng'in en sevdiği yemekleri pişirmişti. Tu Yan zıplayarak koştu ve doğranmış bir salatalık çaldı, sonra Gu Chenbai'nin yanında kollarını birleştirerek durup merakla, "Gu Chaocheng'in bir sorunu var. Şaşırtıcı bir şekilde benimle hiç tartışmıyor!"

Gu Chenbai çaresizce, "Onunla tartışmayı bu kadar çok mu seviyorsun?" dedi.

"Hmh! Onun yenilmesini izlemek hoşuma gidiyor, nesi var? Beni tamamen görmezden geliyor."

Gu Chenbai elindeki bıçağı bıraktı, döndü ve dolaba yaslandı. Tu Yan'ın belini çekerek sırıttı, "Bilmek mi istiyorsun? Beni öpersen söyleyeceğim."

Tu Yan, Gu Chenbai'nin kollarını itti, "Rüyanda görürsün."

Gu Chenbai gülümsedi ve onu bıraktı ama Tu Yan bir süre sonra tekrar merakına yenik düştü, bu yüzden eğildi ve Gu Chenbai'nin yüzüne bir öpücük kondurdu, "Söyle."

Gu Chenbai eğilip Tu Yan'ın kulağına fısıldadı, "Sevdiği biri var, bu yüzden seninle tartışacak havasında değil."

Tu Yan şok oldu, "Lanetim başarısız oldu!"

Gu Chenbai onun kalçasını okşadı ve, "Tu Bao, Ge'm kolay kolay mutlu olmaz, o yüzden sorun çıkarma."

Tu Yan, aynı fikirde değilmiş gibi yaparak salatalığı sertçe ısırdı.

Gu ailesinin büyükleri de sonunda eve vardılar. Aile sohbet etmek ve gülmek için bir araya toplandı. Akşam saat dokuzda, büyükbaba Gu daha fazla dayanamadı, elini salladı ve uyumak istediğini söyledi. Gu Chaocheng yaşlı adamı geri götürmek için şoförü aramak üzere telefonunu koltuktan aldı fakat üç cevapsız arama ve yedi veya sekiz okunmamış mesaj olduğunu gördü.

Gu Chaocheng’in aklına hemen o geldi.

Mesajlar açıldıktan sonra beklediği gibi oldu; Xie Zhiyao'ydu.

O anda, Gu Chaocheng kalbinin bir kaos içinde olduğunu hissetti.

Yaşlı adama utançla baktı. Gu Chenbai geldi ve telefonuna bakarak, "Sorun ne?" diye sordu.

"Bir arkadaşım—"

Gu Chenbai gülümseyerek onu itti, "Çabuk git büyükbabayı ben götürürüm."

Gu Chaocheng rahatladı, paltosunu aldı ve gitti. Ebeveynleri şüpheyle onun arkasına bakarken "Sorun ne?" diye fısıldaştılar.

Gu Chaocheng hızla koşup Yu Feng yolunun sonuna geldiğinde Xie Zhiyao hâlâ tabelanın altına çömelmiş bir şekilde oturuyor ve acınası bir halde pasta kutusunun kurdelesiyle oynuyordu. Başını kaldırıp Gu Chaocheng'in çok da uzakta olmadığını gördüğünde mutsuz gözleri aniden parladı. Pastayı elinden bıraktı, ayağa kalktı ve doğruca Gu Chaocheng'e doğru koştu. Gu Chaocheng durdu ve kollarını açarak Xie Zhiyao’nun ona doğru koşmasını bekledi.

Limited Possession [BL] ✓Where stories live. Discover now