Bölüm 2

26 2 4
                                    




"Nerede şu lanet şey?" Lanet olsun nereye koydum? Aptal gibi nereye koyduğumu unuttum. Umarım kırılmamıştır, şurada bir şey mi parlıyor bana mı öyle geliyor... Hızlı adımlarla parlayan şeye doğru ilerledim.

Evet! İşte! Buldum, bu taş olmadan burada bu evrende korunmasız sayılırım üstelik bu taş beni daha güçlü yapıyor. Hem zarif gök mavisi rengi hem de boyutu kolye yapmaya uygun olduğu için insanlar sadece bunun kolye olduğunu düşünüyor. Ama bunu bir Luxia görürse üzerindeki işaretten beni tanır. Gerçi okulda takamıyorum o yüzden çantama atmakla yetindim rahatsız olanlar varmış, en azından Ölüm Meleğinin söylediği ama okul bu gün bitti öyle değil mi? Aynaya bakmakla vakit kaybetmeyerek sadece iyi göründüğüme inanarak okula gitmeye hazır olduğumu düşündüm.

Okul Noxp'lerle doluydu onların tam olarak ne olduklarını bilmediğim için bu komik ama güzel isimi verdim. Noxp'ler çok garip canlılardır ne olduklarını hala anlayamadım. Haklarında çok şey bilmiyorum çünkü genelde insan şekline bürünüyorlar ama onlara dokunduğumda kimlikleri zihnimde canlanıyor. Sorun şu ki şüphelendiklerimin arasında sadece kantinci sorundu. Ona kimse dokunamıyordu, para alıp verirken bile. Evet bu biraz garip aslında..

"Senin burada ne işin var?" Tanıdık birinin sesi gibiydi bir dakika ben bu sesi tanıyorum... "Sizin burada ne işiniz var?" Çok güzel bi bunlar eksikti zaten. "Sevgilim bir şeyini unutmuştu da onu almaya geldik." James başıyla onayladı ve gözleri kolyeme kaydı, kaşlarını çattı ve gözleriyle sınıfı işaret etti. Son ana kadar göz temasını kesmemeye çalışarak sınıfların oraya doğru ilerledim o da tam arkamdaydı. Sınıfımın önüne geldiğimizde bana kafasıyla içeri geçmemi işaret etti. Ona itaat etmek istemesem de dediğini yaptım. İçeri geçip ona döndüğümde beni vücuduyla duvar arasında buldum kendimi. Nefesi nefesimdeydi kaslarını göğsümde hissedebiliyordum, sakinliğimi korumam lazım... "Ne yapmaya çalıştığını sanıyorsun. Hemen çekil üzerimden." diyerek çıkıştım. Yanaklarımda sıcaklık hissediyordum, kızarmış olmalıyım.

"Sana burada ne işin olduğunu sorduğumu hatırlıyorum." Zaten parlak olan gözleri daha da ihtişamlı bir hal aldı. "Eğer sen cevap vermezsen ben de vermem" dedim. Gerçekten ne yapmaya çalışıyordu? "Seni kurtarmaya çalışıyordum. Peki sen? Bu saatte genç bir kızın tek başına okulda gezmemesi lazım." Galiba cevaplama sırası bendeydi. "Bir araştırma yapıyordum." Gözlerini kısıp sessizce beni süzdü aramızda bir nefeslik mesafe bile yoktu. "Ya öyle mi? Ne araştırmasıymış bu?" Bunu söylerken dudağıma doğru eğilmişti. Bilerek mi yapıyordu bunu ne yani beni taciz mi etmeye çalışıyordu yoksa etkilemeye mi? Amacı her neyse bu konuda başarısızdı. Birden kolyeme baktı göz bebekleri dalgalanmaya başladı ve vücudunu daha çok bastırdı.

Ağzımdan istemsizce ufak bir inilti kaçtı fazlasıyla uygunsuz bir gıdıklanma hissettiğimde çene kenarımdan boynuma doğru benden izinsiz dolaşan dudakları fark ettim. Hangi ara bu konuma gelmiştik? Onu omuzlarından ittiğimde gözleri normale döndü. "Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Benim bu hiddetim karşısında sadece çarpıcı bir şekilde gülümsedi ardından turuncu uzun bir ışık süzmesi yanağımı okşadı. Ardından yakışıklı Beyefendi kapıdan çıkıp gitti. Bu neydi şimdi? Ne yapmaya çalışıyordu bu? Bana 'Yıllardır kendin gibi birini arıyordun ya, al işte buldun. Sen BENİ arıyordun' mu demek istiyordu? Hiç bir şey olmamış gibi çekip gidemezsin. Bu iş burada bitemez!

***

Eve girdiğimde her yerin darmadağın olduğunu görmem okkalı bir küfür savurmama neden oldu. Bunu kim yaptı böyle! Kim ne cüretle evime girer canına mı susadı. Ellerimi öne doğru uzatıp yoğunlaşmaya çalıştım. Kimin yaptığını az çok tahmin edebiliyordum ama hadi neyse. Gözlerimi kapatıp açtığımda evdeki zamanı geriye sardım, ev toplu hale geldiğinde yavaşça ileri sardım. Ön kapı açılınca giriş şeklini anladım demek ki bu kişinin bir anahtarı vardı. Yavaş yavaş içeri girdiğinde görüntü her ne kadar net olmasa da kimliği açığa çıkmış oldu. Derek...


Anahtarımı ondan aldığımı sanıyordum çoğaltmış olamaz ya. Tamam belli ki ufak bir ziyaretin zamanı gelmiş. Asıl sorun bu saatte taksi var mıdır acaba, umarım vardır. Çizmelerimi ve atkımı kapıp dışarı fırladım. Hava buz gibiydi, rüzgar saçlarımı savuruyor tenimi yakarcasına okşuyordu. Birden o ışık süzmesi aklıma geldi dokunduğu yer sızlamaya başladı. Kim bilir şimdi neredeydi? Yoldan geçen bir taksiye durması için el salladım ama şoför durmak yerine bana orta parmak çekti. Kendini ne sanıyor bilmem ama tekeri patlakken ne yapacak acaba? Tekere odaklanmaya başladım ve şekli değişmeye başlayınca teker içerisindeki basınca dayanamayıp patladı.

Araba hafif bir drift yaparken lastikler acıyla cıyakladı çıkan dumanlar havayı kirletirken ben sadece piç smile yapmakla yetindim. Bu saatte burada iyi bir Noxp bulmak gibidir ki onlar karanlıktır tıpkı benim gibi ,ama ben onlardan daha karanlığım. Çünkü ben kendi karanlığımda boğuldum ve dengeyi sağlamak için duygularımı bastırarak insanlar ve gezegenler arasındaki dengeyi koruyorum. Eğer türümü devam ettiremezsem denge yok olur ve o zaman dünyanın sonu gelmiş demektir. Biz dengeyiz, yaşamın ve ölümün arasındaki o ince çizgiyiz. Bunu sağlamak normalde annemin yani hükümdarımızın görevidir ama bu görev artık benim sorumluluğumda. Biz böyleyken ya onlar? Onlar sadece yağmalayıp yakıyorlar bu haksızlık!

Ben Dünya hatta evren için çabalarken onlarsa sadece iğrenç biçimlerini sergileyip kargaşa çıkarıyorlar. Şimdi sorarım size bu bana reva mı? Çok saçma! Farkında olmadan o uzun yolu gelmiştim. Derek'in zilini çaldım ama ses yoktu bu sefer kapıyı yumrukladım hatta tekmeledim müstakil bir ev olduğu için şehirden yani benden uzakta sakin bir yerde oturuyordu. Kapıya attığım yumruklardan biri kapının açılmasıyla Derek'in yüzüne isabet etti.

"Ah! ışık veren adına! seni kahp-" Yakasından tutup büktüğüm için cümlesi yarım kalmıştı "Devamını getirsene bakalım!" dediğimde şakacı bir tavırla "Kahve köpüğüm diyecektim neden atarlandın ki canım benim?" dedi. Baygın bir bakışla "Emin misin? Çünkü bana başka bir şey söyleyecekmişsin gibi geldi de." Gözleri elime kayınca tutuşumu gevşettim ama bırakmadım. "Senin buraya kadar yorulma nedenini öğrenebilir miyim?" Yakasını sertçe itip bıraktım. Adi pislik. Beni buraya kadar yordu önemli işleri olan biriyim ben, bana vakit kaybettiriyor. "O konuya gelirsek. Yakın bir zamanda evime birileri girip dağıtmış Eminim bu konu hakkında hiç bir fikrin yoktur... Değil mi?" Kendinden emin bir şekilde cevap verdi. "Benim yaptığımı düşünüyorsun öyle mi?" Bir şeyler ters gidiyordu. Hissedebiliyorum... Onaylarcasına başımı salladım "Tabii ki. Bana senin yapmadığını mı söyleyeceksin?"

Kafasını olumsuz anlamda salladı ve çok rahat bir şekilde cevapladı. "Elbette ki ben yapmadım. Kanıtlayabilirim." Bir dakika eğer o değilse başka kim yapabilir ki? Zaman çizelgem asla yanlış işlemez onu net bir şekilde gördüm ve tanıdım. Sinirli ve bir o kadar da soğuk bir şekilde ona yaklaştım. "Kanıtla! Eğer ki kanıtlayamazsan tılsımını sökerim!"

Derek benim gibi bir melezdi ama Luxia ve insandan olma değil. Bir insan ve Noxp den olma bir melez. İnsandan olma tarafı olduğu için onların sevmediği dışladığı biriydi, yani o bir dışlanmıştı. Ve bu da onun bu yaptığı tüm aptallığa rağmen hala yaşama sebebi. Onların sevmediği benimse onu sevmemden dolayı. Bir zamanlar onu evimde ağırlamıştım taa ki kendine burayı bulana kadar. "Bak kanıtlayabilirim ama şimdi hiç de zamanı değil. Sadece bana güven." Sana güvenmek mi? Kendi tılsımımı sökerim daha iyi be. İçeriden tıkırtı sesleri geldi ikimizde diğer tarafa açılan kapıya baktık birden birbirimize döndüğümüzde ani bir hareketle sesin geldiği yöne doğru atıldım. "Hey! Ash! Dur!" Karşıma çıkan ilk kapıyı açtım. Boştu. Bir sonrakine doğru ilerledim ama sonuç aynıydı. "Ashley, Hadi ama hiç bir şey yok burada." Daha sonra fark ettim ki Derek bir kapının önünde biraz telaşlı bir şekilde duruyordu. Tüm sinirim yüzümden okunuyor olacak ki attığım her adımda Derek daha çok geriliyordu. Ona doğru yaklaşıp kolumu belinden ileriye uzattığımda panikledi "Yo hayır! Sakın yapm-" Kapı kolunu tutup ona tek kaşımı kaldırdığımda elini ensesine atıp sırıttı " Be-bende sandım ki- ehe-he" Elimi kulptan çekip ona doğru bedenimi çevirdiğimde sırıtmayı kesti. Yüzü artık korkulu değil de endişeli görünüyordu. "Ne sanmıştın?" 

Gözlerini kaçırdı ve hızlıca kafasını sağ sola salladı. "Hiç bir şey." Gözlerimi kısıp başımı olumsuz anlamda salladım. "Bak Derek bazen seni gerçekten ama gerçekten öldürmek istiyorum ama bunu yapamam sen değer verdiğim birisin. Benim tek arkadaşımsın tılsımını ellerimle sökemem ya. " Hızlıca elimi kulpa atıp indirdim. Işık veren adına! Karşımda duran bu şey! Şaşkınlık ve endişe içerisindeydim. "Derek se- sen ne yaptın böyle.. " Sonrası büyük beyaz ışığa kalmıştı...

Işık veren adına!

MelezWhere stories live. Discover now