-13-

394 48 6
                                    

Keyifli okumalar...

***

Hina

Giraj beni kucağına alıp koşmaya başladığında direnmedim aksine yaslandığım bedene iyice sokuldum. Korkudan hızla çarpan kalbinin varlığı duyduğum tek sesti. Onu ikna etmeye çalışmıştım. Ama başaramamıştım.

Anlattıklarım yüzünden aklımı yitirdiğimi düşündüğünden emindim. Acıyla inledim. İlk başta bende aklımı yitirdiğimden emindim.

Kendi bedenimi, buzdan cam bir kabinde görüp kustuktan sonra beni bulan Repias'ın kollarına sığınmış ve bayılmıştım.

Sonrasında yaşananları hatırlamak vücudumdaki bütün kasların acı ile yanmasına neden oldu.

Bilincim zorlukla yüzeye vurup gözkapaklarım aralanırken ilk fark ettiğim sert bir yüzeyde uzandığımdı. Bedenimi çeviren soğuk hava üşümeme neden olsa da sol bileğimde tam da kişilik çipimin olduğu yerde yakıcı bir sıcaklık vardı.

Görüşüm netleşince ilk gördüğüm şey buharlaşan nefesimdi. Tüm netliği ile bayılmadan önce yaşadıklarımı anımsayınca ciğerlerimdeki hava sıkıştı. Elimi göğsüme götürüp oldukça hızlı atan kalp atışlarımı yatıştırmak istesem de başaramadım. Uzuvlarımın üzerine kocaman ağırlıklar konulmuş gibi yorgundum. Parmaklarımı bile kıpırdatmak çok zordu.

Uyuşuk bedenimin varlığı içimde korku alevinin büyümesine neden olurken kulaklarım sürekli kendini tekrar eden düşük gürültülü bir sesin varlığı ile doldu. Sese doğru başımı çevirmek istesem de başaramadım. Sol bileğimdeki yanma artık çığlık atmak istememe neden olurken yeniden bayıldım.

Kendime geldiğimde bu kez yan yatıyordum. Bedenim kımıldamamak konusundaki fikrini değiştirmese de artık önüme doğru uzatıldıkları için iki elimi de görebiliyordum. Sağ elimin parmakları bilinçsizken de sanki acıyı uzaklaştırmak istemiş gibi dirseğimden dört parmak aşağısında kıvrılmıştı. Sol bileğim ise tazeliğini yitirip, üzerinden onlarca gün geçmiş gibi iyileşmiş bir dokuya sahip minik bir yara izi ile bana bakıyordu.

''Neden sana söylenen hiçbir şeyi dinleyemiyorsun Hina?''

Duyduğum ses ile gözlerim doldu. Sıcak yaşlar hızla yanaklarımdan süzülürken konuşamasam da inledim.

Repias buradaydı. Yalnız değildim. Güvendeydim.

Yanağımdaki yaşları silen parmağı ile gözlerimi yumdum. Repias ise hoşnutsuz çıkan sesiyle konuşmaya devam etti. ''Buraya neden geldin ki?''

Ona teta eksenine havalandırma kanalından girdiğimi ve gama eksenine geçip Zecrik'i görmek istediğimi söyleyemezdim. Üstelik bunu tam da o Yönetim Bölgesi'ndeki toplantıdayken yapmıştım. Böylece beni yakalayamayacaktı.

Planımın vardığı noktayı düşününce artık endişelenemiyordum bile. Şu an en önemsiz sorunum buydu. Keşfettiğim o dolabın içinde dondurulmuş bir beden vardı.

Benim bedenim.

Deliriyor olmalıydım.

Yanağımdaki parmakları yukarıya tırmanıp boynuma düşen saçları nazikçe geriye itti. Açıkta kalan tenimde soğuk bir yanma hissedince bedenimdeki tüm kaslar ani acı ile kitlendi. Gözlerimi panikle açtığımda Repias'ın elinde bir kapsül olduğunu gördüm.

İlk düşüncem beni yatıştırmak için ilaç verdiğiydi. Ama elindeki kapsülün haznesinde yüzey sıvı kırmızı renkti. Düşüncemi desteklemek ister gibi boynumda sıcak bir damla süzüldü.

Yedi Gün Son NefesWhere stories live. Discover now