Yaşadığım on yıl tam da bu ana gelebilmem içinmiş gibi bedenim damarlarımda dolaşan adrenalin ile yerinde duramazken, benim gibi olan dokuz çocuğun da aynı tepkileri verdiğini görebiliyordum. Ama asıl beni rahatsız eden benden daha yaşlı olan insanların suratlarından okunan bıkkınlıktı.

Sanki böylesine muazzam bir manzara onlar için önemsizmiş de buraya zorla sürüklenmişler gibi bedenlerinden olumsuz enerji yayıyorlardı.

İlk Tutulma Günü'mü etkilememeleri için bakışlarımı onlardan kaçırıp gökyüzüne baktım. Yalnızca tepemizde süzülen 14.düzlemi değil de geri kalan on üçünü de görebiliyormuşum gibi gülümsedim. Kararlılıkla ellerimi yumruk haline getirirken bir gün diğer düzlemleri de göreceğime dair kendime söz verdim.

İlk adım olarak, günlük yedi saatlik öğretici eğitimimi tamamlayıp başarılı olmalıydım.

Hırslı planlarımı duymuş gibi ilk Tutulma Günü'müzde bize eşlik eden Oxva öğreticisi tam ortamızda durup hepimize öğretilen dünya tarihini anlatmaya başladı.

''Bundan yüzyıllar önce insanoğlu tarihinin en büyük felaketini yaşadı. Atmosferimize girip...''

Öğreticinin konuşmasını dinlemek yerine grubumun dışına çıkıp Topluluk Merkezi'nin ortasına dikilmiş anıta yaklaştım. Mermer sütuna işlenmiş isme ve üç ipliğe saygımı sunmak için sağ elimi kaldırıp sol pazımın üzerine koydum.

Kurtarıcımız Ojusa'yı selamlarken ezbere bildiğim tarihi kendime tekrarladım.

Yüzlerce yıl önce dünyaya çarpan bir gök taşı insanlığın sonunu getirmişti. Hiç değilse atalarım öyle sanmıştı. Yanan şehirler, kuruyan okyanuslar, zehirlenen topraklar... İnsanlığın sonunu getirmese de yaklaşmıştı. Dünya nüfusunun üçte ikisi yok olmuştu. Asıl sorunsa bundan sonra başlamıştı.

Gökyüzü hala mavi, yeryüzü hala yeşildi. Ta ki farklı bir bitki türü ortaya çıkana kadar.

Yaşanılan felaketlerin hepsinin yerkabuğunun altındaki tohumların büyüme sancıları olduğunu fark ettiklerinde ise artık çok geçti. Devasa bedenleri ile gezegenin derinliklerinden yüzeyine çıkıp bir parazit gibi yayılmaya başlayan ukalar dünyanın yeni hakimleriydi.

Ekosistem gizemli bir bulmacaydı. Ve insanlığa en büyük sorusunu sormuştu. Hayatta kalmak için ne yapacaksın?

Besin zincirinin en tepesinde var olan insanlık, bir anda kendinden daha büyük bir etoburun insafına kaldığını ve yeryüzünün artık kendilerine düşman olduğunu anladığında kalan nüfusun öncüleri çözüm arayışı ile bir araya gelmişti.

Ve insanoğlunun yok oluşunu başlatan gök taşının geldiği gökyüzünü işaret eden Ojusa, kurtuluşunda aynı yerde olduğunu öne çıkıp haykırmıştı.

Böylece gökyüzünde yüzen birbirlerine basınç dengeleyiciler ve manyetik alanlarla zincirlenmiş şehirlerin ilk üçü inşa edilmişti.

Yeni avcılarından kurtulan insanlık, Ojusa'nın sunduğu kurtuluş ile hayatta kalıp kurdukları yeni medeniyetin içinde popülasyonunu yeniden arttırmaya başladığında ise gökyüzünde yeni bir şehir süzülmeye başlamıştı.

Yaşam döngüsünün devam ettiği yüzyıllar içinde ise insanoğlu gökyüzüne doğru kurtuluşlarının basamaklarını oluşturan şehirleri numaralandırılıp düzlem olarak adlandırmaya karar vermişdi.

Ojusa'nın ilk kurduğu şehir olan 1.düzlemden yeryüzünün hemen üzerinde süzülen son şehir olan 22.düzleme kadar insan soyu devam ederken 23.düzlem dediğimiz dünya ise terk edilmişti.

Yedi Gün Son NefesWhere stories live. Discover now