Bu hareketi karşısında sorgu dolu bakışlarım anında ona çevrildi. O ise "Benimle ilgilen," diye istediği şeyi açık bir şekilde belli etmişti.

Telefonuma bakıyor olmamın onu rahatsız ettiğini anlayıp ekranı kilitledim ve masanın üzerine bıraktım. Ardından bacağımdan gittikçe yukarıya doğru çıkan ayağının dokunuşlarını umursamamaya çalışarak "Kapattım telefonu," dedim bir nevi uyarı yaparcasına.

Yüzünde memnun bir gülümseme oluştu. Lakin hâlâ daha ayağı rahat durmuyordu. Topuklu ayakkabısının sivri uç kısmını kasıklarımda hissettiğimde bir an nefesimi tutacak gibi oldum. Kendimi zorlukla toparlayıp Bade'nin ayak bileğini tuttuğum gibi kasıklarımdan uzaklaştırdım. Aksi takdirde ikimiz açısından da hiç iyi şeyler olmayacaktı.

Elimin gittiği ayak bileğini okşarken "Beni kışkırtıyorsun," diye net bir şekilde ona yapmaması gerektiğini belirttim. Bade ise hiçbir şey söylemeden gülmüştü.

Bir süre daha parmaklarım ayak bileğinde oyalandı. Onun bana yaptığının hıncını almak ister gibi parmaklarımı hafif dokunuşlarla bacaklarından yukarıya doğru ilerlettiğimde Bade "Yeter bu kadar. Ben makyajımı tazeleyip geliyorum," diyerek beni durdurdu.

Elimi geri çekip ayağını çekmesine izin verdiğimde o da bacak bacak üstüne attığı oturuşunu çözdü ve bacağıma tekrardan sürterek ayağa kalktı.

Yaramaz kız...

Az önceki durumu görmezden gelip "Ben hesabı ödüyorum? Yemek bitti nasıl olsa," dedim. Beni onaylayıp elindeki çantasıyla birlikte lavaboların olduğu tarafa ilerledi. Ben de garsondan hesabı isteyip daha fazla oylanmadan kredi kartımla ödemeyi yapmıştım.

Bir beş dakika kadar sonra Bade işini halletmiş, restorandan ayrılmıştık. Dışarıda bizi hazırda bekleyen vale Bade'nin arabasının anahtarını elime teslim ettiğinde ikimiz de arabaya binmek amacıyla harekete geçtik.

Bade araba sürmeyi bilmediği için sürücü koltuğu bendeydi. O da hemen yanımda yerini aldığında arabayı çalıştırıp restoranın önünden ayrıldım.

"Eve mi gideceğiz?"

"Başka bir yere mi gitmek istersin?"

"En azından 1 saatlik bir yemek için sabahtan beri hazırlandığıma değsin Tuğra."

Ona kısa bir bakış atıp tekrardan yola çevirdim odağımı. Giydiği elbise ve taşlı topuklu ayakkabıları yeterince gösterişli değilmiş gibi çantası da ayakkabısıyla gayet uyumluydu. Tam da ona yakışacak derecede süslenmişti.

Bir şey söylemeden onların evine ulaşan yolu es geçtim ve U dönüşüyle arabayı sahile doğru sürmeye başladım. Sakin geçen bir yemeğin üzerine yüksek sesli ortamlar şu an istediğim en son şeydi. Madem o da eve gitmek istemiyordu, o zaman bana uyacaktı.

Sessiz geçen yarım saatlik araba yolculuğunun ardından sahile yakın bir yerde arabayı park ederek indim. Bade de ardımdan söylene söylene inmişti.

"Bu ayakkabılarla beni sahilde mi yürüteceksin gerçekten? Eve gitmek istemiyorum derken bunu kastetmemiştim."

Anlaşılan o ki gece boyunca onun mızmızlanmasıyla uğraşacaktım...

"Olmaz bir şey, yürü hadi."

"Ne demek olmaz bir şey? Sen biz kadınların bu topuklu ayakkabılarla ne çektiğini biliyor musun? Bir gün seni topukluyla dolaştıracağım o olacak Tuğra!"

socialiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin