up in the air.

105 11 1
                                    

Complicated Freak, Larry ve Ziam smutlı one-shot'ımıza hoş geldiniz.
İyi kelebeklenmeler, sizi seviyoruz♡

Harry elindeki ağır el bagajını yerden kaldırırken kısık gözlerle önündeki bilgisayar ekranını okumaya çalışıyordu.

Paris'ten Roma'ya olan uçağının kalkmasına yarım saatten az kalmıştı. Niall havaalanının gereksiz fazla olan fiyatlarına aldırmadan yiyecek bir şeyler almak için gidip Harry'e gidecekleri kapıyı bulma görevini vermişti.

"Buldun mu?" Niall ağzından taşmak üzere olan kruvasana aldırmadan konuşunca Harry yüzünü buruşturdu.

"Evet Ni, 28L kapısı. Şimdiye kadar orda olmamız gerekirdi." Niall omuz silkerek yürümeye başladı. Yaz tatillerini Avrupa gezisi yaparak geçirmek istemişlerdi ama Paris'te olmalarına rağmen ne gerçek aşkı bulabilmiş ne de mükemmel diyebilecekleri günler geçirmişlerdi. İtalya'ya da uğradıktan sonra tekrar İngiltere'ye dönüp sıkıcı hayatlarına devam edeceklerdi.

Üstünde 28L yazan kapıya ulaştıklarında çoktan kapıların açıldığını gördüler. Uzun bir otobüs bütün yolcuları alıp uçağın kapısının önünde bırakıyordu.

Harry, uçağın merdivenlerini çıkarken yaklaşık 2 saat sürecek yolculuğun nasıl geçeceğini merak etmeye başlamıştı bile.

Uçağın girişinde alıştıkları gibi bir host bir hostes değil de iki host duruyordu. Neredeyse aynı boydalardı. Giydikleri host üniformasına rağmen ellerinden çıkan dövmeleri resmi görüntülerine tezat oluşturuyordu. Biri simsiyah saçları ve ela gözleriyle çok asil duruyorken öbürü kestane rengi saçları ve kahverengi gözleriyle büyüleyiciydi.

"Hoş geldiniz." İkisi de aynı anda ufak bir baş sallamasıyla selamlayınca Harry de gülümseyerek karşılık vererek uzun koridorda yürüdü.

Zayn's pov.

İçeri giren herkese teker teker 'hoş geldiniz' dedikten sonra sonunda kapıları kapatmıştık. Liam beni belimden tutarak içeri yönlendirince keskince nefes aldım. Önünden yürüyerek uçağın ortasında durdum. Hoparlörden anlatmamız gereken güvenlik kurallarının anonsu gelirken zaten üstüme tam oturan pantolonu biraz daha yukarı çektim. Kalçamın Liam'a mükemmel bir görüntü oluşturduğuna emindim. Son kez omzumun üstünden sevgilime baktım. Bana güven verici bir gülümseme atıp güvenlik kurallarını anlatmaya başladı.

Normalde bir tane de hostes olurdu. Liam kokpitin içindeki işlerden sorumluydu ama bu seferlik böyle olmuş olması ikimizin de işine gelmişti doğrusu.

Can yelekleriyle ilgili anlatacaklarımız da bitince kokpitin önünde hostesler için ayrılan bölüme geçtik. Yerimize oturup kemerlerimizi taktık. Uçak kalkışa geçerken Liam'ın bir elini kalçamda hissetmemle irkildim. Hiç renk vermiyordu ama elini yavaşça sırtıma çıkardığını hissediyordum.

Formamın içinden giren soğuk eli kafamı geriye atıp derin nefes almama sebep olmuştu. Bir yandan yolculara gülümsemeye çalışıyor bir yandan da sevgilimin parmaklarını deliğimin girişinde hissediyordum.

Birden, elini çekip gözümün içine bakarak parmaklarını yaladı. Az önce ona kalçamı sergilemiş olmamın cezasını veriyordu belli ki.

"Şimdi olmaz, değil mi? İnişi beklemeliyiz." Bir şey demeyerek uçağın düzelmesini bekledim. Kemer ikazları söner sönmez yolcularla bizi ayıran perdeyi büyük bir hızla kapattım. Liam bacaklarını genişçe açarak oturmaya devam ediyordu. Kokpitle iletişim kurmamızı sağlayan telefon tam zamanında çalınca sinirle cevapladım.

"Efendim kaptanım?" Liam'ın sıcak nefesini boynumda hissetmemle hızla arkamı döndüm. Bir eli kendi erkekliğinde duruyor, öbürünü koltuktan destek almak için kullanıyordu.

Complicated FreakWhere stories live. Discover now