Gerçeklerin Peşinde

1K 40 0
                                    

Bitap düştüğüm gecenin sabahını da zor etmiştim. Dalary'nin söyledikleri ve gösterdikleri beynimde defalarca dönüp dururken uyuyamamıştım. Sabaha karşı sızmış, şimdi de iki saatlik uykuyla yeniden ayağa dikilmiştim. Hızla hazırlanıp yaratığın ardında bıraktığı taşı çantama atarak koşar adımlarla Profesör Toth'un sınıfının yolunu tuttum.

Nihayet sınıfa vardığımda kapıların kilitli olduğunu gördüm. Koşmaktan yorgun düşün ciğerlerim nefes dilenirken ben çoktan kapıyı çalmaya başlamıştım.

"Profesör, ben Maria. Sizinle acilen konuşmam gerekiyor açın lütfen."

Birkaç saniyelik sessizlik bana asır gibi gelirken nihayet kapının ardındaki kıpırdanmayla geriye doğru bir adım attım. Profesör nihayet kapıyı açmıştı.

"Maria, ne oldu ne bu telaşın?"

"Size göstermem gereken bir şey var. Bu kadar erken saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim fakat daha fazla bekleyemedim."

Kenara çekildiğinde ben de içeri girdim. Nefesim nihayet az da olsa düzene girmişti. Derhal masasının karşısındaki sandalyeye yerleştim ve profesörün de yerini almasını bekledim. Vakit kaybetmeden konuya girmek istiyordum. Çantamın içinde duran taşa uzandığımda ufak bir çığlıkla elimi geri çekmiştim. Taş dokunulamayacak kadar soğuktu.

"Maria, beni de korkutuyorsun. Neler oluyor?"

"Dala- yani şey, birisi bu taşı size getirmem gerektiğini söyledi."

Elimi değirmeden çantamdan çıkardığım taşı masanın üzerine bıraktım. Profesör incelemek adına masaya yaklaştı. Gözleri dehşetle açılırken telaşla masanın üzerindeki birkaç kağıdı titreyen elleriyle kenara fırlattı. Tanıştığımız ilk gün sentorların büyülerini onlara özel yapılan bir flüt kullanarak yaptıklarını söyleyen profesör şu anda da o flütü arıyordu. Nihayet bulduğunda ciğerlerinden doğarak flütle can bulan melodiler odayı doldurduğunda ansızın tavandan taşın üzerine bir yıldırım düştü. Ellerimi korkuyla gözlerime siper etmiştim fakat gürültü yerini sessizliğe bıraktığında gözlerim yenide taşa dikildi. Yaşadığım dehşetle tüylerim ürpermişti. Taşın o yıldırımla tuzla buz olması gerekirken tek bir çizik dahi almamıştı. Profesörün bunu neden yaptığını anlamamıştım. Elimde olan tek ip ucu bu taşken neden onu parçalamaya çalıştığını anlamamıştım.

"Profesör neden böyle bir şey yaptınız?"

Bay Toth konuşmuyor, dehşet ve korkuyla açılan gözlerini öylece dikmiş yüzüme bakıyordu. Suratı bir anda öfkeyle bezenmişti.

"Nereden buldun bunu? Ne bu bir tür tehdit mi?"

"Tehdit mi? Ne diyorsunuz siz Profesör amacım sadece taşın ne olduğunu öğrenmek."

"Böyle laflara karnım tok, Maria. Nereden buldun bu taşı?"

"Yemin ederim kötü bir niyetim yok. Bir yaratığın saldırısına uğradım öldüğünde geeride bu taşı bıraktı. Bu yüzden size geldim."

"Yaratık mı?"

Flütünü indirse de elinden bırakmadı. Gözlerini kısarak yüzüme bakmaya devam etti. Söylediklerimin gerçekliğini sorguluyordu bakışları.

"İnanın bana profesör. Tek amacım sorularıma cevap bulmak."

"Getirdiğin bu taş son derece şeytani, korkunç bir şey. Bunun bir öğrencinin elinde olmasının hiçbir açıklaması olamaz. Sana neden güveneyim?"

"Profesör beni tanıyorsunuz, biliyorsunuz. Buraya geldiğim ilk günden beri hem de. Lütfen inanın bana tek isteğim taşla ilgili gerçekleri öğrenmek."

AYNAWhere stories live. Discover now