☞10

19 3 0
                                    

◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦

"He can move faster than Severus Snape confronted with shampoo."

◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦

6 gün sonra (Noel tatilinin üçüncü günü)

"Hadi kahvaltıya!!" Rose'un annesinin sesiyle uyandım ve hala uyuyan Rose'u uyandırmaya çalıştım. Noel tatili gelmiş, Roy'la Roselarda kalıyorduk. Albus'u en son baykuşhanede görmüş sonra da Noel'e kadarki beş gün içerisinde de onunla karşılaşmamaya özen göstermiştim. Haliyle Scorpius'la da hiç görüşememiştim. Bu yüzden son beş günü Rose ve arkadaşlarıyla geçirmiştim. 

"Ivy tamam uyandım." Sonunda uyanınca onu dürtmeyi kestim ve bavulumdan giyeceklerimi seçip giydim.

"Roy uyanmış mı bir bakacağım." diyip Rose'un odasından çıktım.

"Girebilir miyim?"

"Evet." Hugo'nun cevabıyla odaya girdiğimde çoktan hazırlanmış bir Roy gördüm. 

"Günaydın, uyandın mı diye baktım, kahvaltıya inelim hadi." Roy ve Hugo'yla aşağı indiğimizde Rose da masaya çoktan oturmuştu.

Kahvaltıda omlet ve pankek yapmıştı Hermione teyze. Ron amcayla sohbet edip kahvaltımızı ettik. Bu esnada da Ron amcanın mükemmel(!) espirilerine maruz kaldık.

"Ben bakanlığa gidiyorum. Ayrıca bugün Potterlar akşam yemeğine geliyor. Muhtemelen bu akşam burada kalırlar, yarın Yılbaşı'nı göl kıyısındaki kulübede kutlayacağız çünkü." 

Hermione teyzenin dediklerine Rose, Roy ve Hugo sevinmişti ama ben çok mutlu olmamıştım. Albus'u görünce ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilmiyordum. Benden hoşlanabileceğini önceden tahmin etmiştim ama yine de uzak bir ihtimal gibiydi. Ondan hoşlanıp hoşlanmadığıma gelirsek de o anlamda hoşlandığımı sanmıyordum. O gözle bakmamıştım hiç olaya. 

Şöyle bir durum da vardı ki ben Albus'la baykuşhanedeki konuşmamızı kimseye anlatmadım. Ama şu an Roy'a ve Rose'a anlatmam kesinlikle gerekiyordu.

 ◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦

"Size bir şey anlatmalıyım." kahvaltıdan sonra bahçede hamakta otururken demiştim bunu.

"Dinliyoruz."

"Hani son beş gündür Albus ve Scorpius'la pek görüşmedim ya. Ufak bir tartışma olduğunu söylemiştim. Aslında öyle değildi." Rose şaşırsa da Roy tepki vermedi.

"Biliyordum." dedi Roy.

"Neyi?"

"Az sonra söyleyeceğini." Roy'un cevabıyla anlatmaya devam ettim. İkizimden bir şey saklayamayacağım tekrar kanıtlanmış oldu.

"Hogsmeade gezisinden sonraki gün mektuplarımızı yollamak için baykuşhaneye gittiğimde Albus'la karşılaştım. Bana bir şey söylemesi gerektiğini ve bunu Hogsmeade'de söyleyecekken fırsat bulamadığından bahsetti. Ve benden hoşlandığını söyledi."

"Ama sen ondan hoşlanmıyorsun?" dedi Rose sorarcasına.

"Evet. Yani hiç düşünmedim." 

"Bir kere sana olayları akışına bırak demiştim ya. Yine öyle yapman gerek bence."

"Hayır, hiçbir şey olmamış gibi davranamazlar." dedi Rose Roy'a karşılık olarak.

"Albus bunu söyleyince sen ne yaptın?"

"'Gitmem gerek' dedim ve gittim."

"Olayı zorlaştıran sen olmuşsun Ivy." Rose bana 'Cidden mi?' bakışı atarak söyledi.

"En mantıklı seçenek oydu o an gözümde, gerçi başka seçenek de düşünmedim."

"Bu akşam Albuslar gelince onunla konuşmalısın."

"Aynen, katılıyorum." diye ekledi Rose.

"Tamam sağ olun. Bir şekilde konuşacağım." Onlara anlatınca gerçekten de en kısa zamanda Albus'la konuşmam gerektiğini fark ettim. Konuşmamak ona da haksızlık oluyordu.

◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦◦

"Hoş geldiniz." Potterlarla Weasleyler selamlaşınca hazırlanmış büyük masaya gittik. Roy ve Lily'nin arasına oturmuştum, karşımda ise James vardı. Bu iyiydi çünkü Albus'la konuşmadan önce göz göze gelmeyi tercih etmiyordum.

"Siz Scarlett ve Stephan olmalısınız." dedi Harry amca. Biz kafa sallayınca devam etti. "Scarlett, quidditch takımına alındığını söyledi Albus. Hangi konumdaydın?"

"Kovalayıcı."

"Uluslarası turnuvalara katıldın mı?"

"Evet, Portekiz ve Belarus turnuvalarına katıldım."

Sohbet bize sorulan sorulardan çıkıp havadan sudan konulara gelince biz çocuklar bahçeye çıktık. Lily Hugo'yla James'in berbat şakalarına maruz kalırken Roy ve Rose da gülüşerek sohbet ediyorlardı. Albus'la konuşmanın tam zamanı gibi gelmişti o an.

"Albus." Bana döndü. "O gün, baykuşhanede, sana doğru düzgün bir şey söylemedim özür dilerim."

"Sorun değil Ivy." Sesinde kırgınlık veya kızgınlık yoktu. Ve bu beni rahatlatmıştı ayrıca kafamda kurduğum senaryoların da yarısından fazlasını silmişti.

Derin bir nefes alıp konuşmaya devam ettim, "Benden hoşlandığını söylemiştin. Ben sana hiç o şekilde yaklaşmadım, bakmadım belki yaklaşsam ben de senden hoşlanabilirdim ama şu an o şekilde düşünmüyorum. Umarım anlarsın."

"Anlıyorum. Sorun değil zaten cevabı da biliyordum sadece hislerimi bilmeni istedim öbür türlü kötü hissediyordum." diyince özlediğim şeyi söyledim: "O zaman şu an iyiyiz."

"Ve arkadaşız." dedi kırgınlıktan ziyade aramızın bozulmamış olmasına mutlu şekilde.

Gitmeden Sırlar Odası'ndan bırakıyorum buraya:

Molly Weasley: "Your sons flew that car to Harry's house and back last night! ... What have you got to say about that, eh?"

Arthur Weasley: "Did you really...Did it go all right? I – I mean... that – that was very wrong, boys – very wrong indeed..."


𝐆𝐫𝐢𝐧𝐝𝐞𝐥𝐰𝐚𝐥𝐝'𝛊𝐧 𝐓𝐨𝐫𝐮𝐧𝐥𝐚𝐫𝛊حيث تعيش القصص. اكتشف الآن