Bölüm 20

60 9 0
                                    


Odasına geri döndüğünde hala kendisini beklediklerini görünce şaşırmıştı. Hızla kendini toparladı. Onlara şüphelenme fırsatı vermemeliydi. Eğer şüphelenirlerse soru sorarlardı. Soru sorarlarsa açık verirdi. Şu an içinde bulunduğu avantajı kullanmak istiyordu. Şeytandan Mikail'in intikamını alacaktı. Artık karşısında o aciz Abel yoktu. Tanrı ona bu hakkı verirken Azra gibi birinin bedenini bahşetmişti. Şimdi güçlüydü, sertti ve cesurdu.

"Siz neden buradasınız hala?" diye sordu.

Onur rahatlamış gibi göründü. "Kendine geldiğine göre artık kahvaltı yapsak diyorum. Kurt gibi açım."

Eylül onun elini tutarken Azra'ya bakmayı sürdürdü. "Tamam "dedi kapıya doğru ilerlerken.

Hala gitmeye yeltenmeyen Doğan'a baktı. "Sen de onlarla git. Üzerimi değiştireceğim."

Doğan hareket edecek gibi oldu ama vazgeçti. "Yine eskisi gibi oldun."

"Yani, bu iyi değil mi?" Azra bundan ne demek istediğini anlamamıştı.

Doğan'ın gözlerinden bir hüzün geçti. Ancak yüzü gülümsüyordu. "İyi diyelim iyi olsun. Ben kendime güveniyorum sonuçta. Yeniden seni o aşık haline döndürürüm." Sonra ona göz kırpıp odadan çıktı.

Azra üzülmüştü. Ona bu şekilde davranmak istemiyordu. Ancak maziyi görmezden de gelemiyordu. Her ne kadar Abel'in anılarına sahip olsa da kalbi kendisinindi. O da Doğan'ı istiyordu. Bunca sorunun içindeyken onunla evcilik oynayamazdı. Eğer aralarında mesafe olursa ikisi de daha az üzülürdü. Çünkü Abel'in tüm anılarına kavuşunca neler olacağını kestiremiyordu. O nedenle Şeytana ve Boel'e odaklanmaya karar verdi.

Üzerini değiştirip diğerlerine katıldığında çoktan kahvaltıya başladıklarını gördü. Kendine bir tabak hazırlayıp yanlarına geçtiğinde sadece Doğan ona bakmıştı. Onur ve Eylül kendi aralarında bir şeyler tartışıyordu.

"Konu nedir?"

Yakalanmış iki çocuk gibi utanmışlardı. Sonra onur cesaretini toplayarak Azra'ya baktı. Kendisini etkileyecek büyük bir itiraf olduğunu hissediyordu. "Sana söylemek istediğimiz önemli bir konu var."

"Eylül hamile." Diye fikir yürüttü Doğan. Üçü de öfkeyle ona bakıyordu. "Ne, melezlerin üreyemediğini söylemeyin bana?"

"Öyle bir şey yok" dedi Eylül utanarak. Onun utandığı anlara çok sık tanıklık edemezlerdi.

Ancak Doğan pes etmemişti. "O zaman olmak üzeresin."

"Saçmalamayı keser misin rica etsem?" Şimdi tüm gözler Azra'ya dönmüştü. "Ne?"

"Ne etsem dedin sen?" Konuşan Onur'du. Sanki ben bir iblisim demiş gibi kocaman açılmış gözlerini ona bakıyordu.

Azra nerede pot kırdığını düşünmeye başlamıştı. Abel gibi mi davranmıştı yoksa. Tabi artık bir asil kanı taşıdığını biliyordu ve onun anılarına sahipti. Konuştuklarına dikkat etmesi gerekecekti.

"Tamam uzatmayın işte. Ne dediysem dedim. Siz ne olduğunu söyleyin."

Yeniden birbirine baktılar. Artık merak etmişti. Doğan eğlenerek onları izlerken Azra merak içindeydi. "Biz evleniyoruz" dediler aynı anda.

Azra daha fazla şok yaşayamayacağını düşünürken bu da üstüne tuz biber olmuştu. "Ne yapacağız dediniz?"

"Evlenmek..." Eylül asıl olanı söyledikleri için biraz gevşemişti.

GÖKLER KILICIWhere stories live. Discover now