Bölüm 6

90 16 1
                                    


Annesi ve Eylül'ün yanına gittiğinde aklında hala aynı soru dolanıyordu. Ancak bunu kendine saklamaya karar verdi. Buray'ın akıbetini merak etmişti. Bu yüzden konuk odasında onlara katıldı. Buray, diken üstünde bir halde tedirgince çevresine bakınıp duruyordu. Odadaki avcılar onu olduğundan daha fazla ürkütüyordu. Bu normaldi. Bir âdemoğlu için aniden üçüncü boyut hakkında bilgiler edinmek şok ediciydi. Ancak çözümü de yok değildi. Zihnini boşaltıp son anıları yok edildiğinde eski haline geri dönebilecekti.

Bu çok tercih edilen bir yöntem değildi. Ademoğulları için oldukça acı verici olduğuna bir defa tanıklık etmişti. Sonrası da kolay değildi. Zihninde kayıp bir şeyler olduğunu hissedecek ama ne olduğunu asla bulamayacaktı. İşte böyle anlarda en yakınının desteğine ihtiyaç duyacaktı. Burada Eylül devreye girecekti.

Annesi kızını gördüğünde hemen ayağa kalkmıştı. "Ne oldu?" diye sordu Doğan'ı göremediğinde.

"Sorun yok. O oldukça iyi." Ancak Azra değildi.

Bunu duyduğuna sevinmiş ve kanepeye geri oturmuştu. "Şu an nerede peki?"

Olanı ona yansıtmamaya çalışarak "Odasında. Dinlenecek biraz. Çok şey yaşadı sonuçta." Başıyla onayladı sözlerini. Ancak Eylül onun kadar anlayışlı olmayacaktı.

"O çok değerli emanet huzura erdiyse biri de Buray'a ne olacağından bahsedebilir mi? Korkudan aklını kaçırmak üzere ama hala kimsenin müdahale ettiği yok." Diye bağırdı öfkeyle. Avcılar müdahale etmeseler de olan biteni duyuyorlardı. Fakat ona Buray'a olabilecekler hakkında nasıl açıklama yapacağını bilmiyordu. Avcılara katılmadığı ve bağımsız olmayı seçtiğinden tüm bu bilgilerden uzak kalmıştı. Şimdi ona Buray'a olacakları söylemek yanan ateşe körükle gitmekten farklı değildi. Ama yapacaktı. Eğer istediği buysa istemediği şeyleri de duyacağını bilmeliydi.

Annesi de niyetini anlamış olacak başını hayır anlamında sallamaya başlamıştı fakat görmezden geldi Azra. "Olacakları duymak istediğinden emin misin?" diye sordu. Bunun gözünü korkutmasını ve susmasını ümit ediyordu. Ve işe yaramıştı. Gözlerinde tereddüdü görmüştü. Bu nedenle ona seçim şansı tanımıştı. Ancak o duracak gibi değildi.

Sormak istemediği her halinden belli olsa da "Ne demek istiyorsun sen?" diye sordu

"Şunu demek istiyorum. Birazdan onu alıp..."

"Yeter!"

Annesinin ikazıyla sustu.

"Hiç öyle bakma bana. Duymak isteyen oydu."

"Ve anlatmaması gereken kişi de sensin. Bunun kural ihlali olduğunu öğretmişlerdir sana." Evet öğretmişlerdi ama her zaman olduğu gibi yine önemsememişti. Nasıl olsa en büyük cezayı az önce aldığından cesurca davranabilirdi. Buna güveniyordu.

"Ya aynen" dedi hoşnutsuzca. O sırada odanın kapısı açılıp içeriye iki avcı girdiğinde doğrudan bakışlarını Buray'a çevirmişlerdi. Bunu ne demek olduğunu biliyordu. Zamanı gelmişti. Onun için zor olacaktı ama en iyisi de bu yöntemdi ne yazık ki. Çünkü öğrendikleri sadece akıl sağlığını etkilemeyecek aynı zamanda başına bela da açacaktı.

"O bizimle gelecek." Başını sallayarak onayladı Azra. Ancak Eylül yine araya girmişti.

"Olmaz" dedi kollarını iki yana açarak. "Ona ne olacağını söylemeden götüremezsiniz." Onu dinleyeceklerini düşünmesi bile aptal olduğunu kanıtlamak için yeterliydi. Şu an onun için kılını bile kıpırdatmamakta kararlıydı. Madem itiraz ediyordu sonuçlarına da katlanacaktı.

Fakat annesi durumun ciddiyetini kavrayarak müdahale için ayaklanmıştı bile. Eylül'ün kolundan tutup kenara çekti. "Bırak işlerini yapsınlar."

GÖKLER KILICIDove le storie prendono vita. Scoprilo ora