Bölüm 4

131 19 0
                                    


Merkezi olanlar hakkında bilgilendirdikten sonra salona geri döndü. Doğan'ı camdan dışarısını izlerken buldu. Son yarım saattir yağan yağmur onun ilgisini çekmiş olacak perdeyi kenara iterek caddeyi izliyordu. İster istemez kendini sürekli onu izlerken buluyordu. Ondan iblisleri çeken ne olduğu kısmı aklını deli gibi kurcalarken cevapsız sorular onu delirtiyordu.

Kapının pervazına yaslanıp onu izlemeye devam etti. Her an bir yanı ortaya çıkacak da soruları yanıt bulacak gibi ilgiyle bakıyordu. O anda birden arkasına dönen Doğan kendisini izleyen Azra'yı fark etti. Azra kendini rahatsız hissetmişti. Daha önce kimseyi gizliden izlemesi gerekmediğinden ne kadar utanç verici olduğunu da bilmiyordu. Şu an iliklerine kadar utancı hissediyor olsa da bozuntuya vermeden yanına doğru yürümeye başladı.

Konuyu değiştirmek adına "Neredeler?" diye sordu boş olan evi ima ederek.

"Onlar alışverişe gittiler." Bu pek inandırıcı gelmemişti. Eylül'ün ev işleriyle pek arası olmadığından annesinin başka bir amacı olduğunu düşünmüştü. Canını sıkacak bir amacı.

Onun gibi camdan dışarıya baktı. İlgiyle izlediği şeyi merak etmişti nedense. Ancak sıkışık bir İstanbul trafiği, koşturan insanlar dışında bir şey görememişti. Yani onun ilgisi çekecek bir şey yoktu. O yüzden onu camın önünde bırakıp mutfağa girdi. Kahve makinesini çalıştırıp kahve fincanlarını çıkardı. İki kahveyle yeniden salona döndüğünde Doğan hala camdan dışarısını izliyordu.

Kahveyi ona uzatarak yanında dikilmeye başladı. "Tam olarak nesin sen? "Diye sordu Azra'ya bakmadan. Bunu sorarken utanmıştı. Bu yüzden yüzüne bakamamıştı. Tam Azra konuşacakken ekledi. "Bana hayal ürünü birçok kelimeyi sıralamak yerine anlayacağım şekilde anlatırsan sevinirim. "

Kahvesinden büyük bir yudum aldı Azra. Ona nasıl açıklayabileceğini düşündü. Daha önce kendisini sıradan birine ifşa etmesi gerekmediğinden bu konuda tecrübesi yoktu. O yüzden önce ne bildiğini öğrenmeye karar verdi. "Melekler hakkında ne duydun?"

Bu çok saçma bir soruymuş gibi inanamamış gibi kocaman açılan mavi gözlerini yüzüne çevirdi. Daha önce böylesine mavi, böylesine dikkat çekici bir göz rengiyle karşılaşmamıştı Azra. Gerçekten güzeldi. İki safiri andırıyordu. Kişiyi kendine hapsedecek kadar, uçsuz bucaksız bir gökyüzü vaat eder gibi... Özgürlük gibi...

"Farkında mısın bilmiyorum ama ben bir yetişkinim." Böyle söyleyince kulağa oldukça komik geliyordu. Onun yaşını duysa aklı yerinden oynayabilirdi. Bu yüzden sessiz kalmaya karar verdi. İçinde bulunduğu durumu yeterince hazmedene kadar onu daha fazla şoka uğratacak bilgileri kendine saklama kararı aldı.

"Eee yani? Bunu bana iblisleri gördüğünü bile bilmeyen biri mi söylüyor?"

Bakışlarını kaçırdı Doğan. "O şey biraz karışık bir durum. İnan çoğu defa görmemeyi çok istedim. Ne kadar korktuğumu sana anlatamam. Tüm gördüklerimi halüsinasyon olarak düşünmüştüm hep. Bir yanımın deli olduğunu düşünürdüm." Kendisini dikte dinleyen kızın gözlerinin içine baktı. "Ama zamanla alışıyorsun." Sesinde bir hüzün hissetmişti Azra.

Onu anlayamazdı. Azra bu dünyanın içine doğmuştu zaten. Melezlerin tüm hayatı iblisler hakkındaki hikâyeleri dinleyerek geçiyordu. Ama o... O bir sıradandı. Diğerleri gibi hedef olmadan onlar hakkında bilgi sahibi olmaması gerekirdi. Onları görebiliyor olması onun kötü kaderiydi.

"Seni anlamamı bekleme benden."

"Anlayamayacağını biliyorum." Gerçekçi olması hoşuna gitmişti ancak içindeki, ona karşı duyduğu rahatsızlık geçmemişti. "Soruna gelirsek evet, ben de her yetişkin birey gibi melekler ve öte âlem hakkında pek çok şey biliyorum."

GÖKLER KILICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin