LÂCİVERT | ELLİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ♤ AŞKA TUTSAK EDİLEN DÜŞLER

Start from the beginning
                                    

Bakışlarım şehrin ışıklarıyla aydınlanan caddedeyken, "Seven üzmez sevdiğini derdi annem," dedim konuşmaya başlarken. 

Alışverişteki kabin fiyaskosundan sonra hızlıca beğendiğim elbiseyi alarak mağazadan ayrılmıştık. Eve geçip üzerimizi değiştirdikten sonra ise Akif'in önceden rezervasyon yaptırdığı bir restorana akşam yemeğine gelmiştik.

Bıçağı ve çatalı kavramış olan ellerinin hareketi konuşmamla duraksadı. Tabağa doğru eğik duran esmer suratını kaldırdığında pişmanlığı yüzünden okunuyordu.

"Bu yüzden sinirliyken yan yana gelmezlerdi. Babam bir müddet bahçeye çıkar, öfkesinin dinmesini bekler eve öyle girerdi." diye sürdürdüm konuşmamı. "Aralarında gizli saklı da olmazdı." 

Küçüktüm ama aralarındaki ilişkinin ne boyutta olduğunun bilincindeydim. Yaşlarla kaplandığını hissettiğim gözlerimi restoranın tavanına diktim. Yeterince gözyaşı dökmüştüm, daha fazlasına gerek yoktu. Birkaç saniye içinde yüzümü karşımdaki bedenine indirdim. 

"İkisinin de kızgınlığı uzun sürmezdi. Sabah kavga eder, akşamına sanki hiçbir şey olmamış gibi birbirlerine sıcacık olurlardı. Ben ailemden böyle gördüm,"

"Seven üzmez sevdiğini," sanki kendi kendine konuşur gibi tekrar etmişti bu sözleri. Gür kirpikleri ağırca kapanıp açıldı. "Bana kızmakta, sinirlenmekte haklısın," dedi kabullenmişlikle. Dünkü öfkesinin yerini sakinlik almıştı. "Sen benim eşimsin, ne olursa olsun vedalaşmadan operasyona gitmemeliydim. Görevdeyken hep bunu düşündüm. Vereceğin tepkiyi az çok tahmin edebiliyordum."

Ciddiyetle konuştum. "Biz sevgili değiliz Akif, evliyiz. Sinirlenince çekip gidemezsin. Beni günlerce merakta bırakamazsın." Boynundaki çıkıntının aşağı yukarı hareket edişiyle yutkunduğunu anladım. "Öfkelendiğinde nasıl bir adam olduğunu iyi biliyorum. Gözün kimseyi görmez. Ama ben kimse değilim. Aynı evi paylaştığın eşinim. Bir kez daha aynı şey olursa-"

Konuşmamı bölerek, "Olmayacak." dedi net bir şekilde. Gözlerindeki kararlı bakış bile yapmayacağını garanti ediyordu ancak o sinirlendiğinde gözleri kör olan biriydi. "Ne olursa olsun tekrarlanmayacak." masanın üzerindeki elimi kavrayarak dudaklarına doğru kaldırdı ve avcumun içini öptü. Kalın dudakların gıdıklayıcı hissiyle yüzümdeki mimikler canlanır gibi oldu. "Ne kadar üzüldüğünü gördüm, bir daha cesaret edebilir miyim göz bebeğim?" 

Sevgisini dile getirirken o kadar içtendi ki, istesem de ona gönül koyamıyordum. Buna izin vermiyordu. 

"Etmesen iyi edersin. Yoksa bambaşka bir Berceste'yle karşılaşırsın," tehdit eder gibi konuşmam onu gülümsetti. "Ciddiyim Akif," dedim tavrımı asla yumuşatmadan.

"Biliyorum Berceste. Dersimi en ağır şekilde aldım. Sana hasret bıraktın beni, sarılmama bile müsaade etmeyerek bana en büyük cezayı verdin."

Herhangi bir şey söylemeyip, elimi kendime çekerek tabağımdaki yemekle ilgilenmeye başladım. Bu gece uzun olacak gibi görünüyordu. 

Yemeğin yanında içtiğim birkaç kadeh şarap beni çarptığından restoranın otoparkına ilerlerken ayakta tutmakta güçlük çektiğim bedenim birden havalandı. Akif güçlü kollarıyla beni kucağına aldığında ellerimi gömleğin kalıp gibi sardığı geniş omuzlarına sardım.

"Kızım madem bünyen bu kadar zayıf, ne demeye içiyorsun?"

O içmemişti. Bu yüzden böyle memnuniyetsizdi. 

KOYU LÂCİVERT SEVDAWhere stories live. Discover now