-----

Hortkuluk avı cephesinde ise durum farklıydı. Bakanlık'a sansasyonel girişlerinden sonra firara geçmiş; ormanlar, dere kenarları, olabildiğince az insanın bulunduğu yerlerde geziyorlardı. Harry, Hermione ve Ron ellerindeki tek Hortkuluk ile geziyorlar, elleri boş dönüyorlardı. Ne başka bir Hortkuluk bulabilmişlerdi ne de ellerindeki madalyonu yok edecek bir şey.

Bir yerde üç günden fazla durmadan yer değiştirmeleri bunun bir etkisi olabilirdi ama Harry içten içe sönüyordu. Hermione ve Ron'un, o geldiğinde fısıldaşmayı bırakmalarını görüyordu. Harry'nin elinde hiçbir şey olmamasının farkına varmışlardı fakat Harry zaten onlara bu yola başlamadan önce söylemişti. Dumbledore'un kendisine anı izletmek dışında bir şey yapmadığını söylemiş , onları uyarmıştı. Onu dinlemeyen onlardı.

Bir akşam Hermione'nin gittikçe iyileşen yemeklerinden yerken düşünüyorlardı. Dereden Harry'nin yakaladığı küçük balıkları pişirip yemek yapmıştı, mükemmel değildi ama hiç değilse bu yolculuklarda yaptığı ilk yemeklerden iyiydi. "Hermione, büyü ile yemek yapsan olmaz mıydı yani?"

Ron, Hortkuluk'u her takışında eğer açsa ekstra huysuz oluyordu. İkide bir çıkışıyor, olur olmadık şeylere kızıyordu. Yaptığı en çok aktivite de Hermione'nin zarla zorla yaptığı yemeklere laf etmekti.

"Yoktan harika yemekler yapmak imkansız, Ronald! Balıkları Harry yakaladı ve ben de ateş yakıp pişirdim. Beğenmiyorsan kendin yakala, topla ve kendin yap biz yiyelim harika yemeklerden!" kartını oynadı Hermione her zamanki gibi. Harry onların atışmasından bıkmış olacak ki dereyi izlemek için yönünü değiştirdi. Kulağına Hermione ve Ron'dan farklı insanların sesi gelince elini kaldırdı. "Bi' susun."

Sesler yaklaştığında kendi aralarında fısıldamaya başladılar. "Hermione, koruma büyülerini yaptın mı?" Hermione korkudan sesli cevap veremediğinden kafasını hızla salladı. "Her şeyi tam yaptım." dedi en sonunda fısıldayarak. Üçü de eline asasını aldı.

"Havalar soğumaya başlıyor, somon mevsimi gelmiş olmalı. Accio somon!" dedi tanımadıkları bir ses. Dereden birkaç şapırtı sesi ve yakalama sesini işittiler. Sonrasından kendi ateşleri dışında bir ateşin uzakta yandığını gördüler. "Biri şunu güzelce pişirsin, ben beceremem." dedi aynı ses.

"Ver bana, ben hallederim." Harry bu sesi tanımıştı. Uzun zaman önceymiş gibi gelmesine rağmen üzerinden sadece iki ay geçmişti. Bu Tonks'un babası Ted'in sesiydi. "Griphook, Gornuk siz alın. Cincüceler fazla pişmiş sevmiyor diye biliyorum."

"Teşekkürler, doğrudur." Ted Tonks tekrar konuştu. "Siz üçünüz ne zamandır kaçıyorsunuz?"

"Altı... Yedi hafta oldu sanırım." dedi cincücelerden kalın sesli olan. "Asıl sen neden ayrıldın?"

"Eh, beni almaya geleceklerini biliyordum. Ölüm Yiyenler evimin yakınlarında gezinirken sıvışmak zor oldu ama yapmam gerekiyordu. Kendimi mugglelardan doğma olarak asla kaydetmedim ama herkesin bildiğini biliyorum. Karımın başına bir şey gelmeyeceğini biliyorum, o bir safkan. Ve tanınmayanlardan da değildir." Tabak çanak sesleri duyuldu ve etrafı güzel bir somon kokusu kapladı. "Çok geçmeden bu genç adamla karşılaştım. İyi de oldu. Birkaç gün oldu, değil mi evlat?"

"Evet." dedi Dean Thomas. Üçü de bu kadar tanıdık bir sesi duymayı beklemiyor olacaklar ki birbirlerine baktılar. Hogwarts'tan kaçan tek öğrenciler onlar değil miydi yani?

"Sen de mi mugglelardan doğmasın, ha?" dedi tanımadıkları adamın sesi. "Emin değilim." dedi Dean. "Babam, annemi ben küçükken terk etmiş. Ve elimde onun büyücü olduğuna dair bir kanıt yok." Bir süre sustular, yemek yeme sesleri duyuldu.

Violet BlackWo Geschichten leben. Entdecke jetzt