13

19.1K 372 81
                                    

Günler hızlıca geçerken güzel haberler üst üste gelmişti. En mükemmeli Gece'nin ikizlere hamile olduğunu öğrenmemdi. Bütün kötü şeylerin arasında bana çok iyi gelmişti. Kardeşimin mutluluğu benim mutluluğumdu.

Gece olmuştu ve canım tatlı istediği için şuan Bulut ve Gök mutfakta tatlı yapıyorlardı. Daha doğrusu yapmaya çalışıyorlardı. Aslında pekte çalıştıkları söylenemezdi.

Gök keki sütle hafifçe ıslarken Bulut krema çırpıyordu. Daha sonra Bulut şarkı mırıldanmaya başladı. Duyduğum şarkı ile gülümserken kapının eşiğine sessizce oturdum.

Benimle birlikte gel.
"Come along with me."

Ve kelebekler ve arılar.
"And the butterflies and bees."

Ormanda dolaşabiliriz.
"We can wander through the forest."

Ve bunu istediğimiz gibi yap.
"And do so as we please."

Benimle birlikte gel.
"Come along with me."

Bir ağacın altında bir uçuruma.
"To a cliff under a tree."

Suya nereden bakabiliriz.
"Where we can gaze upon the water."

Sonsuz bir rüya olarak,
"As an everlasting dream,"
tüm koleksiyonlarım.
"All of my collections."

Hepsini seninle paylaşacağım.
"I'll share them all with you."

Belki önümüzdeki yaza kadar.
"Maybe by next summer."

Melodilerimizi değiştirmeyeceğiz,
"We won't have changed our tunes,"
Hala olmak isteyeceğiz.
"We'll still want to be."

Kelebekler ve arılarla.
"With the butterflies and bees."

Yeni numaralar yapmak.
"Making up new numbers."

Ve çok neşeli yaşamak,
"And living so merrily,"
tüm koleksiyonlarım.
"All of my collections."

Bulut'a o an eşlik etmeye başladım, dudaklarımda ki tebessümle.

Hepsini seninle paylaşacağım.
"I'll share them all with you."

Senin için her zaman burada olacağım.
"I'll be here for you always."

Ve her zaman seninle ol.
"And always be with you."

"Ağzını yediğim gel buraya." Diyen Gök ile ayağa fırlayıp onun kolları arasına girmiştim.

"Yiyecek misin gerçekten?" Sırıtarak konuşmam ile hafifçe güldü. Geriye çekilip Bulut'un arkasından ona sarıldım.

Bulut bir hamlede beni önüne alıp tezgaha doğru kıstırdı. Parmak ucuna aldığı kremayı dudağıma sürdüğünde sırıtıyordu. "O yer mi bilmem ama, ben yalayacağım." Diliyle dudağının üzerinde ki bütün kremayı yalamaya başladığında ellerimi ensesine dolayıp onu daha fazla kendime çektim.

Dilini dudaklarım arasına alıp emmeye başladım. Uzun tırnaklarımı ensesinden doğru saçları arasına daldırdım. Parmak uçlarımla yavaş yavaş onun saçlarını okşarken dilim ve dili birbiri ile dans içindeydi. Kendini bana bastırdığında dudağımdan hafif bir inleme kaçtı.

Dudaklarımız ayrıldığında nefes nefese gözlerinin içine baktım. Anlıma bir öpücük kondurdu, daha sonra beni sıkıca göğsüne yasladı. Gök'ün yanımıza ulaştığını ve saçlarım öpücük kondurduğunu hissettim.

"Babamlara gidelim, pastayı da götürürüz. Bizi çok özlemişler, mesaj attılar." Gök'ü onaylayıp onun yanağına bir öpücük kondurdum.

"Siz halledin pastayı, üzerimi giyineceğim." Koşar adımlarla mutfakta ayrıldım. Odamıza girdiğimde şortumu ve üzerine bol bir tişört giydim. Rahat olmak her şeyden önemliydi. Saçımı topuz yaptığımda dudaklarıma parlatıcı sürdüm ve hızlıca aşağı indim.

Çoğu kişi saatlerce hazırlanırdı. Kız erkek fark etmez. Ben ise en fazla beş dakika. Bu her zaman, her an böyle olurdu. Birisini bekletmek istersem farklı tabii ki. Bununla beraber kendi kendime kıkırdadım.

Arabaya binmiştik. Yaptıkları tatlının görüntüsü çok güzeldi ve bende çok istediğim için tabağa koymuşlardı. Sorun şu ki tatlı görüntüsü gibi güzel değildi. Kusmak üzereydim ama onları üzmek istemiyordum. Yumurta kabuklarının ne işi vardı mesela?

"Güzel olmuş değil mi aşkım?" Diyen Bulut ile ona dikiz aynasında bir süre baktım.

"Mükemmel olmuş." Ağzıma bir çatal attığımda o gülümsüyordu.

"Bende tadına bakayım." Bana doğru uzanırken tabağımı geriye çektim.

"Hayır. Sadece benim." Bulut bana göz devirdiğinde derin bir nefes aldım. Tabağımda ki bir dilimi bitirdiğimde kusmak üzereydim.

Eve girdiğimizde annem ve üvey babam diğer ikisi ile sarılırken ben biraz arkada beklemiştim. İçeriye girerlerken bende içeriye geçtim. Elimde ki tatlıyı mutfağa bıraktım ve onların yanına gittim.

"Özlettiniz oğlum kendinizi neredesiniz?" Annemin yüzüme dahi bakma gereğinde bulunmamasına gülümsedim. O bazen çok iyiydi, bazen ise bomboştu benimle.

Annemin bana olanlardan haberi bile yoktu öyle değil mi. Benim çok sevdiğim saçlarımın olmayışını, olsa da bir peruktan ibaret olduğunu, artık siyah olduğunu. Gözleriyle görebileceği şeyi bile görmüyordu.

"Yerleşme işi falan uğraşıyoruz, anne." Gök ona konuştuğunda Üvey babam araya girdi.

"Senin saçların?" Bana uzun süredir bakıyor gibiydi gözleri. "Sorguluyorum, sorguluyorum şuan, Güneş ama... Sen saçlarına dokunmazsın. Öyle değil mi?" Üvey babamın konuşması ile annem de bana bakmış afallamıştı.

"Hiç." Yeterli bir cevaptı. Kimseye açıklama yapmak istemiyordum.

"Gerçekten hiç mi?" Annemin sesi yükselirken ona baktım. "Babam kesti en son saçlarımı, bir daha dokunmam diye ortalıkta geziyordun. Ne oldu?" Alaylı konuşması ile hiç tepki vermedim. Ondan gözlerimi çektim ama onun bana bir süre tiksintiyle baktığını hissettim.

Telefonum çalarken kim olduğuna bile bakmadan yanıtladım.

"Güneş hanım, ben avukatınız Ahmet Yılmaz. Sizi en acil şekilde karakola bekliyorum."

🕯️

İstanbul'da olmadığım için aktif değildim. Normalde her gün bölüm atardım... Şimdi döndüm ve aynı devam bol bol bölüm atacağım.

Birde... Diğer bölüm için şimdiden ağlayacağımı hissediyorum, olsun be.

Üvey (BxBxG)Where stories live. Discover now