Kantine vardığımızda bir masaya oturdum, Cihat abide bir sandalye çekip karşıma oturdu. "Oğlum kızın ailesi yok, burda olmasından da anlamışsındır, babası evi terketmiş, annesi 5 yaşında vefat etmiş, buraya getirildi" dedi. Demekki babası terketmişti, vay şerefsiz diye geçirdim içimden. "13 senedir burada, çalışıyordu ama işten atılmış, iş arıyor. 18 yaşına geldiği içinde burdan ayrılmak zorunda, fakat kalıcak yeride yok" dedi. O kadar isteği bu yüzdenmiş demekki. "Okulu falan?" dedim, "Lisede son senesi, bir koleje %100 burslu girdi, ama işten atılınca kitap falan alacak parası kalmadı diye biliyorum" dedi. "Ama bir sürü oyuncak aldı, yukarılarda bir oyuncakcıdan" dememle yine lafıma atlaması bir oldu "Cebinde ne kadar para olursa olsun öncelik olarak burada küçük yaştaki çocuklara oyuncak alır, o oyuncakçıda Kenan beyin, Asel'i tanıdığı için indirim yapar çoğu zaman" dedi. Onun hakkında yanlış düşündüğüm için kendimi suçlu hissetmiştim. "Çok teşekkür ederim Cihat abi" dedim kalkmaya yeltenirken. Tişörtümün altlarını düzelttikten sonra güneş gözlüğümü gözüme taktım ve "Bu yardımını asla unutmam, ama aramızda olur mu" dedim, bir elimle omzuna vurduktan sonra kantinden uzaklaştım.

Eve geldiğimde akşam olmak üzereydi, hemen üstümü değiştirdim. Annem daha gelmemişti. Bugün acilde olacağını sonradan hatırladım, "çalışkan doktorum benim" dedim içimden. Yanıma biraz para alarak, Giraylara gitmek üzere evden çıktım.

Giraylara giderken aklımda bir ton düşünce vardı, kesinlikle o kıza yardım etmeliydim. Önce bir ev bulmalı, sonra iş, sonra okul işini halletmeliydim. Buna gücüm vardı, yapabilirdim. Bir elimi enseme götürürken saçımı karıştırdım, yağmur çiseliyordu, her zamanki Nisan yağmurları işte diye geçirdim içimden. Yoluma devam ederken ara sokaktan gelen bir kıza ait çığlık sesi duydum "imdat" diye bağırıyordu. Bu sesi duymamla kendimi sokağa atmam bir oldu, karşımda bir adam vardı, arkası bana dönüktü, kızı duvara yaslamış, "Kes sesini bıçağı saplarım güzel yerlerine" dedi, pis pis sırıtarak. Kız ağlamaktan perişan olmuş haldeydi "Ver çabuk bütün paranı" dedi, gülümsemesi devam ederken. Kız bana umutla bakıyordu, bakışlarında bir yandan çaresizlik vardı. Daha fazla dayanamayacağımı anladığım anda adama arkadan sessizce yaklaşıp sol elimle boynunu kavradım. Diğer elimle kolunu tutup dizime vurdurdum ve bıçağı düşürmesini sağladım. "Git" diye bağırdım kıza, son sesimle "Git burdan çabuk" dedim. Kız akıllılık yaparak düşen bıçağı yerden aldı ve son sürat koşmaya başladı, bana ise yem bırakmıştı.

Adamın boynunu kolumla iyice sıktıktan sonra kendime döndürdüm, nefesi kesilmişti, bana karşı koyacak hali yoktu. Kalmamıştı. Yumruğumu gözüne iyice yerleştirince bir inlemeyle yere yapıştı. Kalkmaya yeltendi, ama bu hareketi başarısızlıkla sonuçlandı. Yerde yatarken "Güzel yerlerini benim tekmelememi ister misin" dedim ve cevabını beklemeden tekmemi bacak arasına geçirdim. İnlemeyle yerde yatıyordu. "Bir daha sakın, karşında bir kız varken böyle şeyler yapmaya yeltenme bile, kabusun olur çıkarım karşına" dedim ve arkamı dönerek yürümeye başladım.

Giray'ların evinin önüne geldiğimde kapıya bir tekme geçirdim. Kapının diğer tarafından adım sesleri gelmeye başlayınca bir daha tekme geçirdim. Kapıyı açmasıyla "Ne bu şiddet, bu celal" demesi bir oldu "O şiddeti daha güzel şekilde göstermemi istersen, seve seve" dedim malca bir gülümsemeyle.

"Hoşgeldin kardeşim" dedi ve elleri tokalaştık, kafalarında bir sağdan, bir soldan tokalaştıktan sonra içeri girmeye yeltendim. "Dur bakalım koçum" diyip beni durdurdu. Ne diyeceğini merak etmiyordum, etmem saçmalık olurdu. "Damsız almıyoruz" dedi ciddi bir şekilde, tek elimi göğüs hizasına koyup iterek "Ya bi siktir şurdan kardeşim" dedim ve salona doğru yürümeye başladım. Çocuk gibi davranabildiğim tek yer Giray'ın yanıydı, diğer zamanlar hep olgun biri gibi gözükmeye çalışırdım.

YARA'SINWhere stories live. Discover now