BÖLÜM~24 🍁 Ceylan

344 51 268
                                    

Ahu gözüne vuran beyaz ışıkla açmak istediği gözlerini bir türlü açamadı. Elini siper etmek istedi ancak bir elinde serum diğerinde sargılar vardı. Ahu'nun hareketlenmesiyle odaya giren hemşireye
"Işığı kapatın, lütfen!" dedi. Hemşire ışığı söndürdü ve koridordan yansıyan ışıkla görüşü sağladı. Ahu bu kez şiddetli ağıran başıyla gözünü açmak istemiyordu.

"Nasıl hissediyorsunuz?"
"Başım! Çok ağrıyor!"
"Size ağrı kesici ilaç getireyim."
Hemşire elinde ilaçla geldi.

Ahu geçmişin görüntülerine kapılıp andan koptu, gerçeklikle anıları arasında kayboldu.
"Nedir bu?"
"Ağrı kesici."
"İstemiyorum, Selim nerede?"
"Selim bey numarasını bırakıp gitti. Hemen arayabilirim."
"Selim'e götürün beni."
"Tamam hemen arıyorum."

Hemşire Ahu'nun durumundan habersiz bahsedilen Selim'in Ormancı olduğunu düşünerek aradı.
"Evet?"
"Selim Bey hastanız uyandı. Sizi görmek istiyor."
"Selim bey mi?"
"Evet efendim."
"Tamam ben hemen geliyorum."

Ormancı telefonu kapatırken Ahu'nun hatırladığını düşünerek yutkundu. Kendisini neyin beklediğini bilmeden, kaybetmenin korkusu tüm ruhunu sararak hastanenin yolunu tuttu.

Odanın kapısını ağır ağır açtı, karanlık odada cam kenarında yatmakta olan Ahu'nun yanına gitti. Gözleri kapalı bir şekilde yatan Ahu'yu izledi. Kimsesizliğiyle, sadeliğiyle, meraklı ve sevgi dolu haliyle kendi kadını olduğunu bilmek mutlu ediyordu. Gözlerini açtıktan sonra bambaşka bir hayata sürüklenirse bu onları biz olmaktan çıkarırdı. O saatten sonra ikisi ne olurdu bilmiyor ve sonuçlar korkutuyordu. En az Ahu kadar hatırlamasını istemese de, bu haksızlığı yapmak istemiyordu. Çelişkiler insanı tüketen en önemli sorunlardı.

Refakatçi koltuğunu iyice yatağa yaklaştırdı ve eğilip yanağını okşadı. Sıcak dokunuşun etkisiyle gözlerini aralayan Ahu Ormancıyı görür görmez gülümsedi
"Aşkım, geldin mi?"
"Evet birtanem, nasılsın?"
"Bir dokunuş, bir öpüşüne iyileşecek baş ağrım var."

Ormancı ne demek istediğini anlayınca tekrar eğilip alnından öptü. Yüzünü, saçlarını okşadı.
"Özür dilerim Ahum..."
"Neden özür diliyorsun?"
"Bu başına gelenler için, hayatıma karıştın ve zarar gördün."
"Hayatına karıştım ve Ahu oldum. Varlığınla öyle mutluyum ki, bedenime aldığım hiçbir zararı hissetmiyorum. Ama Güneş..."

Yeniden gözleri dolan Ahu devam edemeyerek sustu
"Şiiii, Güneş geride kalsaydı daha kötü olurdu. Gittiği yerde yavrularıyla mutludur o.."
"Gece?"
"Gece'yi bilemiyorum işte. Sevdiğini kaybetmenin ağır duygusunu tatdım ama, buna birde evlat eklenince ne olur bilemiyorum ve inan bilmek istemiyorum. Gece'yi de alır gideriz kasabadan."
"Sahi mi?"
"Evet."

Ahu hafifce diklenerek oturdu, gözlerinin içine baktı.
"Peki adamı şikayet etmeyecek miyiz?"
"Hayır."
"Neden?"
"Birtanem bu ülkede hayvan hakları diye bir şey yok, onlar da bizim sahipli köpeğimiz değildi. Bana saldırdılar ben de kendimi korudum derse adama ödül bile verirler."
"Ama bu haksızlık onlar da can..."

Haksızlık olduğunu kendisi de bildiği için verecek cevabı yoktu.
"Beni yaraladığını söylesek?"
"Basit bir yaralama için çok fazla ceza almaz ve sadece daha çok bilenir. Üstelik kızını kaçırdığımızı söylerse ortalık daha çok karışır, bizimle beraber Kerem de zarar görür. O yüzden bu konuda susmalıyız."

"Yani yaptıkları yanına kâr mı kalacak? Gelip bizi öldürmesini mi bekleyeceğiz."
"Tabii ki yanına kâr kalmayacak. Ama iki gün devletin boyunduruğu altında ekmek elden su gölden bir hapis yatması beni tatmin etmez. O adam ona verdiğim fırsatı kullanmayı beceremedi ve yaptıklarına pişman olacak."
"Sana zarar gelsin istemiyorum."
"Ahh benim yaralı ceylanım.. Şu halinle oturmuş beni düşünüyorsun..."

ORMANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin