1. KÜÇÜK KUZNOTSOV

5K 151 22
                                    








Not: İtalik yazı ile yazılan cümleler Rusça söyleniyor.

   Rüzgarın savurduğu saçlarım beni daha fazla hız yapmaya teşvik ederken tenime nüfuz eden his bana zevk veriyordu. Gaza daha fazla köklenip hiç bir kuralı dikkate almazken düşündüğüm tek şey hızdı. Rüzgar, soğuk, motor... Ne harika üçlü, değil mi!

Arseny Kuznotsov'a ait saray tabiri verebileceğim evin önüne yaklaştığımda yavaşlamak yerine hızımı daha da artırdım. Yadırgamazlardı, ne de olsa alışıldıktı.

  Evin kapısı motorun gürültüsünden dolayı açıldığında hızlı bir drift çekerek, durdum. Arkamdan yükselen toz bulutuna karşın ölümcül bir sakinlikle kafamdaki kaskı çıkararak motorun koluna astım. Rahatlamak için saçımı iki yana doğru savururken kapıdan beni izleyen Arkhip'i görmem geç olmamıştı.

Botlarımın zeminde çıkardığı tok ses eşliğinde kapıya yavaş adımlarla ilerlerken Kuznotsovlar'ın sarayının dört bir yanını çevreleyen korumalara kısa bir bakış atıp, Arkhip'in önünde durdum.

"Soğuk nevale evine teşrif edebilmiş sonunda!" Dedi bana kısık gözlerle bakan Arkhip.
"Bana şöyle seslenmeyi kes, amca. Telefonda söyledikleriniz neydi?! Onlar da ne demek oluyor?!" Dedim sert adımlarla Arseny Kuznotsov'un odasına ilerleyerek.
"Doktorun söyledikleri fazla kesindi. Hatta çok fazla zamanı..." dediğinde:
"Kes sesini!" Dedim yüzüne bakmadan. Böyle bir şey olmayacaktı. Olmasına izin vermezdim!
"Doktor acemi olmalı. Başka doktor bul. Koskoca ülkede en iyi doktoru bulman ne kadar zor olabilir ki?!" Arkamdan bu tavırlarıma göz devirdiğini bilecek kadar sinirbozucu ve rahat biri olduğunu biliyordum.

Çocukluğumu bana en iyi şekilde yaşatan ve bana harika bir hayat armağan eden o ihtiyarın ölmesi olanaksızdı! Beni bile gömerdi o yaşlı kurt!
"İnan bana..."
"Laf anlatmayı bırak! Eğer ona bir şey olursa ilk önce elinden bir halt gelmeyen o doktoru, sonra da canını kurtarmayacak doktoru bulan seni onun yanına gönderirim! Duydun mu beni?!" Dedim sesimi hafif yükselterek.
"Sen babanı çok örnek alıyorsun! Bu şekilde hayat yaşanmaz, küçük Kuznotsov! Kendine çeki düzen ver! Karşında amcan duruyor!"

"Amcam?!-" diyerek başlayacağım cümlemi Arseny Kuznotsov'un kapı arkasından gelen hafif öksürüğü ve
"İçeriye gelin!" Demesiyle yarıda bırakmak zorunda kaldım. Odasına ne ara geldiğimizin farkında bile değildim. Arkhip'in yüz ifadesinden onun da geldiğimizi farketmedigini anlamıştım. Tartışmaya o kadar çok kaptırmışız ki kendimizi!

  Amca Kuznotsov'a bakmadan önüne geldiğimiz kapının kulpunu yavaşça indirdim. Yatakta yatan Arseny Kuznotsov'u görmek bende tarif olunmaz bir his yaratmıştı. Acı değil, bozgunluk değil... Bariz şaşkınlık... Koskoca Kuznotsov hasta yatağında, halsiz şekilde yatıyordu.
Gördüğüm manzara karşısında kaşlarımı çatabildim sadece. Belki binlerce kelime sıralamak istedim, fakat tek verdiğim tepkinin bu oluşu yadırganmaz bir hamleydi onların nazarında.

  "Kuznotsov, en kısa sürede ayağa kalkmalısın! Sana buralar hiç yakışmıyor! Yokluğunu fırsat bilenler yerini almaya çalışıyorlar!" Dedim yanına gidip, başucundaki tekli koltuğa oturarak.
Söylediğim yaşlı adamın ağzından küçük bir kahkaha çıkmasına neden oldu.
"Benim yerime olmadığım sürece yokluğumu aratmayacak şekilde sahip çıktığınıza eminim, Kuznotsovlar."
"Malesef bu Kuznotsovlar birleşince bile bir sen olamıyor, abi." Dedi Arkhip.
"Asla birleşmediginiz için olamayabilir misiniz acaba?" Halsizliğinden dolayı kısık çıkan sesi Kuznotsov'u olduğundan daha bitkin gösteriyordu.
"Ben mini boy Kuznotsovla birleşmem." Dedim kaşlarımı çatarak. Arkhip de aynı şekilde kaşlarını çatıp bana bakarak:
"Bana mini diyene bakın hele! Kendisi daha ilkokul veledi! Ve sanki ben senle çalışmaya bitiyorum!"
"Bana bak-"
"Kesin şunu!" Dedi Arseny Kuznotsov sesinde bıkkınlık karışık keyifle. Kafasının dağılması için açtığım konu ona karşı alanımda asla yaratamadığım duvarlarımı yerle bir ettiğini gösteriyordu, çünkü hayatımda kimseye karşı bu kadar düşünceli davrandığım bir anım bulunmazdı.

"Sizinle önemli konular konuşmam gerek." Dedi ihtiyar ciddiyete bürünerek. Konunun artık iş olmadığını anladığımda ben de ciddiyetimi takındım. Mesele neydi?
"Öncelikle, bunda hemfikiriz ki, fazla zamanım yok..." diyen Kuznotsov'un lafını kestim.
"Bu sadece aptal ezik bir doktorun söyledikleri! Aklına saçma şeyler getirme, ihtiyar! Daha yaşayıp, başıma bela olacaksın!" Dedim dalgaya alarak.
"Alin, mesele ciddi. Sorun beynimde ve bu öylesine bir hastalık değil ki ilaç aldığımda geçsin!"
"Bu umurumda bile değil! İster ilaç, ister tedavi, ister ameliyat! Daha çok erken, ihtiyar! Buralar seni kaybetmeye hazır değil!" Hazır olmayan dünya mıydı, ben mi cevabı tartışılırdı.

Benimle başa çıkamayacağını anlayarak başını iki yana salladı.
"Her neyse. Bu konuyu seninle tartışmayacağım. Bak, mesele bu değil. Alin, ben senin gerçek ailenin yıllardır kim olduğunu biliyorum!"

















Öyle yavaş-yavaş ölüyorum ki, herkes beni yaşıyor zannediyor.








(A.A)

BELKİ DEWhere stories live. Discover now