....PATRONÇEM ........2 BÖLÜM...

4.6K 228 9
                                    

....PATRONÇEM ........2 BÖLÜM......

Mevsimlerin en soğuğu kışa yaklaşan Amerika, şehrinin ünlü sokağı Manhattan'da oturan Carmine, sabah yatağından mızıldanarak kalkmıştı. Şimdi ise RTH'nin şirketinde babasının sert duruşunun karşısındaydı. Siyah ve mavinin hakim olduğu odanın duvar kâğıtları orkide deseniyle kaplanmış, ortama farklı bir enerji katmıştı. Oda gayet genişti ve duvarın bir kısmı kütüphaneyle donatılmış, diğer kalan bölümlere çift kişilik gri koltuklarla döşenmişti.

Türlü türlü belgelerle yığılmış çalışma masasının üzerinde, dosyalara gözü takılan genç kızın içine rehavet bastı. Calvin, baş koltuğuna yayılmış sağında oğlu David ve karşısında kızı Carmine'ye çenesini sıvazlayarak bakıyordu. Elindeki kâğıda imza atması için kızına uzatan Calvin ''Kararımı verdim. David, ressam olacaksa işlerimde bana sen yardımcı olacaksın. ''Dedi tok sesle.

Carmine'nin şaşkınlıktan yeşil gözleri açıldı. ''Ne ben mi?'' diye itiraza başlamıştı ki bakışları kardeşine kayınca David'in hiç de oralı olmadığını gördü. ''Ama baba ben bu yaşta patron olamam!''

''Bunun yaşla ne ilgisi var,'' diye söze giren David, gri gözlerini Carmine'ye dikti. '' Bence senden gayet iyi patron olur. Hem sevgili babamız benim yerime seni uygun gördüğüne göre sende ışık görmüş olmalı. ''Diyerek kırgın sesle sustu.

Calvin, oğluna gülerek yeşil gözlerini kısarak kırışmış yüzünde aniden tebessüm belirdi. '' RHT'nin ismi sizlersiniz. Lakin David, ressam olmayı tercih etmeseydi, şimdi burada bu masada otururdu. ''Dedi ciddiyetle.

David, babasına şüpheyle bakarak sessizliğe gömüldü. Haklıydı ressam olmayı hiçbir şeye değişmezdi ama kardeşine devrolan patronluk mertebesi biraz burukluk hissettirmişti. David, kararlı bir gençti. Carmine'nin, aksine siyah saçları gri renkte gözleri vardı. Uzun boyu ve yapılı vücuduyla birçok kızın göz odağıydı. Oldukça kibardı fakat sessizliği içinde büyüyüp bir gün fırtına çıkaracak kadar derindi.

Çocukluk dönemi yaramazlıkla, kavga ve gürültüyle geçmişti; ta ki on sekiz yaşlarında büyük kargaşanın ortasında kalana kadar. O kavgada sessizleşmiş ilk defa yediği dayaklar, hayatında başka bir dünya açtırmıştı. Yaralamaktan, kırıp dökmekten vicdanen ele bir şey geçirmeyeceğini anlamıştı.

''Artık imzala kızım,'' diyen Calvin'in sözüyle kendine gelen David, kız kardeşine bakarken babası belgeyi gururla imzalatıyordu. Bundan sonra şirketin büyük sorumluluğu Carmine'ye geçecek ve sahip olduğu hisselerle, bambaşka bir ambiyansa girecekti.

Öte yandan kardeşini tebrik eden David'e mahcup gözlerle bakan Carmine, iş hayatına atılmış bulunuyordu. İşten yana güçlü, sevgiliden yana kaslı ve meşhurluktan yana şanslıydı. Hayatının dönüm noktasını yaşıyordu. Lucki'nin imza gününü sallayıp, şirkete gelmesine bozulacağını bildiği için sevgilisini aramak için deliriyordu. Babasının odasından topuk üstünde dönerek çıkan genç kız sevgilisini aramasına rağmen telefonu açılmadı.

Röportajlardan fırsat bulmadığını düşünerek şirketten ayrılmaya karar verdiğinde beyaz Audi'sine atladı. Gözlerine taktığı Gucci gözlükle aracını eve süren Carmine, aradan geçen kısa zaman sonra villasına girdiğinde salonda Luckiyi gördü. Annesi Amelia, ile kahve içen Lucki, sevgilisini kapı girişinde görünce yerinden hızlıca kalkarak yanına adım attı ve yandaki büyük camdan vitrini geçerek Carmine'ye ilerledi.

''Tebrik ederim sevgilim. Az önce annen söyledi, patronluğa adım attığın ilk gününmüş,'' diyerek kızın yanağına öpücük kondurarak sarılan Lucki ''Bence bu günü kutlayalım.'' Dedi neşeli sesle.

PATRONİÇEMWhere stories live. Discover now