Tu Yan tek kelime etmeden başını eğdi.

Gu Chenbai ona doğru yürüdü ve uzanıp Tu Yan'ın gözünün kenarını okşadı, "Sorun ne?"

Tu Yan'ın ruh hâlindeki en küçük değişikliği bile her zaman anında fark edebilirdi.

Tu Yan başını salladı, "Ben eve önden gideceğim."

Gu Chenbai bileğini kavradı, "Eve yalnız gidersen endişelenirim. Ziyafet bitene kadar beklersen birlikte gideriz, olur mu?"

Tu Yan tam konuşmak üzereyken Gu Chenbai onu kandırdı, "Senin için bir çocuk menüsü çaldım, içinde en sevdiğin kızarmış tavuktan ve kekten var, seninle yiyeceğim, ne dersin?"

Gu Chenbai, bir çocuğu ikna etmeye çalışıyormuş gibi yumuşak ve nazik bir şekilde konuşurken yukarıyı işaret etti.

"Gu Chenbai, işim yüzünden bir lokantaya gidip kendi yemeğimi ısmarlayacak durumda bile değilim ve sadece bu da değil, okuldayken hep kantinde hep tek başıma yemek yerdim, yani yalnız hissedeceğimi düşünmene gerek yok."

Gu Chenbai gülümsedi, "Biliyorum."

Tu Yan başını kaldırdı ve ona baktı. Birbirlerinin gözlerinde karmaşık duygular gördüler. Boşanma zamanları yaklaşırken neredeyse her an aralarında bastırılması imkansız bir duygu seli vardı.

"Unut gitsin, unut gitsin." Tu Yan, Gu Chenbai'ye beş saniyeden fazla bakamadı. Ellerini teslim olurcasına kaldırdı ve sabırsızca, "Seni burada bekleyeceğim, gidip büyükbabana eşlik etmelisin," dedi.

Gu Chenbai onu üst katta bir odaya götürdükten sonra çocuk menüsünün yanında Tu Yan için bir tabak dolusu yemek getirerek onu şaşırttı. "Bu çok müsrifçe."

"Yemeğin damak zevkine uymamasından korktum, bu yüzden birkaç çeşit daha sipariş ettim, yavaşça yiyebilirsin."

Bunu söyledikten sonra hemen gitmek yerine Tu Yan'ın yanına oturdu ve yanağını öptü, "Tu Bao, eğer yorgunsan geri dönmemi beklerken biraz uyu."

Gu Chenbai'nin elini tutan Tu Yan dalgın bir şekilde başını sallayıp Gu Chenbai'yi yanından kovmadan önce yarım bir kızarmış tavuk kanadı yedi.

Gu Chenbai büyükbabasının doğum gününü kutladıktan sonra Tu Yan'ın yanına geri döndü. Tu Yan yatak başlığına yaslanmış ilk rol aldığı filmi izliyordu. Gu Chenbai bastonunu komodinin yanına bırakıp yatağa çıktı ve Tu Yan'a arkadan sarılarak çenesini Tu Yan'ın omzuna dayadı, "Tu Bao, sarhoşum, başım ağrıyor."

Tu Yan homurdandı ve onu görmezden geldi.

"Ne kalpsiz bir Tavşan."

Tu Yan televizyon ekranına bakarken birden Gu Chenbai'ye "Bu filmdeki en sevdiğin sahne hangisi?" diye sordu.

"İçinde bulunduğun her sahneyi seviyorum."

"Ama o zamanlar oyunculuğum iyi değildi."

"Deneyimsiz olsan bile çok etkileyicisin."

Tu Yan, onun saçmalıklarına inanmadı, "Demek öyle, yani sadece yüzümden hoşlanıyorsun."

"Yüzüne bakmadım desem yalan olur, ama seni daha yakından tanıdıktan sonra anladım ki karakterinin, oyunculuk ciddiyetinin, prensiplerinin, hatta birazcık da mizacının yanında sadece güzelliğinden bahsetmek yetersiz kalır."

Karakteri mi... Gu Chenbai dışında kim onun karakterini övebilir ki?

Gu Chenbai, Tu Yan'ın yüzünü okşadı ve öpmek için öne eğildi. Tu Yan, Gu Chenbai'nin altında hiçbir direniş göstermeden yattı.

Limited Possession [BL] ✓Where stories live. Discover now