"Altu abimde burdaymış. Ay hiç farketmedim."

Pişmiş kelle gibi sırıtarak kahvenin önünde oturan gençlerin olduğu masaya ilerleyerek Altuya sarıldı.

"Aslanım benim be özledim seni. Nerelerdesin kaç gündür."

Kendisine sarılan kolların arasından kurtulup genişce gülümsedi adamın yüzüne. Altu'nun tunayı sevdiği kadar Tunada Altuyu severdi. Daha çocukken kaybetmişti abisini. Küçücük bi çocuğun kaldıramayacağı bir yük binmişti omuzlarına. Bu dönemlerde Altu hep Tunanın yanında olup ona elimden geldiğince abilik yapmaya çalışmıştı. Tunayı hep yaralı bir çocuk olarak görürdü. Öyleydide zaten. Tuna çocukluğundam beri ne kadar Altu da olsa yanında abisinin yokluğunu, eksikliğini hep hissetmişti derinlerde. Büyüdüğündede hep kırgın bir çocuk olmuştu.

"Derslerim yoğundu be abim. Yoksa bilirsin her gün senin yanındayım"

Aslında Fıratla karşılaşmamak için inmiyordu mahalleye. Saklana saklana mahalleden geçip eve gidiyordum günlerdir.  Ama bunu Altunun bilmesi gerekmiyordu. Yoksa büyük sıkıntı çıkarırdı.

"Ne o derslerine önem mi vermeye başladın. Gözümle görsem inanmam"

Alaylı bi tavırla konuşup Tunanın saçlarını karıştırarak yapılı olan saçlarını bozdu tek eli ile. Kolunun altındaki beden rahatsızca kurtulmaya çalışırken konuştu.

"Ya abi bozmasana saçımın buklelerini"

Kulaklarını geçen saçlarındaki doğal dağınık buklelerini belirginleştirmiş daha yapılı bi görünüm sağlamıştı. Çok sık yaptığı bir şey değidi bu. Daha çok birine süslenmiş gibi görünüyordu.

"Kızlar beğenmez mi yoksa hergele"

Bi çırpıda elinden kaçan çocuk bir kaç adın uzaklaştı, daha fazla saçını bozmasın diye.  Elini en sesine atıp hafifçe yüzünü eğdi. Utandığından değildi ama abisiyle böyle şeyleri konuşmaktan çekinirdi. Kahvedeki insanların ilgilerini onların üzerinden çektiğini farkedip bir az daha rahatlamış ifadeyle Altuya yaklaşan kumral çocuk sesini alçaltıp konuştu.

"Bi kız var evet. Ama yani aramızda önce... Bir şey yok... "

Omzundan tutan el onu güzelce kavradı. Yüzündeki yumuşak gülüseme ile çocuğa bakarak elinin altındaki yeri ovar gibi yaptı.

"Anladım ben aslanım yorma kendini. Bunu bi ara senle güzelce konuşuruz. Sen git şimdi evine."

Onaylar şekilde kafa sallayan çocuk omzundan tek kulbu düşen sırt çantasını düzeltip kahvenin önünden uzaklaşırken arkasında bıraktığı beden ona hitaben konuştu.

"Dikkatli git abisi"

Tuna arkasını dönmeden sap elini kaldırıp tamam işareti yaparak yürümeye devam etti.

Fıratla karşılaşmamanın verdiği rahatlık ile tüm yol boyu tetikte kalmak için takmadığı kulaklıklarını kafasından geçirerek takıp, telefonunu koymak için küçük olan cebine sıkıştırdı. Çalma listesinin başından şarkıları oynatmaya başlayarak insanların tek tük geçtiği eski fabrikanın arka yoluna saptı.

Evleri mahallenin içimde değildi. Bu eski fabrikanın yolunun ilersinde müstakil iki katlı, çevresinde yıkık dökük gece konduların olduğu bir evde yaşıyorlardı. Annesi kocasından kalan bu eve yıllardır satmaya çalışıyordu ama bir türlü alıcısı çıkmıyordu. Önündeki izbe fabrika yüzünden kimse tutmak istemiyordu.

Zaten evi de bu yüzden satmak istiyorlardı. Fabrika yıllardır kullanılmadığı için her türlü pisliğin yapıldığı, serserilerin işlek mekanı haline gelmişti. Son zamanlarda mahallede de adı sıkça geçen bi çetenin türediğini biliyordu. Ve bu çetede bu fabrikayı mesken tutmuş kendi mekanları ilan etmişlerdi. Tuna onlardan biri ile karşılaşıp başına bela almaktan ölesiye korkuyordu. Aksi taktirde onu kimse kurtaramazdı. Irmağın onu her zaman eve bırakması dostuna olan bağlılığını gösteriyordu.

kuytu / Gay +18Where stories live. Discover now