Ondan çekinmedim, korktuğumu belli etmedim. Emir veren bir ses tonuyla konuştum. Tabii ki İngilizce anlamasını beklemiyordum ama zeki bir yaratıktı. Tehdit ettiğimi mutlaka anlamıştır. Anesteziden mi bilmiyorum ama sanırım bu yöntem gerçekten işe yaramıştı. Denizadamı belimi saran kollarını gevsetmisti. Göz kapakları yavaşça kapandı ve sert ifadesi yumuşadı.

Onun doğasında var olan karanlığın yanı sıra, o anki ifadesinin çok nazik göründüğünü ve bir yunustan bile daha zararsız gösterdiğini itiraf etmeliyim. Bu anestezi yunusları uyuturdu fakat bu denizadamında işe yaramıyordu. En azından güçsüz ve uykulu hissetmesini sağlıyor.

Sonunda durumu kontrol altına aldığım için rahatlamıştım. Heyecandan dolayı çok hızlı nefes alıp veriyordum. Bir süre sakinleşmeyi bekledim.

Sakinleştikten sonra ilaç kutusuna uzandım ve dezenfektanı aldım. Yarayı temizledim ve incelemeye başladım. Yara çok büyüktü fakat derisinin üzerindeki zar kanamayı durdurmak için yaranın üzerini kapatmıştı. Bu da iyileştirmesini engelliyordu. Dahası zarın altında bulunan tuhaf bir şişkinlik vardı. O kısmı dikkatlice uyuşturdum ve mukozayı nazikçe kestim. Yaranın içinde bir şey görünüyordu. Cımbızla o parçayı çektim ve onun bir köpekbalığı dişi olduğunu anladım. Baş parmağımın yarısı kadardı ve kenarları pürüzlüydü.

Bu denizadamı ya dün ya da birkaç saat önce yetişkin bir köpekbalığıyla kapışmış olmalıydı. Denizadamının şu anki sağlık durumuna ve kırık köpekbalığı dişine bakılırsa köpekbalığının kaderi denizadamından daha trajik gibiydi. Ya da belki...

Varsayımımı doğrulamak için denizadamının karnına dokundum. Yeterince dolu ve şişkindi. Yemek hala sindirilmemişti. Yemek için o köpekbalığı ile rekabete girmiş olabilirdi ya da köpekbalığının kendisi onun avıydı.

Denizadamı o anda ne düşündüğümü bilmiyordu. Sadece kısık gözleriyle baktı ve sessiz kaldı. Dikkatli bir gözlemci gibi her hareketimi izledi. Sonra da tek kaşını kaldırarak karnındaki elime baktı. Yarasını dikmek ve onun bakışlarından kurtulmak için hızla elimi çektim. Ancak bileğim perdeli pençesi tarafından tutuldu.

Hemen tabancamı aldım ve uyarı olarak alnına dayadım. Başını biraz kaldırdı ve silahın namlusuna baktı. Görünüşe göre umursamamıştı. Hala halsiz bir şekilde yerde uzanıyordu. Bileğimi tutuşu bile çok zayıftı. Bana saldıramayacağından emin olduktan sonra rahatlamıştım.

Bileğimi tutan elimi yavaşça kaldırdı, sert karnına bastırdı ve karnına sürtmeye başladı. Kuyruğu da yavaşça altımda sallanmaya başladı. Gözleri de bana odaklanmıştı. Bir şey ima ediyorlardı sanki, bir şey istiyormuş gibi.

Onunla iletişim kurmaya çalıştığım için ve onu evcilleştirmek istediğim için yaptığı harekete karşı çıkmadım. Avucumu karın kaslarının üzerine açtım ve yunuslara davrandığımız gibi nazikçe ve şefkatle okşamaya başladım. O da tıpkı yunuslar gibi insanların onu okşamasından hoşlanıyor gibiydi. İnce ve güçlü boynunu memnun bir şekilde oynattı. Arkama koyduğu eli belime dolandı ve benim ona yaptığım gibi avucu sırtımı okşamaya başladı. Denizadamının kuyruğu gittikçe daha da şiddetle altımda sallanmaya başladı. Beni kalçalarımdan kaldırdı ve nazikçe kendisine daha da yaklaştırdı.

Fakat bu fazla temas beni bunaltmıştı ve kötü hissetmeye başladım. Utanç ve korku duygusu beynimi ele geçirmişti ama denizadamına engel olamıyordum. Bütün sinirlerim birbirine girdi. Ben engel olmaya çalıştıkça onunla daha da yakınlaştık, birbirimize sürtünüyorduk. Ağzından çıkan sıcak nefesi boynuma doğru üfledi. Henüz tatmin edilemeyen arzu nedeniyle yutkunduğunu gördüm. İnce dudakları keskin dişlerini göstererek şeytani bir sırıtışla aralandı.

"kon...an...mín"

Denizadamı kulağıma alçak bir inilti ile fısıldadı, sesi derin ve boğuktu. Kendimi büyülenmiş gibi hissettim. Tüm gücüm sanki bir anda yok olmuştu. Kulağımı ısırmasına ve açgözlülükle emmesine izin vermiştim. Perdeli pençeleri sırtımdaki kumaşı yırtarken omurgamdan aşağı bir ürperti hissettim.

Kafam karmakarışıktı. Olan biten her şeyin farkındaydım ama durduracak gücüm kalmamıştı. Yavaş yavaş bilincimi kaybederken uzaktan gelen bir ses duydum.

"Shoto!"

Bağırışlar yaklaştıkça daha net hale geldi ve bilincim aniden geri döndü. Vücudumdaki baskı gevşedi ve ben daha müdahale edemeden denizadamı su tankının içerisine atladı ve derinlere doğru yüzdü. O gittikten sonra ne kadar berbat halde olduğumu farkettim. Tamamen sırılsıklam olmuştum ve kıyafetlerim yırtılmıştı.

Biraz önce ne oldu?

"Shoto, neredesin?"

Bu Shu'nun sesi. Bir üstümdeki güverteden geliyordu ses. Buradan hemen çıkmalıydım. Getirdiğim eşyaları topladım ve dışarı çıktım.


 Getirdiğim eşyaları topladım ve dışarı çıktım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

1058 kelime ಥ‿ಥ

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

1058 kelime ಥ‿ಥ

Merman ᵛᵒˣᵗᵒWhere stories live. Discover now