"Yemeğini başkasının yedirmesi hoşuna gidiyor bilerek yapıyorsun değil mi? Seni gidi senii" dedim bu kez. Garip bir şekilde birimin ona şakacıktan kızması onun çok hoşuna gidiyordu.

Berrin ile vakit geçirmekte benim çok hoşuma gidiyordu. Zaten bu yüzden Elif teyze bizi arayıp bu gün bakıcısının gelemeyeceğini söylediği an onu bakmayı kabul etmiştim.

Ateş ilk başlarda bu durumlara sıcak bakmıyordu. Hamilelik sürecinde de Berrin Su ilk doğduğunda da onunla bağ kurmaktan çekiniyordu. Onu bakmamız gerektiği ilk günü çok iyi hatırlıyordum.

Yine bakıcı sorunlarından dolayı Elif teyze işe giderken Berrin'e bakmamızı teklif etmişti. Ateş'e kalsa kabul etmeyecekti. Çünkü o zamanlar korkuyordu. Ama onun yerine ben kabul etmiştim. Bir yaşına yeni girdiği zamanlardı. O güne dek Ateş onu daha kucağına bile almamıştı.

Şimdiyse Berrin'i kucağından indirmiyordu. Onun uğurunda her şeyi yapardı. Hem de her şeyi. Berrin'in yemeği bitince onu kucaklayıp sandalyesinden aldım. Oyuncaklarının bulunduğu alana bıraktığım sıra Ateş salona geri dönmüştü.

Bir süre oyuncaklarıyla oynadı. Bir süre ordan oraya koşturdu. Ama eninde sonunda tüm oyuncaklarından sıkılıp huysuzluk etmeye başladığı saatlere geçiş yaptı.

Huysuz Berrin Ateş'in yanına gelip onu ayağından çekiştirdi.

"Atattaa kak!"

Ateş kalk demek istemişti. Sanırım kalk ve benimle oyna gibi bir teklifti bu. Çekiştirmesiyle ayağa kalktı Ateş. Berrin onu elinden tutup koşturmaya başladı. Dolayısıyla Ateş'i de peşinden sürüklemişti. Birlikte Berrin'in odasına gittiler. Berrin'in bir süre Ateş'le oyalanacağını bildiğimden bende fırsattan istifade etrafı toplamaya koyulmuştum.

Önce Berrin'in dağıttı salonu sonrasında ise mutfağı topladım. Elif teyzenin yemeği olmadığını görünceyse yapımı kolay ve hızlı olan bir kaç yemek yapmıştım.

Ben saatlerimi böyle geçirirken Ateş ve Berrin hala odadan çıkmamıştı.

Kaç saat geçmişti bilmiyordum ama uzun süre sesleri çıkmayınca ne yaptıklarına bakmak için mutfaktan çıktım. Berrin'in odasına doğru ilerleyecekken dış kapının açıldığını duymuştum.

Elif teyze gelmiş olmalıydı. Odaya geçmeden önce kapıya yöneldim. Düşündüğüm gibi gelen kişi oydu.

"Hoşgeldin Elif teyze" dedim. Ayakkabılarını çıkarıp doğrulduğunda gülümsedi. "Hoş buldum Gece'cim" diye yanıtladı beni. Çanta ve ceketini astıktan sonra etrafına bakınıp "Ateş ve Berrin nerede" demişti. Ağzımı açıp ona cevap vereceğim sıra ikimizde bir ses duyduk.

Bu bir müzik sesiydi. Ve Berrin'in odasından geliyordu. Duyduklarımızla bir cevap vermeme gerek kalmadan anlamıştı Elif teyze. Bu kez ikimiz birlikte ilerledik Berrin'in odasına. Kapıyı açtığımda çalan müzik sesi daha da yoğun gelmeye başlamıştı.

Karşımızda ki manzara ise kelimelerle anlatılamayacak haldeydi.

Ateş kafasında pembe püskülleri olan bir taç takmıştı. Altında ise yine pembe renkte tütülü bir etek giymişti. Berrin'in ise ondan aşağı kalır hiç bir yanı yoktu. İkisinin elinde de plastikten yapılma oyuncak asalar vardı.

Ve telefonundan açtığı şarkıya eşlik ediyordu.

Çalan şarkı ise Karlar ülkesi Elsa'nın şarkısıydı.

Ateş üzerinde ki eteği, saçında ki tacı ve elinde ki oyuncak asası yetmezmiş gibi tüm bunların üzerine dans ediyordu. Berrin ise Ateş'in hareketlerini taklit ediyordu. Bu anı sadece hafızamda yaşatmam bir hakaret olurdu. Hızla cebimde ki telefonumu çıkarıp video çekmeye başladım.

Abimin Kankası || TextingWhere stories live. Discover now