1. Bölüm: Sunghoon.

431 43 32
                                    

"Dersler sabah dokuzda başlıyor. Beş saat boyunca ortak sınıflarda zorunlu temel dersleri görüyoruz. Daha sonra öğle arasına giriyoruz. Öğle yemeği yani. Yemekten sonra herkes kendi dallarına ayrılıyor. Resim, Dans, İleri Fen Bilimleri, İleri Matematik, İleri Edebiyat ve Müzik. Ha bir de sporcular var. Onların öğleden sonrası eğitim sistemleri bizimkinden farklı. Tam olarak nasıl bilmiyorum ama zaten seni de ilgilendirmiyor. Yani sporcu değilsin, değil mi?" Bunu sorarken elimde tuttuğum öğrenci kimliğime bakmaya çalışmıştı. Kafamı "Hayır" anlamında salladım. O da devam etti. "Herkes en az bir tane müzik aleti çalmak ve İngilizce dışında fazladan bir yabancı dil öğrenmek zorunda. Piyanoda boşluk var. İstersen seni oraya yazdırabilirim. Hem ben de piyanodayım. Dil olarak da ben ispanyolca seçmiştim. Onda boşluk var mı bilmiyorum ama istersen senin için bir sordurayım?"

Karşımda hararetle konuşan sarışın çocuğa baktım. Okulun büyük ve lüks kampüsü içindeki yurda kaydımı yaptırıp bavullarımı iki kişilik odaya koyduktan sonra daha yerleşemeden idarenin bana okulu tanıtması için görevlendirdiği öğrenciyle kampüsü dolaşmaya başlamıştım. Çok hareketli bir çocuktu ve muhtemelen benden sadece bir yaş büyüktü.

"Ders programı zaten bana kayıtta da anlatılmıştı." dedim onun aksine çok sakin bir şekilde. "Benim bölümüm İleri Edebiyat. Müzik aleti olarak piyano güzel olabilir ama dil olarak..." bir anlık duraksadım ama hemen sonra cümlemi tamamladım. "Fransızca istiyorum."

Kafasını sallayıp elindeki kağıda bir şeyler karaladı ve "Tamam Sunoocuğum." dedi. İsmimi söyleyiş şekli yüzümü buruşturmama sebep oldu ama o bunu fark etmedi. "İsmini piyano ve fransızca kursuna yazdırdıktan sonra sana ders saatlerini mesaj atarım." Kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı. "Sana sabah da mesaj atmıştım,numaramı kaydettin değil mi?"
Kaydetmemiştim. Telefonumu elime alıp "Kusura bakma" diye bir şeyler geveledim ağzımın içinde. "O an meşguldüm de.."
Başını sallayıp telefonumu eline aldı ve rehberime girip son aramalardan kendini kaydetti.
"İstersen devam edelim, burası da spor merkezi." dedi telefonumu bana geri uzatıp eliyle önünde durduğumuz binayı göstermişti. O hızlı adımlarla büyük binanın kapısına ilerlerken ben de telefona kaydettiği ismine göz attım.

"Huening Kai"

Telefonumu cebime atıp peşinden ilerleyip ona yetiştim ve büyük kapıdan içeriye birlikte girdik. Tavanı oldukça yüksek, geniş bir binaydı. Her yerde kapılar vardı ve kapıların üzerinde sadece numaralar yazıyordu.

"5 numaralı salon ortak yüzme havuzunun olduğu alan. Bu binada senin ve benim gibilerin kullanabileceği tek salon. Branşı yüzme olan öğrencilerin havuzu daha büyük. O 10 numaralı salonda. Oraya girmemiz yasak." Bunları anlatırken bir yandan da geniş koridorda beş numaralı salonun kapısına doğru yürüyor, ben de onu takip ediyordum. "Futbol ve beyzbol öğrencilerinin ders saatleri dışında kampüsün girişinde gördüğün o büyük sahayı da kullanabiliyorsun. Futbol ve beyzbol derslerinin saatleri okulun web sitesinde var, oradan bakabilirsin." Beş numaralı salonunun önünde durdu ve cebinden çıkardığı öğrenci kartını kapı koluna doğru tuttu. Kapı kolunda yeşil bir ışık yandı ve büyük kapıdan kilit sesi geldi. "Buraya hep kartla mı giriliyor?" diye sordum kendi öğrenci kartımda da onun elindeki karttaki gibi barkod tarzı olan şeyi ararken. "Hayır." Dedi. "Ben şimdilik görevli olduğum için bu kartı bana verdiler. Seninle işim bitince idareye geri teslim edicem. Dönem yeni başladığı için henüz fazla öğrenci yok. O yüzden yüzme havuzu şimdilik boş tutuluyor."

"Niye ki? Şimdi ben yüzmek istesem yüzemem mi?"
Cevap olarak sadece başını olumsuz anlamda sallamakla yetindi. Çok saçmaydı. Oysaki buranın ortamı çok hoşuma gitmişti. Tavanı tamamen camla kaplamışlardı ve içeriye giren güneş ışığı etrafı çok güzel aydınlatıyordu. İleride açık bir şekilde duşlar vardı. Ama asıl duşlara salona girdikten hemen sonra kapının yanından iç kısma doğru uzanan koridorla gidiliyordu. Duvara koydukları tabeladan anlamıştım. Ben boş ve büyük salonu incelerken o da yüzüme bakıyordu.

Reflections | SunSunWhere stories live. Discover now