GİRİŞ

34.8K 1.2K 178
                                    

İZMİR | 04 AĞUSTOS  2019

23:35

Kararsızlığın arasına sıkışmış korku...

Hayatında asla yaşamak istemediği bir yolun ortasındaydı ancak bu sefer kaçacak şansı yoktu, tek şansı karar vermek ve durumu kabullenmekti. Ensesinden süzülen bir damla terin gövdesine inerken yok olduğunu hissedebiliyordu, kalbi her zamankinden daha hızlı atıyordu ve nefes alıp verişi normalden çok farklıydı. Beyninde birden fazla soru adeta dans ediyordu, kulağının çınlamasını da buna bağlamıştı. Midesi bulanıyordu ancak kusamayacak kadar da karnı açtı. En son yapabildiği en iyi şeyi yapmaya karar verdi; ağlamak.

Bekliyordu, bekleyecekti de... Az sonra buraya annesinin katili gelecekti, biliyordu çünkü her akşam bu saatte mutlaka gelirdi. Aylardır, pençesine kıstırmak istediği kurbanını saati saatine takip ediyordu, onun gittiği mekanlara gidip oturuyor, kahve içiyor hatta yemek yiyordu. Hangi saatte nereye gider biliyo2rdu, arkadaşlarını, ailesini, evini biliyordu. O kadar iyi biliyordu ki sokağındaki esnafına, kedisine, köpeğine kadar ezberlemişti herkesi.  Aynı şeyi kendi annesine yapıp yapmadığını düşündü, tüyleri ürperdi. Hikayeleri yarım kalmıştı, annesinin kokusuna dahi doyamadan onu elinden almışlardı. Şimdi üşüyen ellerini ısıtması gerekirken annesi; soğuk, karanlık, çırılçıplak bir şekilde toprak yığınının altında yatıyordu. Orada olmayı asla hak etmemişti, hikayesi tamamlanmayan hiç kimse hak etmezdi. Annesi bu şekilde avuçlarından kayıp gitmemeliydi, belki de onun daha uzun ömrü olacaktı, beraber gelinliğini seçecek, hatta torunlarına patikler örecekti. Bu yüzden; bu yaptığının bedeli çok ağır olacaktı. Hem bedel ödetecekti hem de ödeyecekti. Toprak, tüm hayatını, geleceğini, belki gelecekteki eşini, çocuklarını elinin tersiyle itmiş, kendinden vazgeçmişti. Artık onun yaşaması için tek bir neden vardı; annesinin intikamını almak.  Sanki çok uzun zamandır bu anı beklercesine bütün gücüyle haykırdı, elleri ritme ayak uydurmaya çalışsa da titremeye başlamıştı. Şimdi, bedeninden dökülen terlerin yoğunluğunu hissediyordu. O kadar yüksek sesle ve şiddetli ağlıyordu ki nefes alamayacak kadar tıkanmıştı. Denizin kokusunu derin derin içine çekmeye çalıştı. Her zaman severek kokladığı yosunların kokusunu alamıyordu, etrafı göremeyecek kadar gözleri yaşlanmıştı. Çaresizce ellerini başına götürdü, işte tam o anda görmekten korktuğu kişi gelmişti. Biliyordu, çünkü onu ayakkabısından tanımıştı, zafer kazanmışçasına gülümsedi ve durumu bozmayarak başını kaldırdı. O kadar çok ağlamıştı ki hemen gözaltındaki torbalar meydana çıkıvermişti.

"Peçete ister misin?" dedi duymaktan korktuğu bir ses. Kafasını kaldırdığında ayak ucundan hızlıca beynine doğru yol alan bir buz kütlesinin tüm vücudunu sardığını hissediyordu, öyle bir buz kesmişti ki adeta parmak uçları morarmıştı. Boğazına öyle bir yumru oturmuştu ki nefes alamıyor gibiydi. Dişlerini birbirine bastırdı ve ellerini yumruk yaptı. Kalbinin hiç bu kadar yanacağını tahmin etmemişti. Karşısında ona peçete uzatan adam bir katilin bakışlarına sahip olamayacak kadar masum bakıyordu. Bir katil ile karşı karşıya gelmek çok ürpertici olsa da buna katlanmak zorundaydı. Çünkü karşısındaki merhametli bakışlara sahip bu adam; annesinin katiliydi ve Toprak hiç olmadığı kadar intikamını almaya hazırdı.

KATİL KALPLER ŞEHRİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin