Murphy'nin Kiti olmama izin vermediği bir dünya

Start from the beginning
                                    

"Daha çok hırsızı içeri kilitliyor gibisin." Birkaç saniye anlamayarak suratına baktıktan sonra ani gelen aydınlanma ile gözlerim büyüdü.

"Bana hırsız mı dedin sen az önce?" Hayır zaten öyleydim ama bunu yüzüme vurması etik miydi şimdi? Artık insanları toplumsal saygınlık getiren meslek gruplarına göre eleştirmeye mi başlamıştık? En azından siyasetçi ya da bürokrat değildim. Ben daha kendi çapında acemi bir hırsızdım.

O ise beni taklit edip omuz silkti ve odanın ortasındaki devasa yatağa ilerledi.

"Dur bir saniye. Tuvaletini yaptın mı sen?" Yatağa girip bana garip bir ifade ile baktı.

"Hayır?"

"Derhal tuvalete. Gece tuvaletin gelir yoksa."

"Tuvaletim yok." Hayır, çocukların her zaman tuvaleti gelirdi. Sabah ıslak bir yatakta uyanmak istemiyordum.

"Uğraşırsan çıkar. Hadi çabuk." İtiraz istemez bir ifade ile ona baktığımda pes etmiş bir şekilde nefes verdi. Oflayarak kalkıp ayaklarını sürüyerek ebeveyn banyosuna ilerledi ve ardından sertçe kapıyı kapattı. Çok da umrumda olduğu söylenemezdi ne de olsa istediğimi elde etmiştim.

O gittiğinde hızlı adımlarla makyaj masasına ilerleyip çekmecelerden birini açtım. İçine odanın anahtarını koydum ve iyice sakladığımdan emin oldum. Daha sonra dolabıma ilerleyip kapaklarını açtığımda kısa bir duraksama yaşadım. Bu her seferinde oluyordu. Bu dolabı ilk açtığımda neredeyse 5 dakika kıpırdayamamıştım. İçinde lüks bir kadın giyim mağazası açacak kadar kıyafet vardı. Hepsi o kadar kaliteli görünüyordu ki önceki hayatımda olsam bir tanesini bile alabilmek için ailemin maaşını dökmem gerekirdi. Belki de Vini'yi çalarken yanında merhum annesinin kıyafetlerini de çalmıştım.

İçlerinden uzun, beyaz bir gecelik çıkarıp aceleyle giydim. Çıkardığım kıyafetleri katlamadan bir kenara fırlattım çünkü katlayıp dolaba koyacak halim yoktu herhalde. Vini zaten rahat kıyafetler giydiğinden onun için gecelik hazırlamam gerekmiyordu. Zaten kıyafetleri alt kattaydı ve açıkçası inip almaya da üşeniyordum.

Yatağa geçtiğimde Vini de tuvaletten çıktı. Bana hızlı bir bakış atıp yatağın diğer ucuna geçti.

Aramızdaki mesafeye göz attığımda ister istemez rahatladım. Gece altına kaçırsa bile çişin bana ulaşamayacağı kadar uzaktaydı. Bunun için 9 metrekare yatağıma çok şey borçluydum belki de.

"Yaptın değil mi?" Cevap vermek yerine bana sırtını döndü.

"Altına yaparsan sabah sen temizlersin." Ses gelmedi.

"Duydun beni değil mi?" Üstelediğimdeyse sadece anlamsız bir homurtu alabildim.

"Duydum de." Tekrar üstelediğimde sinirli bir soluk verdi.

"Duydum." Bıkkınlıkla söylediği şeyi duyduktan sonra tatmin olmuş bir şekilde gülümsedim.

"Tamam o zaman iyi geceler." Yine ses vermediğinde daha fazla üstelemeyip ben de ona sırtımı döndüm.

Kısa bir süre sonra ise uykuya daldığını belli eden düzenli soluk alış verişleri kulağıma geldi. Onun aksine ben, tıpkı 1 haftadır olduğu gibi, hâlâ uyuyamamıştım.

Yatağa girdiğimde 5 saat telefona baktıktan sonra güneşin doğuşuna yakın bayılarak uykuya dalmaya alıştığımdan burada en çok zorlandığım konu geceleri uyuyamamaktı.

Erken uyuyup erken kalkmaya da çalışmıştım ancak yatakta minimum 3 saat sağa sola döndükten sonra uyuyor, sabah ise en erken 9'da uyanıyordum. Alarm da kuramadığımdan kendiliğinden olmadığı sürece erken kalkma ihtimalim yoktu. Kendiliğinden erken kalkmam içinse hiçbir yol yoktu. Belki Vini sayesinde artık erken kalkabilirdim çünkü gece geç yatıp sabah geç kalkmaktan usanmıştım. Gece çok sıkıcıydı çünkü. Nasıl çalıştığını anlamadığım bir şekilde lambalar vardı. Televizyon ya da internet yoktu. Elektrik muhtemelen vardı yani ama evde kalorifer yoktu. Muhtemelen doğalgaz da yoktu yani. Bu dünyaya alışmak gerçekten zordu be!

Aptallar ve yeni doğanlar için hayatta kalma rehberi tarzı bir şeye ihtiyacım olduğu kesindi. Birinin acilen bana bu dünyayı öğretmesi gerekiyordu. Neler vardı ve neler yoktu bilmeliydim. Telefon olmadığı kesindi en azından. Olsa o elbiselere para harcamak yerine kendime bir telefon almış olurdum. Ya da çalardım.

Daha önce birkaç defa kasabanın merkezinde dolaşmıştım. Gördüğüm dükkanlar bana teknoloji olarak 16-18. yüzyıllar arasında olduğumuzu düşündürüyordu. Yine de bazı şeyler anlayamadığım bir şekilde teknolojikken bazı şeyler de çok eski çağlarda gibi hissettiriyordu. Örneğin sokaklarda at arabası dolaşırken evde lambaya benzer şeylerin olmasından bahsediyorum. 

Bu yüzden kendi dünyamda geçmişe gittiğimi düşünmüyordum çünkü tutarsızlıklar vardı. Ayrıca konuşulan dil de dünyada duyduklarıma benzemiyordu. 19.yüzyılın en başında olmadığımız sürece bu olanlara bir anlam bulamıyordum. Bu ihtimalde bile mutfaktaki fırın ve ocak 19.yüzyılın başları gibi göstermiyordu. Nereden bakarsan bak tutarsızdı yani. Sanki 18.yüzyıl hakkındaki hiçbir şey bilmeyen 14 yaşındaki bir tarihi kurgu yazarının sığ hayal gücünden doğmuş bir dünyada yaşıyor gibiydim. O zaman bu tutarsızlıkların bir nedenini bulmuş olurdum en azından.

Bu nedeni bulmak da bana pek iyi hissettirmiyordu. Gerçekten 14 yaşındaki bir çocuğun yazdığı bir hikayedeysem bu sadece beni daha fazla paniğe sokardı. Bir kitabın içindeysem yazarın kimliği hakkındaki tek dileğim Rus ya da 14 yaşındaki bir wattpad yazarı olmaması olabilirdi.

Bir Rus klasiğinin içindeki sefil bir karakter olmak da bir Wattpad hikayesindeki klişe bir karakter olmak da ölçemeyeceğim kadar korkunçtu. Hangisi bana daha acınası bir son getirirdi emin değildim. Wattpad karakteriysem muhtemelen tanımadığım bir herifin beni duvara yaslayıp yüzüme sigara dumanı üflediği hazin olaylar yaşayacaktım. Rus edebiyatının bir karakteriysem de muhtemelen yakında hazin bir sonla karşılaşacaktım. Belki de sevgilim baltayla yaşlı bir kadını öldürecekti. Daha da kötüsü belki de adım Anna*ydı. Doğrusu bu dünyada tren olduğunu sanmıyordum ve bu iyiye işaret olabilirdi. Tabii bir parodi hikayesinde değilsem. Umuyordum ki bir Rus klasiğinin absürt bir şekilde yeniden yorumlandığı parodi bir wattpad hikayesinde yaşamıyordum. Bu en kötü ihtimal olurdu.

Aslında o kadar saçma bir dünyadaydım ki bunun gerçek bir Rus klasiği olmasına imkan yoktu. Ancak bu sadece Wattpadde parodisi yazılan bir Rus klasiği olma ihtimalini daha da arttırıyordu. Her türlü beladaydım yani. Tek yapabildiğim aklıma gelen kötü senaryoların başıma gelmemesi için dua etmekti.

Umarım bir Rus klasiği parodisinde değilimdir.

Ve öyleyse bile umarım adım Kiti**dir.

Ancak Murphy ve bana göre, adımın Kiti olmasının yolu yoktu zaten.

Bu tarz duygular içinde nedensizce içimden Kiti'ye hakaretlerde bulunurken uykumun geldiğini hissettim.

Ne gündü ama!

Hayatmın en zor günü olduğuna emindim ancak bunun geriye kalan günler arasından neredeyse en iyisi olduğunu ben değil Murphy*** bile tahmin edemezdi muhtemelen.

#

Anna*: Rus edebiyatının ünlü klasiklerinden biri olan Anna Karenina kitabındaki bana göre en talihsiz karakter.

Kiti**: Yine aynı kitaptaki bana göre en talihli karakter.

Murphy***: Murphy Kanunlarını hepimizin duyduğunu düşünüyorum aslında ama yine de belki ona olan göndermeyi anlamamışsınızdır diye eklemek istedim. Basitçe: eğer bir şeyin olmama olasılığı varsa olmaz, ihtimaller arasından her zaman en kötü olan gerçekleşir, reçelli ekmeğin her zaman reçel olan yüzü yere düşer tarzı her zaman en olumsuz olasılığın gerçekleşeceği düşüncesi. Yani pozitif insanların sonuna kadar reddettiği tüm düşünceler ;)

Şahsen fizikteki ve anayasadaki kanunlara bile inanmam ama Murphy abimize inanırım.

Bir de Vini'nin davranışlarının büyük bir açıklaması var ama cidden bunu ileride öğreneceksiniz. Sadece işte 7 yaşındaki çocuk böyle konuşur mu, şunu yapar mı, bu çocuk twitter kullanıcılarının hayal ürünü mü falan demenizi istemiyorum cidden o kadar salak, bu yazarın dünyadan haberi yok mu dedirtecek şeyler yazmıyorum dkpspspsğs Yani okurken saçma şeyler fark ederseniz, tutarsızlık görürseniz bilerek öyle olduğundandır.

Hayalet kız, cep problem ve var olmayan babasıWhere stories live. Discover now