⊹4⊹

724 73 9
                                    

"Heejun, bugünkü randevuya gelemeyeceğim. Önemli bir işim çıktı, ailevi bir mesele. Ben sana daha sonra haber veririm olur mu?" Yüzüstü uzandığı yatakta bacaklarını sallayarak telefonun karşısındaki kişiden gelecek cevabı beklemiş, aldığı onayla "Görüşürüz, öptüm çok." diyerek çağrıyı sonlandırmıştı. Sıkıntılı bir iç çekti. Son zamanlarda Taehyung denilen akraba bozuntusu gözlerini üstünden ayırmıyor, kendisine rahat vermiyordu. İhtiyacı olmadığını söylediği halde sürekli onu bir yerlere arabayla bırakmayı teklif ediyordu ya da ailesinin evinde yemeğe çağırıyordu. Dışarıdan bakınca onunla ilgilenmeye çalıştığı söylenebilirdi ama işin aslı çok başkaydı. Jungkook emindi ki bu adam nedenini bilmediği bir şekilde açığını arıyordu. Ve eğer o hayatından herhangi bir şey öğrenirse annesinin öğrenmesi de çok uzun sürmezdi.

Dersi olmayan bu günde yeni tanıştığı çocukla vakit geçireceği hayallerini kurarken bir kez daha Taehyung tarafından rahatsız edildiğini hatırladığında olduğu yerde tepindi ve yatak çarşafının biraz daha bozulmasına neden oldu. Sinirini ondan çıkaramadığı için ekstra daralmıştı ve çığlık atma isteğiyle dolmuştu ama oturduğu dairenin duvarları çok inceydi, yan komşusu en ufak gürültüde polisi arıyordu. Daha önceki randevularından birini kendi evinde gerçekleştirme gafletinde bulunduğu bir gün bunu çok iyi deneyimlemişti. Polis memurlarına kapıyı üstü başı dağınık bir vaziyette açmak zorunda kaldığı anı unutamıyordu ama karakola gitmeden ucuz kurtulmayı başarmıştı, uyuz komşusundan özür dileyerek...

Bu onun için oldukça zorlayıcıydı, kendisini ağlamamak için zor tutmuştu hatta çünkü özür dilemek en büyük fobilerinden biriydi. Nefret ediyordu insanlardan af dilemekten. O günden sonra komşusunun yüzünü bir kez daha görmediği için mutluydu. Gürültü yapmamaya ve evine birini getirmemeye özen gösteriyordu. Yaptığı hataya hiçbir zaman ikinci kez düşmezdi.

Uzandığı yerden bitik bir halde kalkıp odasındaki boy aynasının karşısına yürüdü. Aynaları ve onlarda kendisini görmeyi çok severdi. Ama saçı başı dağınık ve kendisine çirkin gelen bu hali mutsuzluğuna mutsuzluk katmıştı. Elini beline atıp iki yandan tutarak kontrol etti. Kilo alıp almadığını en iyi bu yöntemle anlıyordu ve ellerinin arasındaki tanıdık incelik ona hala fit olduğunu gösteriyordu. Gülümseyerek kendini süzdüğü esnada bakışları bacaklarına kaymış, üzerindeki kısacık şortu ancak o an fark edebilmişti. Gözleri korkuyla büyürken dolabına koştu, alt çekmeceden acil durumlar için sakladığı salaş ve maskülen duran kıyafetlerinin arasından bir tane eşofman çıkardı.

Üzerindekinden kurtulup hızlıca bacaklarından eşofmanı geçirdikten sonra şortu dolabına tıkmış, dolabın kilidini vurarak kendini güvenceye almıştı. Taehyung'a güvenmiyordu, dolabı birden açarak her şeyi açığa çıkarabilirdi ve feminenliği onun tarafından bilinmesini istemediği bir yanıydı.

Kapı tam zamanında çaldığında küçük dairesini son bir kez kontrol edip ufak dağınıklıkları göz ardı ederek girişe yöneldi. Açmadan önce duvardaki aynadan kendisine bakmış, hasta olmak için fazla sağlıklı göründüğüne karar vererek yanaklarına ufak tokatlar atarak kızarmasını sağlamıştı. Gözlerini de sertçe ovuşturarak sulandırdı ve "Kim o?" diye pürüzlü bir tonda sordu. Aniden girdiği gerçekçi hasta rolü onu bile şaşırtmıştı.

"Biz geldik Jungkook." Taehyung'un sinir bozucu sesini duyduğunda ofladı ve göz devirmemek için kendini zor tutatak kolu indirdi.

"Canım benim sen hasta mı oldun? Kıyamam sana." Taehyung'un annesi kapı açılır açılmaz gördüğü bitkin çocuğa sıkıca sarılmış, bebekliğinden beri tanıdığı Jungkook'tan şefkatini esirgememişti. Bu sarılışla rolüne daha çok giren Jungkook, gözlerinin iyice yaşardığını hissetti.

"Taehyung sen onları mutfağa taşı, çorbayı yapayım hemen."

Taehyung bayık bakışlarla izlediği bu sevgi gösterisini annesinin komutuyla böldü, aralarından geçerek mutfağa giderken bir yandan da ayrılmalarını sağlamıştı. İtiraf etmek istemese de kıskanıyordu. Ailesinin, nefret ettiği bu çocuğu böyle el üstünde tutması tüm sinirlerini bozuyordu.

Kadının, öğrenci evinde olmaz diyerek getirdiği malzemeleri tezgaha bırakıp kapıdan ikili görüş açısında mı diye kısa bir bakış attıktan sonra hızla harekete geçti ve dolapların kapaklarını tek tek açarak kanıt aramaya başladı. Jungkook'un tam olarak ne karıştırdığını bilmediği için her yerde kanıt olabileceğini göz ardı edemezdi. Bu nedenle ne kadar mantıksız görünse de saniyeler içinde mutfağı alt üst etmiş, buz dolabındaki hiç açılmamış pahalı şarap şişesi dışında sıradışı bir şey bulamamıştı.

"Taehyung sen git Jungkook'la otur, bir isteği olursa yerine getir. Ben de yemeği hazırlayayım." Annesi gelip kafasında kurduğu yatak odasını araştırma planlarını suya düşürdüğünde dolabın kapağını yumuşaklıktan uzak bir şekilde kapattı ve salona yöneldi. Koltukta, battaniyenin altında uzanan çocuğa bakarken yüzüne çoktan yalancı bir gülümseme yerleştirmişti bile.

"Çok teşekkür ederim geldiğiniz için, zahmet ettiniz." Annesi yese de o bu numaraları yemezdi. Jungkook'un oynadığını çok iyi biliyordu. Diğer tüm akrabaların aksine Taehyung ona kanmazdı. Ama suyuna gitmesi gerektiği için kanmış gibi yaparak "Ne demek." dedi sahte bir samimiyetle. "Evinden uzaktasın, ailen seni bize emanet etti. Başına bir şey gelsin istemem Jungkookie."

🪞

Böyle kısa, tanıtım tadında bir bölüm olsun. Bilen bilir, textinglere yazdığım düzyazılar zaten çok uzun olmaz. Ortalama 500 kelime falan olur ve bu bölüm çoktan 700 kelime oldu bile.

Diğer bölüme kadar kendinize iyi bakın~

-Bunny

Talk to My Skin≒TaeKookWhere stories live. Discover now