28. Bölüm: "Ruhların Savaşları"

Start from the beginning
                                    

Ukalanın tekisin.”

İçeride sallanan Konslan’ın cesedi düşününce ona daha farklı bir ithamda bulunmam gerektiğini bilsem de, bunu yapmadım.

“Bilmediğim bir şey söyle.”

“Sen söyle.” direktifini verdim ciddiyetle. “Onu öldürme fikrinden ne zaman vazgeçtin?”

Bakışları yavaşça karnımda düştü, her iki ucu da karanlığa çıkacak zorlu bir karar vermesi gerekiyordu. Bunu açıkça görüyordum. “Ölmeyi hak edenin o olmadığına karar verdim.”

“Bu en başından beri böyleydi. Farkındasın. En başından beri düşündüğün durum olsaydı dahi, ölümü hak eden masum bir bebek olmazdı. Yani... Ben sahiden Temur’un sevgilisi olsa-”

Ellerini şimşek gibi benden uzaklaştırdığında, kelimeler boğazıma dizilip kaldı. “Ölüm… " Bu onun gibi bir yavşak için anlık bir acı olur.” Mavilerine andığı ölüm bulutları toplandı. Göz altlarından yanaklarına uzanan ince çizgilere değin, ölüm yuva yapmıştı. “Ben ona son nefesine kadar çekeceği, mükemmel bir acı bahşedeceğim.”

“Nasıl yapacaksın bunu?” O kadar tehlikeli görünüyordu ki, kılıma dokunmayacağını bildiği halde koşarak uzaklaşmak istiyordum. Diğer yandan, ondan uzaklaştığım an dışarıda beni bekleyen binbir türlü tuzak olduğunu da biliyordum.

Bu kusursuz bir çelişkiydi.

“Onun evladını ben büyüteceğim.” Ruhumda dönüp dolaşan lodos ruhuma uğradı. “Ben, ona bir düşman büyüteceğim.” Başını eğdi, göz bebeklerinde intikam fişekleri patlıyordu. “Öldüğünde son gördüğü yüz, evladının yüzü olacak.”

Sendelediğimi, sırtım korkuluğa çarpana kadar anlamamıştım. Onunla temasımız tamamen kesilmişti. “Bu… Korkunç bir şey.” Tanrım, bu duyduğum en korkunç şey!

Bir adım attı, durdu ve kızıl gecenin orta yerinde parlayan gözlerini arkamda kalan ormanın bilinmezliğine dikti. “Korkma, onu büyüttüğüm anları görmeyeceksin.”

Gözlerimin yandığını hissettiğim saniyelerde elim gayri ihtiyari karnıma gitti. “Korkunç planına hizmet ettiğim için senin tarafından koruyorum, değil mi? Onu…” Karnımın üzerinde açılan parmaklarım, onu tüm kötülüklerden korumak istedi. “Onu planına hizmet etmesi için içimde büyütüyorum.”

“Tek düşündüğün şeyin burdan gitmek olduğunu sanıyordum.” Rüzgar ağaç dallarını yerinden oynatıyordu ancak alnının ortasında duran kalın ve parlak buklesini en ufak hükmü geçmiyordu. “Öyle değil mi?”

“Senin gibi değilim.” İki yana sallanan başım, sızlayan burnum ve onun karşısında dik durmaya gayret eden yanım birbiriyle çelişiyordu. “Kendi kıçımı kurtarıp bir başkasını bokun içine atacak biri değilim!”

Hele ki, gün be gün içimde büyüyen bir bebeği… Tanrım, bunu düşünmek öyle ağrıma gitmişti ki, kelimelere dökememiştim.

“Hiçbir şey bilmiyorsun.”

Göğsümü, panzehiri olmayan bir zehre dönüşüp, ikimizi de tüketecek bir nefesle doldurdum. “Karın ve doğmamış bebeğin için yapıyorsun, biliyorum.” Şimdi o zehir göğsümden gözlerine sızıyordu. “Hiç düşündün mü?” diye sordum, ona giden tek adımımla birlikte. Ayakkabılarımızın birbirine çarpan burunları, ruhlarımızın çarpışma şiddetinin yanında bir hiç kalırdı. “O… Bunu ister miydi?” Başımı yukarı kaldırıp, köhne acının taşlaştırdığı bakışlarına baktım. Uzaklarda bir yerde unuttuğu bakışlarına… “Melina bunu ister miydi?”

KIZIL GECE +18Where stories live. Discover now