1.Bölüm "Yıllar Evvel"

235 29 647
                                    

Yeniden hepinize merhabalar

Umarım tanıtım kısmı ilginizi çekmiştir. Ama yeni bölüme geçmeden önce birkaç şey söylemek istiyorum. Yazacağım tür hem dönem hem de biraz fantastik tarzda olacak. Yani bir kısmını tarihten ilham almaya çalışırken çoğunluk benim hayal dünyama ait olacak. Bu nedenle bu neden böyle oldu, bu aslında böyle değildi gibi cümleler kurmamanız adına baştan belirtiyorum. Karakterlerimin isimlerini tarihteki kişilerden seçmeye çalıştım. Zaman zaman da geçmişteki olaylardan yararlanmaya çalışacağım. Umarım sizlere keyifle okuyacağınız bir hikaye bırakabilirim. Söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.

Öyleyse hadi bölüme başlayalım.

Günün yeni aydığı vakitlerde güneş yeniden göklerde doğmanın sevinciyle parıldarken yerde yanan ateş bir kez daha yakıyordu sıcaklığıyla insanı. Kam at kılından yapılan davulunu havaya kaldırıp doğal ağaç sapını bir kez vurdu davuluna.

"Gök Tengri kut verdi balalara! Can olasınız balalar nice Türk soylarına!"

Ard arda iki kez vurdu davuluna henüz ana ve atalarının kucağında başına geleceklerden bir haber olan balalar, Kam her bir sözü söylediğinde sessizce onu dinliyor ve bakışlarını masmavi olan gökyüzüne çeviriyorlardı. Oğuz boyunun iki kolu bulunuyordu. Üçok ve Bozok kolu. Her bir kolun kendine ait üç hanlığı var idi. Her bir hanlığı temsilen birer kişi bulunuyordu kutun verileceği bu günde. Yeryüzü ve gökyüzü yanan ateşle beraber onları dinlerken Kam kadın konuşmasına devam etti. Bir yandan da at kılından yapılma davulu ile vurduğu tokmağı birbirinden ayırmış bakışlarını Gök Tengriye çevirmişti.

"Gök Tengri! Yağız yerin sahibi! Ulu kayın ağacında toplandık, senin kutunu bekleriz. Biliriz ki kut vakti gelmiştir. Türkleri bir edecek balalar bu balalardır. Ey Gök Tengri! Ulu ruhlar bize der ki yeni kutun sahibi buradaki balalardan biridir. Gösteresin Yağız yerin sahibi! Kutun hangi balayadır!"

Bir kartal yükselmeye başladı gökyüzüne doğru. Çırptığı her bir kanat gökte yankılanırken kayın ağacından yükselen ışık gözle görülür bir yuvarlak oluşturdu. 40 tur... Tam 40 kırk tur attı o ışığın içinde sonrasında ise acı bir feryat koptu kartalın gagasından. Işık sönüp ataş daha da harlandığında kartal bir balanın önünde durup başını önüne eğdi. Sağ Kanadını bedenine siper edercesine tuttu. İşte o an Tengrinin kut verdiği kişi aşikar oldu.

Ana ve atası diz çöktüğü yerden kalkıp balalarını gökyüzüne doğru yükselttiler. Onların kalkışıyla diğer balaların da ana ve ataları ayaklandı. Hatunlar kucaklarındaki baladan ötürü bağır basamazken, begler sağ ellerini yumruk yapıp bağır bastılar kut verilene.

Her şey çok güzel ilerlerken kam kadın bir anda rüzgarın kendisine dumanı getirmesiyle yerinde sendeledi ve başını sağa sola çevirdi. Etraf onun bu garip hareketini izlerken kam kadın bir anda gözlerini açtı ve hızla nefes alıp vermeye başladı. Bir yerde nefesini toparlayamayacak konuma gelince kut verilen balanın ana ve atasına çevirdi bakışlarını.

"Katunlar! Alplar! Pusatlar çekile! Kam kadının bu halinde bir felaket vardır!"

Zaten ayakta olan ana ve atalar balalarını bir yerde toplayıp pusatlarını kınından çıkardılar. Bu sırada kam kadın nefesini düzene sokarak pusatlarını çeken alp ve katunlara baktı.

"Gelenler vardır. Kan kokusu alır ruhlar."

Kam kadının sözünü bitirmesiyle bir alp koşarak yanlarına geldi. Oldukça bitkin görünüyordu. Adımları yaklaştıkça yavaşlıyor ve yüz üstü yere düşmeden önce dudaklarından birkaç kelime döküldü.

KUTLU TURAN DESTANIWhere stories live. Discover now