2.Bölüm "Kutlu Destan"

161 27 814
                                    

Hepinize merhaba sevgili okurlarım

Yeni bölümümle beraber karşınızdayım. Keyif alıyor muyuz hikayeden?

O halde bölüme başlayalım.

Gün kendini karanlığa bırakanda ay ve yıldız gökyüzünde yerini alır. İşte o vakit obada ataşın etrafında toplanıp balalara hikayeler ve destanlar anlatılır idi. Karanlık aydınlığı yenip kendi hükmünü gökyüzüne verdiğinde yanan ataşın etrafında toplanan balalar yaşı henüz elliye varmamış olan kadını dinliyorlardı. İçlerinde Han oğlu olduğundan bihaber olan biri de vardı.

"Siz Kutlu destanı bilir misiniz?"

Her biri bir şeylerle uğraşan balalar bakışlarını ana bildikleri kadına çevirdiler. Hepsi o kadar meraklı ve öğrenmeye istekliydi ki kadın gülümsemeden edemedi.

"Hele anlatasın Arçuray ana! Nedir bu destan balalar da öğrensin!"

Bakışlarını sesin geldiği yönde çevirdiğinde heybetli duruşu ve kurt bakışıyla bir yiğit göründü gözüne. Giydiği deriden zırh ve her daim kuşandığı pusatı onu daha da heybetli gösterirken gülümsedi ana dediği kadına. Daha sonrasında ise cevap vermesini beklemeden sağ elini yumruk yapıp sol göğsüne vurdu.

"Müsaaden var mıdır Arçuray ana bende dinleyeyim?"

"Gelesin oğul! Müsaade senindir."

Heybetli yiğit ana dediği kadının yanında yerini alırken anlatacağı hikayeyi merakla beklemeye başladılar. Ve Arçuray ana başladı anlatmaya.

"Bundan yıllar evvel Çin'den türeme bir budun varmış, Gök Tengrinin kut vereceği vakti bilir, Türk budununu yok etmeye çalışırmış. Kutun verileceği vakit geldiğinde bütün hanlar kayın ağacında toplanmış. Gök Tengriye ağan etmeye başlamışlar. Kayın ağacının üzerinde bir çember oluşmuş. Kam ağan ederken kutun kime verileceğini sormuş. İşte o vakit kartal göğe yükselip 40 tur atmış kayın ağacının oluşturduğu çemberde. Bir feryat sesi kopmuş gagasından ve inmiş balalardan birinin önüne. Başını öne eğip sağ kanadını vücuduna siper edercesine durmuş önünde."

Bakışları bir ara yanında duran heybetli yiğite kaydığında kısa bir süre susmuştu.

"Peki sonra ne olmuş Arçuray ana?"

Obanın miniklerinden biri dayanamayıp devam etmesini istemişti. Onun bu haline hem heybetli yiğit hem de Arçuray ana gülümsedi.

"Sonra Çin'den türeme budun saldırmış hanların olduğu yere. Lakin kut verildiğinden balaları korumak gerekmiş ve söylenir ki ulu bir kam onları gizlemiş ve son balayı gizlemeden önce kulağına bir şeyler fısıldamış."

Bakışlarını balalardan alıp yanındaki heybetli yiğide çevirdiğinde bu sefer yiğit de ona baktı. Anlam veremediği bir şekilde çekemiyordu bakışlarını Arçuraydan.

"Ey kut verilen bala! Özünü asla kaybetmeyesin!"

Duyduğu sözler ile istemsiz gözlerini kapadığında kulağında çınlayan sesleri duydu. Kartalın çırptığı kanat sesleri... Ardından ise kılıç vuruşmalarının sesleri... Gözlerini tekrardan karanlığın hükmettiği geceye açtığında cümlenin devamını kendi getirdi.

"Vakti gelende kandaşlarını bulasın! Tabgaçların sonunu getirip Türkleri yeniden bir edesin!"

Arçuray anayla aynı anda söylediler bu sözleri. Bir anda söyledikleri karşısında afallayan yiğit tüm heybetiyle ayağı kalktı. Sağ elini yumruk yapıp sol göğsüne vurduğunda donuk bakışları hala yerini koruyordu.

KUTLU TURAN DESTANIKde žijí příběhy. Začni objevovat