6

452 78 11
                                    

-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-

Hastane kokuyordu.

Bilindik etil alkol ve tendürdiyot kokusu değildi bu, çürümüş et ve rutubet kokuyordu. "Buraya sağlam giren biri hasta çıkar." dedi yardımcısı, haklıydı, hastanenin kokusu midesinin bulanmasına sebep olmuştu yargıcın. Yan yana sıralanmış beyaz kapıların ardı hastalarla doluydu. Park Jimin'in içinde bulunduğu odayı tahmin etmek zor değildi, iki asker silahlarını arkalarına almış, beyaz duvarda ilginç bir şey bulmak ister gibi dikmişlerdi oraya. Ceketinin iç cebinden kimliğini çıkardı, biri bakışlarını çekerek kimliğe indirdi ve kapıyı geriye doğru açtı.

Park Jimin beyaz çarşafların içinde uyuyordu. Yüzü solgundu, dudakları kurumuştu ve huzursuz bir ifade bulunuyordu ayrıntılarında. Yeosang'a dışarıda beklemesini söyledi. Yardımcısı onu yalnız bırakmak istemiyor gibi olsa da onun kararına itiraz edemedi, kapıda, askerlerin yanında kaldı. Park Jimin bir çocuk gibi görünüyordu, onu ilk gördüğü andaki kendine güvenen havası bir çocuğun çehresine yerleştirilmişti sanki. Bir sandalye çekerek yatağın yanına oturdu, kabanını ve çantasını iki kişilik olduğu iddia edilen minik koltuğun üzerine bıraktı. Kapı aralandı, doktor üzerinde beyaz önlüğü ile girdi. "Ben Yargıç Min Yoongi." diyerek kendini tanıttı, ne zaman ifade alabileceğini sordu. "Bir saate uyanır, ağrısı olduğu için sürekli ilaç vererek uyutmak zorunda kaldık." dedi, onu anlıyordu, başını sallayarak onayladı. Doktor birkaç makinede kontrol yaptıktan sonra terk etti odayı.

Kim Minkyu'nun sözleri hâlâ iliğini donduracak kadar sert ve ürperti dolu geliyordu ona. Onu öldürmek isteyen biri bile Park Jimin'in suçsuz olduğunu iddia ediyordu, o zaman asıl suçlu kimdi? Park Jimin, kimin suçunu üstelenerek özgür hayatını geride bırakmıştı? Kendisi bu cinayeti işlememiş olsa bile üvey abisinin artık hayatta olmaması mı mutlu etmişti onu? Min Yoongi anlamıyordu, bu olayda bir şeyler vardı. Kim Seokjin kapıdan içeri girdiğinde onu beklemediği belliydi, hafif eğilerek selam verdi. Kabanını ve çantasını Min Yoongi'nin eşyalarının yanına bıraktı. Yatağın diğer yanına dolanarak Park Jimin'in birbirine girmiş saçlarını okşadı.

"Jimin'in başka bir cezaevine alınması için dilekçe vereceğim, o piçin olduğu yere bir daha göndermem onu."

Kim Seokjin'in sesi öfke doluydu, Min Yoongi'nin tüm dikkatinin üzerinde toplanmasına sebep oldu. "Dilekçeni kabul edeceğimi sanmıyorum." dedi, Kim Seokjin bakışlarını yatakta yatan bedenden kendisine çevirmesini izledi. "Sayın Yargıç, sizinle tartışmak istemiyorum ama bunu yapamazsınız. Cezaevi müdürüne izin vermelisiniz. Orada bir kez daha yaralanabilir, bu kez kendini koruyamayabilir." Kim Seokjin'in sesindeki korumacı baskıyı görebiliyordu, onun için gerçekten endişe ettiği belli oluyordu. "Kim Minkyu hücresinden dışarı çıkamayacak." dedi sadece, genç avukat memnun olmuş görünmüyordu. "Park Jimin'in cinsel kimliğinin rahatsız ettiği tek kişi Kim Minkyu olmayabilir, yüzlerce suçlu var orada." Kim Seokjin'in haklı olduğu doğruydu, ceza evleri korkunçtu, orada yaşananlar korkunçtu. Min Yoongi bazı davaları düşündükçe kendisi bile orada bulunmaktan tedirgin oluyordu.

Gözlerini yatakta olan bedene çevirdi, orada kalmak istemesinin sebebini anlamaya çabaladı. Suçlu muydu gerçekten? Suçunu bildiği için mi sesini çıkarmadan cezasını çekiyordu? Birini koruyor ise, onu çok seviyor olmalıydı. Onu korumak için kendi hayatını tehlikeye atıyordu. "Park Jimin ile hiç konuşma şansınız oldu mu?" diye sordu konuyu değiştirerek, Kim Seokjin yataktan uzaklaşmış, her an kırılacak gibi duran pencereye vermişti sırtını. "Hayır, henüz konuşma fırsatı bulamadım. Bugün kendisini ziyaret edecektim ama yaşananları tahmin edersiniz." Min Yoongi onayladı, Park Jimin ile konuştuklarında her şey netleşecekti. Bu davayı doğru bir sonuç ile karara bağlamak onun için önemliydi, eski hayatına geri dönebilmesi için tek yoldu.

Park Jimin gözlerini yavaş bir şekilde araladı, yüzü acı ile buruştu. Kim Seokjin ona nasıl olduğunu sordu, "Hyung, canım yanıyor." dedi, Kim Seokjin onun saçlarını öptü, doktor bulacağını, beklemesini söyledi. Onun odadan dışarı çıkmasını izledi Park Jimin, gözleri hemen yanındaki yargıcı buldu. "Bay Min?" diye sordu, Min Yoongi onun şaşkın haline gülümsememek için kendini tuttu. "Geçmiş olsun, Bay Park. Sizinle olayın nasıl geliştiği hakkında konuşmak istiyorum." dedi, genç adamın yüzü acıyla buruştu. "Lavaboya gitmiştim, Minkyu ve ben asla anlaşamazdık ama ben bile bu kadar ileri gideceğini tahmin edememiştim. Kendimi korumaya çabaladım, dövüş sporlarında iyiyimdir." Park Jimin durdu, derin bir nefes alıp verdi. Acı içinde olduğu belli oluyordu. "O bıçağı nereden bulduğunu bilmiyorum ama canımı yaktı, çok yandığını hatırlıyorum. En son yere düştüm, çığlık atmışım sanırım. Birinin lavaboya girdiğini duydum, gözlerimi burada açtım." diye sonlandırdı, Min Yoongi bu saldırının neden olduğunu bilip bilmediğini sordu ona.

"Biliyorum. Aptal değilim, Bay Min. Her şeyi iyi analiz edebilirim, görebilirim. Minkyu sadece kuyruk acısı olan biri, daha fazlası değil. Aşkın ne olduğunu bilmeyen, kalıpların içinde yaşayan, kim olduğunu bile anlamayan, çözemeyen biri. Yaşamak ya da ölmek, benim için çok önemli değil."

Bir yaşamın insan için önemsiz olduğunu ya da olabileceğini sanmıyordu Min Yoongi, onun hakkında duyduklarına bakılırsa Park Jimin yaşamı seven bir kişiydi. Eğlenceli ve yardımseverdi. İnsanlara bunu mu aşılamaya çabalıyordu? Kendi hakkında uydurmalar mı düzenliyordu? "Dürüst ol Park Jimin, yaşam senin için bir anlam ifade etmiyor mu?" diye sordu Min Yoongi, "Bir hayalin, amacın yok muydu? Aşık olmak istemez miydin mesela? Ailenin olmasını, birinin seni sevmesini?" diye devam etti sorularına, Park Jimin gözlerini tavana dikerek onun gözlerinden çekti. "Bir kez kirlendiğinde hayallerinin de, amacının da, aşık olma isteğinin de  bir önemi kalmıyor." Kirlenmek? Min Yoongi bu kelimedeki tonlamaya takılmadan edemedi, Park Jimin neden kirli hissediyordu? Bir suçlunun asla suçu için kirlenmek kelimesini kullandığını duymamıştı.

Olayları irdelemeyi keserek ifadesi için teşekkür etti, ceza evine gelerek yazılı olarak da kendisinden alınacağını, dinlenmesini söyledi. Yerinden kalktı, Kim Seokjin ve doktor içeri girdiler. Onları selamladı, Kim Seokjin'e bir ara yanına uğramasını söyledi. Yeosang koridora atılmış sandalyelerden birine oturmuş onu bekliyordu. Min Yoongi onunla gelmesini işaret etti. "Yook Seokhyuk'un eşi, çocukları ya da hayatta kalan yakını kim varsa, konuşmak istiyorum. Kasabada olanları Adliye Sarayı'na yönlendir." dedi, kirlenmek kelimesi zihninin içinde bir yer etmiş, gitmiyordu. Park Jimin bilinçli bir şekilde kullanmamıştı bu kelimeyi.  Farkında olmadan, gideceği yeri bilmeden dile gelmişti. Min Yoongi bu kelimenin ağırlığını bilecek kadar dava görmüştü, kimlerin kendini bu "kirlenme" tanımlaması aldına aldıklarını biliyordu. Park Jimin kullanırken dalgındı.

Arabanın ön koltuğunda oturuyordu bu kez, pencereyi açmıştı. Soğuk hava saçlarının dağılmasına sebep oluyordu. "Ne düşünüyorsunuz?" diye sordu Yeosang, yavaş kullanıyordu. "Bilmiyorum, bu dava giderek ilginçleşiyor." dedi sadece, içine doğan hisler iyi değildi. Min Yoongi için bazı davalar kalp yaralayıcıydı ve bu da o yönde ilerliyordu. "Her zaman ilginçti, sizin çözeceğinize inanıyorum." Park Jimin'in suçlu ya da suçsuz olmasını umursamıyordu artık, onun yaşadıklarıydı umurunda olan. O özgüvenli adamın içinde nelerin olduğunu, ne sakladığını bilmek istiyordu. Yook Seokhyuk'un tek suçunun kardeşini çekememesi olmadığını hissediyordu ve midesi bulandı, hastane kokusu içine işlemişti sanki.

Pansiyona dönmek, duş almak, üzerindeki bu kokudan kurtulmak istiyordu. Kendine gelmek için bir savaş içindeydi. Min Yoongi kendini toparlaması, önündeki davayı çözmeye odaklanması gerektiğini biliyordu. Duygularının ya da olaylara tepkisinin sonuçların önüne geçmesine izin veremezdi. Uyumalı ve üzerinden atmalıydı bu hissi, hemen. Başını pencereden dışarı çevirdi, yağmur bulutlarının toplandığı gökyüzüne baktı. Kirlenmek. Nefret ediyordu bu kelimeden ve altına girdiği o anlamdan. Sakin olmaya çabaladı, daha en başından iradesini kaybedemezdi. Önünde uzun bir yol vardı. Bir kez daha düşündü yatakta uyumakta olan bedeni. Park Jimin güzeldi, bir meleği andırıyordu.

Bir melek, nasıl kirlenebilirdi?

-

merhabalar,
nasılsınız?

when the magnolia blooms' yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin